“Allah’ın kulunu ibadetten engelleyenin haline baksana bir!”

Sizce, bu işte bir terslik yok mu? At izi, it izine bu kadar mı karışır?

“Papa’ya göz ucuyla Ayasofya’da ibadet ettirmeyiz!” diye tozutan malum güruhu kastediyorum: Bunların derdi ne? İslam’a kin dolular, Cami’ye cemaate kin dolular. Aklıma bir tek şey geliyor: Papa Ayasofya’da istavroz çıkarırsa, Müslümanların hafızalarının tazeleneceğinden mi korkuyorlar? Ayasofya’yı Müslümanların ibadetine yasaklayarak yaptıkları tarihi yanlışın yüzlerine vurulmasından mı tedirgin oluyorlar?

Kastettiklerimi söyledim, kastetmediklerimi de söyleyeyim: Alperenleri kastetmiyorum. Onlar, Ayasofya’da namaz kılmayı istemekte yerden göğe haklılar. Onların namazının engellenmesi, tam da başlıkta verdiğim Alak suresinin 9-10. ayetlerinde işlenen Mekke müşriklerinin çirkin zulmünün benzeridir, hatta aynısıdır.

Ayasofya’yı ibadete kapatmak, “bir kulun” değil, kaç milyon kulun ibadetini engellemektir. Biri kalkıp “Efendim, bu ibadeti engellemek değil ki, gitsin falan yerde kılsın namazını” diyebilir.

Zaten aynısını Mekke’nin kodaman müşrikleri de diyordu. Allah Resulüne, “Git ibadetini evinde yap” diyorlardı. Kâbe’de ibadet etmesine mani oluyorlardı. Cahiliyenin kodamanları Kâbe’yi put müzesine çevirmişlerdi. 360 putu Kâbe’nin içinde sergiliyorlardı. Bunlar arasında Hz. İbrahim’in resmi de, kucağında İsa taşıyan Meryem ikonası da vardı.

Allah Resulü, özellikle Kâbe’de namaz kılmak, Allah’ın birliğini orada namazıyla haykırmak istiyordu. Bunu, her türlü işkenceye ve hakarete katlanmaya değer buluyordu. O kadar işkence ve hakarete rağmen, Hz. Peygamber’in Kâbe’de namaz yasağını çiğnemekten vazgeçmemesi, bunun göstergesi.

Dava, kuru bir inat değildi elbet. Bugün Ayasofya’da namaz kılmakta ısrar eden bir müminin davası da, kuru bir inat değildir. Allah Resulünün izinden gitmektir. İstanbul’u bize armağan eden Fatih’in fetih vakfiyesi olan Ayasofya’nın ibadete kapatılması, siyasi bir karardı. Yani, siyasetin ibadete müdahalesiydi. Bu yasak, “Kimsenin namazına niyazına, camisine cemaatine karışan mı var?” diyenlerin yüzlerini kızartmaya yeter.

Ayasofya’yı ibadete kapatan genelgenin altında sahte imza olup olmaması, ciddi bir konudur. Fakat meselenin özünü değiştirmeyecek kadar da tali bir konudur. Neticede, malum dönemde Ayasofya ibadete yasaklanmıştır. Bu siyasi kararla dışarıya hangi mesajın verildiği herkesin malumu. Bu, “Türkiye kıblesini değiştirdi” mesajıdır.

Fakat asıl mesaj içeriye verilmiştir. Müslüman millete, “Ben senin inancını müzelik ettim” mesajıdır. Malumlar tozutmadan, tehdit etmeden, sövmeden, sopa göstermeden dinlemeyi becerebilirlerse, izah edeyim:

Aynı dönemde ahır ve silo yapılan yüzlerce cami bunun delilidir. Onlar Ayasofya’nın kardeşleriydi. Yine onlarcası da yıkılmıştır. İsteyen, ahır ve silo yapılan, yıkılarak arazisi gasp edilen, hatta içkili işaretli Halkevi (bu da resmi ideolojinin mabedi oluyor) yapılan camilerin listesini kolayca elde edebilir.

Mahzun Ayasofya üzerinden verilen mesaj “Ben senin inancını müzelik ettim” mesajıdır. Bu bir yorum değildir, abartı hiç değildir. Eğer bu sonucu görmezden gelirsek, Ayasofya’nın içindeki 7.5 metre çapındaki o dev levhaların indirilmesini izah edemeyiz. Ayasofya tarihinin bir parçası olan o dev hat levhaları çıkarılmak istenmiş, fakat kapıdan sığmadığı için çıkarılamamış, tekrar takılması 10 küsur sene sonra mümkün olabilmiştir.

Yine Ayasofya’nın minareleri son anda yıkımdan kurtulmuştur. Bu olay İstanbul işgal altındayken olmamış, bizim kendimizi sömürgeleştirdiğimiz yıllarda olmuştur. Danışılan mimar, “Bu minareler olmazsa bu eser ayakta kalamaz” demiştir de, minareler yıkımdan kurtulmuştur. Ama heyhat en az Ayasofya kadar değerli, en az Ayasofya kadar önemli koskoca Ayasofya Medresesi, acımasızca katledilmiştir. Şimdi yerinde yeller esmektedir. ABD’ye ders vermek gerektir: “Siz ne anlarsınız medrese bombalamaktan, gelin de bu iş nasıl yapılırmış, bizden öğrenin!” diye?

İmdi, Ayasofya’ya Papa geliyor diye hop oturup hop kalkanları ciddiye almamız gerekir mi? El-cevap: Eğer Ayasofya’nın ibadete açılmasını candan yürekten savunmuyorsa, gerekmez. Gerekmemekle kalmaz, sahtekârlığı yüzüne vurulmalıdır. Müslümanların Papa’yla ortak yanı, onlardan daha fazladır. Hiç olmazsa Papa “ibadet” diye bir şey tanıyor, ama malum takım ne din tanıyor, ne ibadet tanıyor, ne mabet tanıyor.

Dürüst olan, Ayasofya’nın ibadete açılmasını talep eder. Bu, Fatih’in vakfiyesinde dile getirdiği “lanetten” kurtulmanın tek yoludur. Ayasofya Müslümanlara açılsın.

Peki, Papa’ya ne mi diyelim?

Bunu ancak cahiller sorar. Buyursun Papa Efendi, çok istiyorsa, Ayasofya’da ibadet edebilir. İslam bunu engellemez. Delil arayan varsa, hem de Allah Resulünün hayatında, kapı gibi delil var. Yeter ki siz Ayasofya’yı Müslümanlara açın.

Bunu yapmadığınız sürece, Müslümanlar, başlıktaki ayetleri okudukça sizi hatırlayacak.

 

Yorum Yaz