Anadolu Reconquista’sı başarılı olur mu?

Başlıktaki soruyu şöyle formüle etmek de mümkün:

Bu ülkenin Müslümanları, İspanya’nın Moriskoları gibi olmaya razı olur mu?

Geçen yazımda, İslam’a 700 yıl vatanlık yapmış Endülüs topraklarını İslam’dan arındırma projesi olan Reconquista’nın, 400 yılda sonuç verdiğini ayrıntılar da vererek aktarmıştım.

Yine aynı yazıda, Anadolu’da yaklaşık bir asırdır yürütülen ve 28 Şubat’la yeni bir safhaya giren İslam’dan arındırma projesinin, Endülüs Reconquistası’ndan farkını vurgulamıştım. Bu fark şuydu: İspanyol Hıristiyanları Endülüs Reconquistası’nı kendi adlarına yürütürken, Batı adına iş tutan ‘yerli’ unsurlar, Anadolu Reconquistası’nı, kendilerine güç ve iktidar garantisi sağlayan yabancılar adına kotarıyorlardı.

İşte şimdi o yabancılar, köle-efendilerimizden diyet istiyorlar. Neyin diyeti olduğu malum: Kendilerine sağlanan güç, rant ve iktidar tekelinin diyetini… Müslüman Anadolu’nun, tarihinin hiçbir döneminde Hindistan, Cezayir, Sudan gibi yabancı güçlerin bilfiil sömürgesi olmadığıyla övünenleri, ısrarla yalanlarcasına…

Türkiye ABD’nin sömürgesi değildir!..

Oku bakim!… Bir daha… bir daha…

Olmadı, sesin seni ele veriyor: okuduğuna sen de inanmıyorsun!..

Çanakkale’ye gitmişsinizdir. Gitmişseniz, mutlaka her tarafı insan kanıyla sulanmış Gelibolu Yarımadası’nı gezmişsinizdir. Gezmişseniz, önünüze sık sık çıkan toplu mezarlardan kimilerinin kitabesinde “Anzak” yazdığını görmüşsünüzdür.

Anzak birlikleri, sömürgeci İngilizler’in sömürgeleri Avustralya ve Yeni Zelanda’dan toplayıp, ‘asil kanlı’ İngiliz çocukları ölmesin diye, en ölümcül çıkarmalarda ve yem operasyonlarında “mayın eşeği” yerine kullandıkları lejyonerler. Zaten “ANZAC” adı, “Australian and New Zealand Army Corps” (Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birlikleri)’nin kısaltılmışı.

“Lejyoner” deyince bir adam sanmayın; kendileri “paralı asker” demek oluyor… Yani, eğer hürse, kendisine canı karşılığında para verip canınızın çektiği yerde ölüme sürüyorsunuz. Eğer köleyse, onu satan efendisine ödüyorsunuz o parayı.

Rivayet olunur ki, Anzaklar’ın içerisinde, İngilizler’in Müslüman sömürgelerinden topladığı Müslüman lejyonerler de varmış. “Mış” dediğime bakmayın siz, bu tarihi bir gerçek. Hatta, o tarihlerde imal edilen tüm fişeklerin dış yüzeyinde, tutukluk yapmasın diye hayvan yağı kullanılırmış. Asker bu fişeği mekanizmaya yerleştirirken yalarmış. Fakat Müslüman askerler, domuz yağı kullanıldığı için yalamaktan çekinirlermiş. İngiltere devleti, “inanca olan derin saygısını” bir kez daha göstererek, inek menşeli hammadde kullanarak bu sorunu çözmüş. İşte “inanca saygılı sömürgecilik” diye buna derim ben; hiç olmazsa ‘tığ gibi delikanlı’ başbakanımızın “inanca saygılı laikliğinden” daha tutarlı.

Anlayacağınız, İngiltere’nin lejyoner birliklerinde, sömürgelerden toplanmış bayağı yekun tutan Müslüman paralı askerler mevcuttur.

Meğer İngiliz efendiler bu saf Müslümanlar’ı, “Alman gavuru Hilafet payitahtını işgal etti, sizi Halife’yi kurtarmak için götürüyoruz” diye aldatarak Anadolu’ya getirmemişler mi?

Zavallı ne bilsin, halifeyi kurtarma aşkına Gelibolu’da ölüme yollanmışlar. O, imanı uğruna en büyük fedakarlığı yaptığına inanıyor, fakat onu oraya sürenlerin sömürgeci ve istilacı emellerine alet olduğunun farkında değil.

Bu Müslüman askerlerin, gerek Osmanlı tabyalarından yükselen ezan seslerini, gerekse karşılarındaki askerin “Allah Allah!..” nidalarını duyduklarında ayıldıklarını, fırsat bulabilenlerin ise dindaşları olan Osmanlı safına geçtiğini kim kaydeder, biliyor musunuz? “Tarih” değil; 1910-1924 arası tam 14 yıl batıda ve doğudaki bir çok cephede savaşmış olan büyük dedemden bizzat işiten kulaklarım…

Şimdi ne münasebetle anlattım bütün bunları?

İşbu yazının, Türkiye’yi yöneten efendilerimizin, biz halkının kahir ekseriyetine rağmen, kredi hatırına Afganistan’a asker gönderme kararıyla bir ilişkisi var mı?

Ne münasebet? Olur mu öyle şey?

Türkiye’yi yönetenler, İMF’den gelecek krediler hatırına, vatan evladının kanını satar mı?

ABD’nin kapısına lejyoner yazılırlar mı?

Hem Türkiye “bağımsız” bir devlettir; ABD’nin sömürgesi mi ki böyle yapsın?

Hem bizi yönetenlerin ABD’ye ve Batı’ya diyet borcu mu var ki?

Ama bu söylediklerimin, Reconquista ile alakası var. Tanzimat’tan bu güne bir yabancılaşma ideolojisi olan Batılılaşma ve gerek onun Meşrutiyet dönemi versiyonu olan İttihatçılık, gerekse Cumhuriyet dönemi versiyonu olan Kemalizm, Anadolu Reconquista’sının “araç ideolojileri” idi.

Başlıktaki soruya dönüp, Anadolu’nun İslam’dan geri alınma, yani “tersine fetih” projesinin başarılı olup olamayacağı sorusunun cevabını arayalım: Eğer, bu ülkenin Müslümanları, İspanya’nın Moriskoları gibi “eğreti bir kimlikle” yaşamaya razı olurlarsa, cevabım, -Allah korusun ama- “evet”tir.

Avrupa Rönesansı’na ilham kaynağı olan Endülüs İslam Medeniyeti’nin altın çağlarından Moriskolaşma sürecine geçiş, elbette durduk yerde olmamıştır. Önce İslam’ın bütüncül aklı parçalanmış, sonra İslam’ın muvahhit insanı parçalanmış, en sonunda Müslümanlar’ın sosyal ve siyasal birliği parçalanmıştır. Zaten gerisi gelir…

Bütün bunlar bir yana, ben şundan emin değilim: Bu ülkenin Müslümanları, Tanzimat’tan beri yaşadıkları sürecin bir Reconquista süreci olduğunun farkındalar mı? Eğer farkındalarsa, bu süreci tersine çevirecek köklü ve tutarlı bir projeye sahipler mi?

 

Yorum Yaz