Avrupa en geç bu yüzyılın sonunda İslamlaşacak

Başlıktaki tespit bana ait değil. Ünlü Yahudi tarihçi Bernard Lewis’e ait.

Lewis Hamburg’da yayınlanan muhafazakar Die Welt gazetesine verdiği demeçte bu ve buna benzer birçok şey söylemiş. Mesela şöyle demiş: “Avrupa Arap Batı’nın, Mağrib’in bir parçası olacak”.

El-Kaide’ye karşı açılan yok etme savaşı hakkındaki bir soru bahanesiyle de şunları söylemiş: “Bu uzun bir süreç ve sonucu hiçbir şekilde kesin değil. Açık cevaplar veriyor göründüğü için Batı’daki mutsuz insanların hoşuna giden komünizme benzer bir şekilde işliyor. Radikal İslam da aynı cezbetme gücüne sahip.”

ABD’de yayımlanan bir haftalık dergide bu sözlerden yola çıkarak kotarılmış bir yazının tercümesini okudum bir medya sitesinde. Orada Batı tarafından tamamen devşirilmiş Müslüman kökenli aydınlardan Bessam Tîbî’nin de buna benzer tespitleri yer alıyordu. Tîbî, “Ya İslam Avrupalılaşıyor, ya Avrupa İslamlaşıyor” diyor ve ekliyor: “Sorun Avrupalıların çoğunluğunun Müslüman olup olmaması değil, daha çok hangi İslam’ın Avrupa’da egemen olup olmayacağı!”

Bu tür uyarılar üzerine Avrupa’daki bazı mahfillerin etekleri tutuşmuş olmalı ki hava birden değişiverir. Hollanda’nın Avrupa Komisyonu üyesi Frits Bolkestein gibilere de, bu tespitleri Avrupalının bilinçaltındaki İslam fobisini kışkırtmak için istismar etmek düşer. Avrupa’nın daha fazla genişlemesi halinde (Türkiye kastediliyor) “patlayacağı” uyarısında bulunur.

Lewis’in İslam’a karşı nasıl boğazına kadar kin dolu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Lewis neyi nasıl diyeceğini, nelerle kimi vuracağını bilen hin biri. Onun bu tespitleri böylesine keskin bir üslupla dile getirirken hesabının olmadığını düşünmek safdillik olur.

Modern Türkiye’nin Doğuşu adlı eserini ilk kez yayınladığında (1960) neyi hedefliyor idiyse, bu sözlerle de aynı şeyi hedefliyor. Yaşlı kurt “Türk modernleşmesi” adı verilen mahut projenin, bu milleti tarih sahnesinde var eden tüm iddialarından soyutlama projesi olduğunu en iyi bilenlerdendir. Bunun için bu projeyi tebcil ve teşvik ediyordu.

Fakat 40 yıl sonra bu projenin tutmadığını, hatta ters teptiğini gördü. Şimdi Avrupalıların bilinçaltına hitap ediyor. Muhtemelen bunu bir taşla birkaç kuş vurmak için yapıyor: Böylece hem Avrupalıları İslam’a karşı müteyakkız hale getirecek, hem de Türkiye’nin üyeliğine giden yolu tıkayarak soydaşı İsrail’e dolaylı kıyak geçmiş olacak.

Özetle Lewis’in bu tespitleri yaparken, bir bilim adamı gibi değil bir provokatör gibi davrandığını söylemek yanlış olmaz.

Aynı şey devşirme Tîbî için de geçerli. Suriye asıllı bu devşirmenin derdi Batılıların İslam’ın yayılışına karşı bir an önce zecri tedbirler alması. Sakın “Bu nasıl olur?” demeyin. Unutmayın tarih bundan daha beterlerine de şahit oldu. Tevfik Fikret’in Ermeni bombacıyı “şanlı avcı” diye alkışlaması, Avrupa’ya kaçan Jön Türklerin onların ekmeğini yiyerek Osmanlı’nın altını oyması daha az ihanet mi?

Bu meselenin bir yüzü… Ya diğer yüzünde ne var?

Diğer yüzünde bu tespitlerin bir doğruyu dile getiriyor olması var. Gerek yaşlı kurt Lewis gerek devşirme Tîbî, bu sözlerle kamuoyunu hangi yönde motive etmeyi amaçlamış olurlarsa olsunlar, gerçek değişmiyor: Avrupa, şu ya da bu biçimde er-geç İslamlaşacak.

Nedeni mi? Nedeni Müslümanlar değil. Müslümanların hâl-i pür melaline bakarak kimse Müslüman olmaz, belki dinden çıkar.

Peki ya ne?

İki şey: Birincisi Batı stili modernleşmenin hayatı tüm değerlerinden yalıtarak insanın içini boşaltması. Kutsalla tüm bağlarını kopardığı insana sahici bir mutluluk kapısı gösterememesi. Her şeyi göreceleştirerek iyi ve kötünün sınırlarını yıkması. Seks, para ve gücün tek değer olarak ikamesi. Bunun sonucunda erdem ve ahlaktan yoksun bırakılmış bireye sunulan sahte tatmin araçlarının tatminden uzak oluşunun anlaşılması. İkincisi İslam’ın Batı tarzı modernleşmenin zehirlediği insana sunduğu panzehir imkanı. İnsana kendisiyle, doğayla ve Rabbi’yle barışık bir hayatı nasıl inşa edeceğinin yolunu göstermesi.

Evet, Batı halklarını güdenler ciddi bir biçimde korkuyorlar. Bu korku, ondan mahrum ve avutulmuş halklar tarafından İslam’ın keşfedilme korkusu. İslam korkusu, İslam’ın tüm araçlar kullanılarak şeytanlaştırılması projesine dayanıyor. Bu küresel bir balon. O kadar boş, o kadar yalan, o kadar sanal ki; eğer biri bir gün bu balona bir iğne batırırsa, patlama sesi tüm uyuşturulmuş beyinler tarafından dahi duyulacak.

Özellikle bu ülke Müslümanlarına düşen, halklarını uyuşturarak kendi gemilerini yürüten güç odaklarının korktuklarını başlarına getirmek. Yani Avrupa’nın Müslümanlaşması için şimdiden hummalı bir hazırlığa girişmek. Bunu İslam kendi özünden kaynaklan cazibesiyle bir biçimde nasıl olsa gerçekleştirir. Fakat Müslümanların görevi İslam’ı Batılıların tıpkı Hıristiyanlığa yaptıkları gibi içini boşaltıp bir kuşa çevirmelerinin önüne geçmektir.

Üstad’ın dediği gibi, “Güneşin Batıdan doğması” Batının İslamlaşmasına yorulabilir.

Peki bu mümkün mü?

Eğer Allah yokmuş gibi konuşmayacaksak, neden olmasın?

Yorum Yaz