Adaletin bu mu Danıştay?

Vakit, Cumartesi günü “Danıştay Vicdanı” manşetiyle çıktı. Manşetin altında, esas no: 2003/169, karar no: 2005/4424 olan mavi zeminli bir resmi belge yer aldı.

Elinizde tuttuğunuz gazeteyi, Cumartesi günkü gazetecilik başarısından ve bu başarının eseri olan manşetinden dolayı tebrik etmelisiniz.

Belgeye göre, daha iki ay önce (6.12.2005) Danıştay, zina yaptığı mahkeme kararıyla tespit edilip görevinden uzaklaştırılan O. A. adlı bir bayan öğretmeni mahkum eden alt mahkeme kararını haksız bularak bozmuş. Zina yapan öğretmeni ise görevine iade etmiş.

Hepinizin bildiği gibi, aynı Danıştay, geçenlerde dünyada eşi görülmemiş bir karara imza atmıştı. Sırf başörtülü kimliğinden ve okul dışında başını örtmesinden dolayı Aytaç öğretmenin uğradığı mağduriyeti gideren bir alt mahkeme kararını bozdu. Üstelik “çocuklara kötü örnek olur” (tövbe tövbe!) gerekçesiyle.

Karar hukuksuzluğun daniskası, gerekçe ise bu ülkede ideolojik saplantının insanın gözünü nasıl kararttığının göstergesiydi. Bu gerekçeye imza atanlar, ülkenin kadın nüfusunun üçte ikisine hakaret edebilmeyi göze alıyorlardı.

Sözün burasında bir çağrı yapıyorum:

Vakit başta olmak üzere ülkenin insan hak ve haysiyetine duyarlı tüm basın yayın organları bir kampanya başlatmalı. “Çocuklara kötü örnek oluyor” hakaretine maruz kalan tüm tesettürlü kadınlar Danıştay hakkında hakaret davası açmalıdır. Bazıları malum nedenlerle “Bir şey çıkmaz” diyebilir. Olsun, bir şey çıkmasa da açmalıdır.

Herkesin yaptığı yanına kâr kalmamalıdır. Bu ülkenin dindar insanları, her önüne gelenin tekme attığı, hakaret ettiği, sarktığı, taciz ve tecavüz ettiği, hakkını hukukunu çiğnediği bir koyun sürüsü olmadığını ispatlamalıdır.

Eğer mevzuat müsaitse, bunun için gerekli olan hazır şikâyet belgesini duyarlı basın dağıtmalıdır. Unutulmamalıdır ki, başörtüsü zaten sokakta, istismar ve tahrif edilen tabirle “kamusal alanda” farzdır. Kadın kendi evinde ister örtünür, ister örtünmez. Örtü emrinin yeri asıl “kamusal alan” dedikleri kamuya açık yerlerdir.

İki karar da ortada.

Herkes elini vicdanına koysun ve bu ülkede hukukun nasıl kangren olduğunu düşünsün.

Zina yapan öğretmeni görevine döndürecek ve zinayı “kötü örnek olarak” görmeyeceksin. Fakat sıra başörtüsüne gelince, “kötü örnek olur” diyerek sokaktaki başörtüsüne el uzatacaksın.

Zina, fuhuş, dünya kuruldu kurulalı çirkindir, ahlak dışıdır.

Başörtüsü dünya kuruldu kurulalı iffetin, sadakatin, nezahetin sembolüdür.

Başta Allah’ın emridir. Kur’an’ın talimatıdır. Sonra, Anadolu kadınının geleneğidir. Bu toprakların milli kıyafetidir.

Ve bu topraklarda kurulu bir üst mahkeme olan Danıştay’ın bu topraklarda yetişen üyeleri, “zina”yı kötü örnek saymazken, başörtüsünü “kötü örnek” gerekçesiyle sokakta yasaklamaya kalkıyor.

Bütün bunlar bu ülkede oluyor! Bütün bunlar, burnumuzun ucunda oluyor! Bütün bunlar gözümüzün içine baka baka yapılıyor.

Hukuksuzluk hukukçulara bulaşmışsa, ortada hepimizin kara kara düşünmesi gereken vahim bir durum var demektir. Danıştay 2. Dairesi’nin verdiği karar, hukuksuzluğun hukuk adamlarına fena halde bulaştığının alâmetidir. Sadece hukuksuzluğun bulaştığının değil, aynı zamanda milletin kesesinden beslendiği halde, millete hakaret edenlerin çıkabildiğinin de alametidir.

Bu kararın zaten savunulacak bir yanı yoktu.

Çünkü siyasi bir karardı. Üstelik karara, askerin bulaştığı da ortaya çıktı. Yani ne kadar yalanlanırsa yalanlansın, kararda üniformalıların gölgesi var. Bu ülkede asker deyince akan suların durmasını isteyenlerin, hukuku esas duruşta durdurmadıkları ne malum?

Fakat zina kararı ortaya çıktıktan sonra, Danıştay’ın başörtüsü kararı sadece “savunulamaz” değil, aynı zamanda “yüz kızartıcı” bir hal aldı.

Eğer varlık sebebi olan “hukuka” azıcık saygısı varsa, Danıştay’ın çıkıp alnına sürülen bu lekeyi temizlemesi gerek. Her şeyden önce bu, bir hukuk kurumu olarak Danıştay’ın meselesidir. Hiç kimsenin bir hukuk kurumunu böylesine utanç verici hallere düşürmesine izin verilmemelidir.

Bu yazı, bir bakıma, Danıştay’ı savunan bir yazı niyetine de okunabilir.

Hukuk kurumları, adlarını sadece başkalarının atacağı çamurlardan değil, kendi mensuplarının kendi alnına süreceği çamurlardan da korumayı bilmelidir.

Bakalım Danıştay, bu lekeyi nasıl temizleyecek?

Hep birlikte, bekleyip göreceğiz

Yorum Yaz