Sözün gücü gücün sözünü bastırmadıkça…

Müslümanlar söz medeniyetinin çocuklarıydı. İslam’ın zirve vahyi olan Kur’an onlara sözün gücünü öğretmişti.

“İkra” demişti ilkin, “Oku Rabbin adına!” demişti. Vur Rabbin adına? Kır Rabbin adına? Yok et Rabbin adına? Tahrip et Rabbin adına? Tarümar et Rabbin adına? diye başlamamıştı.

Müslümanlar söz medeniyetinin çocuklarıydı.

Yüce Kitap onlara “sözün tamamını dinleyip en güzeline uymayı” emretmişti.

Kur’an’ın bir suresine isim olan Lokman oğluna öyle demişti: “Yavrucuğum! Kulluğunu tam ve dosdoğru yap. İyiliği öner, kötülükten sakındır. Bu sırada başına gelen sıkıntılara da göğüs ger. Fakat bütün bunlar sebat ve kararlılık gerektiren işlerdendir.

Kasıntılık yapıp insanlara karşı böbürlenme ve yeryüzünde çalım satarak dolaşma! Zira unutma ki Allah her kendini beğenmiş küstahı sevmez!

(Hayat) yürüyüşünde dengeli ol ve sesini yükseltme. Unutma ki seslerin en çirkini (sesi yükseldikçe çirkinleşen) eşeğin sesidir.”

Hepimiz Lokman’ın çocuklarıyız.

Kur’an’a muhatap olan, “oku” emrine muhatap olan her mümin Lokman’ın oğludur.

Lokman mı söylemiştir Kur’an mı, diye sormaya ne hacet? Unutmayın, hepimiz Lokman’ın çocuklarıyız. Lokman’ın ağzından konuşan, “Hayat yürüyüşünde dengeli ol” diyen, “Sesini yükseltme” diyen Kur’an’dır. Yani ki “sözünü, sözünün kalitesini yükselt” demiştir.

Sesini yükseltenler buyurgan ve mütehakkim olmak isteyenlerdir. Zorbalığa ve zora niyetlenenlerdir. Sözleri etkili olmadığı için, dahası sözün gücüne inanmadıkları için, güçlü söz söylemekten aciz oldukları için, var güçlerini seslerine vermişlerdir. Sözün açığını, hatta sözün yokluğunu sesle bastırmaya kalkmışlardır.

Sözünü yükseltenler, sesten medet ummazlar. Çünkü yüksek sözün etkisi, yüksek sesin etkisinden daha güçlü ve kalıcıdır. Sözünü yükseltmek yerine sesini yükseltmeyi marifet sayanlar, gün gelmiş doğal sesle de yetinmez olmuşlardır. Güç histerisi onları hep daha fazlasını elde etmeye zorlamıştır.

Ve bombaları icat etmişlerdir. Bombaların sesi daha yüksek çıkmaktadır çünkü. Her bomba sesin saltanatına bir katkıdır. Her ateşli silah sözün gücüne karşı sesin gücünü temsil eder. Barutu Doğu bulduğu haldi, ateşli silahları Batı’nın icat etmesi bir tesadüf müdür? Tıpkı mikrobu Doğu keşfettiği halde, mikroptan silah yapmayı Batı’nın akıl ettiği gibi?

En sonunda, silahların sesi insanların sesini bastırmıştır. Sesin gücüne inananların silahları, sözün gücüne inananları vurmuştur. Ebu Cehil’in tokadı Kâbe’de sözün sultanı olan Kur’an’ı okuyan Abdullah b. Mes’ud’un sesini bastıramamıştı.

Hind’in tefinin sesi tekbiri bastırmaya yetmemişti.

Hattab oğlu Ömer’in tokadının sesi Hattab kızı Fatıma’nın sözünü bastırmaya yetmemiş, tokadın sahibi de “sözün gücüne” boyun eğmişti.

Nadr b. Haris’in “lehve’l-hadis”i (boş sözleri) vahyi bastırmaya yetmemişti.

Fakat modern zamanların Ebu Cehilleri, Hind’leri, Nadr’ları sözün karşısına kendi sesleriyle değil, silahların sesleriyle çıktılar. Söz medeniyetinin çocuklarına nişan aldılar. Onları can evinden vurdular. Hanelerini başlarına yıktılar. Ailenin reisini vahşice katledip aileyi dağıttılar. Anasını dağa kaldırdılar, mahremiyetine saldırdılar. Ve ailenin çocuklarının her biri bir yere savruldu. Kimi köprü altında ekmek dilenen, kimi izbelerde bali koklayan, kimi sokak çetelerinde magandalık yapan sokak çocuklarına döndüler.

İşin en kötüsü nedir biliyor musunuz? Gücün sözü karşısında direnemeyen söz medeniyetinin çocukları, sözün gücüne olan inançlarını kaybettiler.

Daha beteri de oldu: Artık onlar da gücün sözüne inanmaya başladılar. Güçlü olmak için daha yüksek sese sahip olmak gerektiğine inandırıldılar. Onları gücün sözüyle yok etmeye kalkanlar, karşılarındaki de gücün sözüne başvurunca, utanmaz ve arlanmazca vaveylayı bastılar. Oysaki söz medeniyetinin çocukları bidayette böyle değillerdi. Sözün gücüne inanırlar, gücün sözünü dinlemezlerdi. Dahası gücün sözünü sözün gücüyle bastırırlardı. Onların ahlakını bozanlar, kendi değerlerine yabancılaştıranlar, şimdi ektikleri rüzgarın hasadını yapıyorlar. Fırtına bundandır.

Parça ve bütün; işte bütün mesele. Parçayı Müslümanların gözüne sokmak hakikate karşı düzenlenmiş bir terör eylemidir. Onlar terörden beslenen terör istismarcılarıdır. Aslolan bütünü görmektir. Hikmet budur.

Tüm okurlarımın Ramazan Bayramı’nı canı gönülden tebrik ederim. Yerel 28 Şubat’ta kapıları kıran balyozların sesiyle bayram yapmıştık. Küresel 28 Şubat’ta bomba sesiyle bayram yapıyoruz. Her tür terörün tüm mağdurlarının acısı her Müslüman’ın doğal acısıdır, sancısıdır. Dua edelim; sözün gücü, gücün sözünü tez bastırsın.

Yorum Yaz