Arnavutluk, ah Arnavutluk!

“Bosna’ya koştunuz, Kosova’ya koştunuz. Bizim suçumuz, katliama uğramamamız mı?” diyor Olsi Yazıcı (Jazexhi).

Ve ardından ekliyor: “Ama biz Arnavutluk Müslümanları manevi bir katliama tâbi tutuluyoruz. Ne olur yardım edin!”

Yüksek eğitimini Malezya’da yapmış olan Olsi Bey, iyi yetişmiş, ne istediğini bilen bir münevver. Sadece bilgi ve birikimiyle değil, çağı anlamadaki basiret ve ferasetiyle de dikkat çekiyor. Acı konuşuyor. Vakıa, bir parça sitem kokuyor sözleri.

“Arnavutluk” deyince aklımıza ne gelir?

Arnavut ciğeri, Arnavut kaldırımı, Elbasan kebap vs…

İman suyunu bu toprakların eliyle içmiş olan Müslüman Arnavutluk’tan geriye kalan bunlar mı? Değil elbette. Müslüman geçmişi 600 yıl gerilere kadar gider Arnavutluk’un. İslam coğrafyasının Batı ucunu temsil ediyor. Adeta coğrafyamızı korusun diye sınıra yerleştirilmiş bir uç birliği.

Avrupa’da kahir çoğunluğu Müslüman olan tek ülke olarak anıldı. Fakat şimdilerde, bu özelliğinden dolayı dünya egemenlerinin gözü üzerinde. Fırsat bu fırsat diyerek, zayıflatılmış olan İslami kimliğinden tamamen koparılmak isteniyor. Orada hummalı bir Hıristiyanlaştırma operasyonu yürütülüyor. Belki de yüz yılın operasyonu bu.

Soros bunun için kesenin ağzını açmış. ABD, Arnavutluk’un tekrar Hıristiyanlaştırılması projesinde başı çekiyor. Avrupa, göbeğinde Müslüman bir toplum istemiyor. Arnavutluk Avrupa için nice zamandan beri kurtulunması gereken bir “sorun” idi zaten. Şimdi ondan kurtulma zamanının geldiğini düşünüyorlar.

“Rahibe Teresa” Arnavutluk’un tek simgesi haline getirilmeye çalışılıyor. Rahibe Teresa’nın şahsında, bütün bir Arnavutluk’un Müslüman geçmişine sünger çekilmek isteniyor. Arnavutluk’un Müslüman kimliğinin inkarı için ortam tamamıyla hazır. % 80’i Müslüman olan ülkeyi şu anda nüfusun % 20’sini ancak bulan Hıristiyan azınlık yönetiyor. Ülkenin tepe noktalarının tamamı Müslümanlardan alınıp onlara teslim edilmiş.

1913 yılında Avrupa’nın tek Müslüman devleti olarak ortaya çıkan Arnavutluk, 90 yıllık bir “koparma süreci”nin ardından, Başbakanı’nın ağzından “İslam Arnavutların dini değildir” noktasına gelinmiş durumda. Bilindiği gibi, komünizm döneminde Arnavutluk bilinçli bir “dinden arındırma projesine” laboratuarlık yapıyor. Enver Hoca Komünizmi’nin iddiası, “dünyanın en dinsiz” toplumunu peydahlamaktı.

Hayret! Avrupa, bağrında meydana gelen bu gelişmeye seyirci kaldı. Paris, kendi komünistlerini bile Rusya’ya ihraç edip “tehlikeyi” bu suretle başından savarken, Arnavutluk’ta en azılı komünizmin iktidar olmasına ses çıkarmadı. Vatikan’ın burnunun ucunda azılı bir “laik dikta” el bebek gül bebek yaşıyor, yaşatıldı. Neden acaba?

Soğuk savaş sonrası dönemde, laik-komünist dönemin meyveleri devşiriliyor. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, eski Sovyet cumhuriyetlerini dini aidiyetine göre ikiye ayırmak lazım. Hıristiyanlar, 1991’den sonra serbest bırakılıyor. Fakat Müslümanlar serbest bırakılmıyor. Aksine misyonerlerin işgaline uğruyor.

Bunun anlamı ne?

Bu, İslam toplumlarının komünizmin esareti altında geçirdikleri dönemin, Hıristiyanlaştırmanın önünü açan bir “nadas dönemi” olduğu anlamına geliyor.

Bu sürecin en sert işlediği yer Arnavutluk. Arnavutluk Müslüman Forumu’nun hazırladığı raporlar, projede gelinen vahim noktayı gözler önüne seriyor.

ABD elçiliği, bir misyonerlik departman gibi çalışıyor. İrtidat edip Hıristiyan olan Arnavutlar’ın önü açılıyor. Yüksek mevkilere atanıyorlar. Onları gören diğerleri sıraya giriyor. Zaten “laikleştirme” döneminde İslam’dan koparıldıkları için, Hıristiyanlığı kabulleri zor olmuyor. ABD’li misyoner vaizler, din değiştirdiği için yüksek yönetici olarak atananların katıldığı özel ayinler düzenliyor.

Yunanlılar Korça’da Ortodoks kilisesi inşa ediyor. Aynı yerdeki İlyas Bey Camii, Elbasandaki Sultan Camii, İşkodra’daki Plumbi Camii gibi birçok cami bilinçli bir biçimde yıkılmaya terk edilmiş. Olsi Bey, Türkiyeli din kardeşlerine yalvarıyor: “Ne olur, bu kadar görkemli değil, mini minnacık da olsa mescit yaptırın! Adından başka İslam’la bağı kalmamış geniş yığınlar ezana hasret” diyor.

İtalyan elçiliği, misyonerlik bürosu gibi hizmet veriyor. Şu an Devlet Başkanı, İçişleri Bakanı, İstihbarat Şefi, Tiran Valisi, Yargı, Yüksek Öğrenim ve Bürokrasi’nin üst kademelerinin tamamı Hıristiyanlara teslim edilmiş. Ülkenin % 80’ini oluşturan Müslüman çoğunluk, % 20’sini oluşturan Hıristiyan azınlığın tahakkümü altında. Gelinen son nokta, Arnavutluk’un Müslüman geçmişini toptan inkar noktası.

Bir husus dikkatinizi çekti mi? Son yüzyılda, bu ülkenin yaşadığı İslam’dan koparılma serüveniyle, Arnavutluk’un İslam’dan koparılma serüveni arasındaki benzerlik…

İkisinde de “laiklik”, İslam’dan koparma projesinin adı.

Arnavutluk’ta bu işi yapmak için, taşeron ideoloji olarak “komünizm” kullanıldı. Bilin bakalım, Türkiye’yi İslam’dan koparmak için kullanılan “taşeron ideoloji”nin adı ne?

 

Yorum Yaz