Almanya kendisini kapatsın

Eğer terör devleti İsrail’in saldırgan politikalarını eleştirmek “Yahudi karşıtlığı” olarak yorumlanıp, hukuksuz, yargısız, mahkemesiz gazete kapatmanın gerekçesi yapılıyorsa, Almanya kendisini derhal kapatmalıdır.

Evet, aynen öyle.

Nedeni belli: Tarihte en şiddetli “Yahudi karşıtlığını” Almanya yapmıştır. Bu nedenle Almanya kendi kendini kapatmalıdır.

Alman İmparatoru II. Wilhelm’in yaptırdığı Sultanahmet Meydanı’ndaki Alman çeşmesini bilir misiniz? O çeşme Osmanlı-Alman “dostluğunun” simgesidir. Osmanlı’nın temsil ettiği misyonun bugünkü savunucusu olan Vakit’i kapatan Otto Schily, o simgenin temsil ettiği bağa ihanet etmiştir.

Bu hukuksuz kapatma kararı, Almanya’nın da, ABD’nin İslâm’a ve Müslümanlara karşı açtığı şeytani savaşa asker yazıldığının göstergesi olarak yorumlanacaktır. O Almanya ki, İslam’a ve Müslümanlara kin kusan Batı’nın devşirmesi Bessam Tîbî gibi bir tipe kucak açmıştır. Bunu bir yere not etmeliyiz.

Orta Doğu asıllı bu hain adam, her fırsatta İslâm ve Müslümanlar aleyhine konuşmakta, İslâm karşıtı kampanyalarda en ön safta yer almaktadır. Fakat Vakit’i anti-Semitik gerekçesiyle siyasi bir kararla kapatan Alman makamları, bu adamın anti-İslâm tavırlarına çanak tutmaktadır. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

Bu kadarla sınırlı değil. Türkiye’deki Alman vakıfları davasını bilenler bilir. Derin devletin malum kesimiyle işbirliği içindeki birtakım çevreler, bu vakıfların üzerine gittiler. Bu gidiş, haklılık sınırlarını çok çok aşan bir gidişti. O saldırılar sırasında başta Vakit olmak üzere Müslüman medyanın tavrını iyi araştırsınlar. Müslüman medya, bu saldırıya asker yazılmamıştır.

Peki, Almanya kendi kurumlarına iftiralarla saldıran, bu vakıflar hakkında mahkemelerde dava açılması için kampanyalar başlatan medyaya ne muamele yaptı? Bildiğimiz kadarıyla hiç. Onlara ait gazetelerin Almanya’ya girişini engellediğine dair bir şey bilmiyoruz. O grupların kontrolündeki televizyonlar için de…

Şu halde akla şu sorular geliyor: Alman devleti de ABD gibi Yahudi nüfuzu altına mı girdi? Almanlar kuyruğu Yahudi’ye kaptırdılar da, şekilde görülen manzara onun görüntüsü mü?

Hem ortada bir suç varsa, bunu yargılayacak olan İçişleri Bakanlığı gibi siyasi bir makam mıdır? Siyasi kararla gazete kapatmak tüm totaliter ve otoriterliğine rağmen bu ülkede bile çok gerilerde kalmış bir uygulamadır.

İttihat ve Terakki’nin militarist eşkıyaları bu işi yapıyordu. Hasan Fehmi’yi köprü üstünde kurşunlayıp gazetesi Serbesti’yi de kapatmışlardı. Aynı gelenek Cumhuriyet’ten sonra da Tek Parti diktasında sürdü. Tüm dünyaya model gösterilen özgürlük bu mu?

Ya Vakit’in Almanya baskısı yasaklandığı için bayram edenlere ne demeli?

Bu nasıl bir ruh halidir? Hele o Almanya’da Türkleri temsil ettiği söylenen malum milletvekilinin çirkin tavrı. Tam efendisinin bevlini şifa niyetine içen aptal uşak rolü.

Vakit yerli 28 Şubat’tan çok çekti. Hakkında 500’ü aşkın dava açıldı. Bu Vakit’i yıldıramadı. Onun susmasını bekleyenler, mahkemelerden tutun da askere varıncaya kadar her kurumu emellerine alet ettiler.

Fakat Vakit susmadı.

28 Şubat bitti, Vakit bitmedi.

Şimdi 28 Şubat’ın yerinde yeller esiyor, fakat Vakit durduğu yerde duruyor.

Şimdi küresel 28 Şubat var. Yerlisi tam bitti derken yabancısı başladı.

Başarılı olur mu dersiniz?

Ben hiç ihtimal vermiyorum.

Vakit budandıkça gürleşecek.

Değil mi ama? Keçe dövüldükçe sertleşirmiş. Samur kürk kamçılandıkça parlarmış.

 

Yorum Yaz