Bir parti ve üç hak edilmemişlik

AK Parti üç hak edilmemişlik üzerinde yükseldi ve yükseliyor. Bunlardan ikisi geride kaldı, üçüncünü önümüzdeki seçimde göreceğiz.

Birinci hak edilmemişlik seçim sisteminden kaynaklanan Meclis aritmetiği idi. Seçim barajını sadece iki partinin aşması neticesinde, oyların yaklaşık % 34?ü ile Meclisteki sandalyelerin yaklaşık % 65?ini elde etti.

Bu bir hak edilmemişlikti. Elbette bu AK Parti’nin suçu değildi. Siyasal istikrarla temsilde adalet arasındaki dengeyi bir türlü yakalayamayan seçim sisteminin bir azizliği idi. Hemen belirtelim ki bu yüksek baraj, AK Parti kurmaylarının içinden çıktığı Müslüman siyaseti boğmak için icat edilmişti. Sonuçta, muhalif siyasete kuyu kazanlar kazdıkları kuyuya kendileri düştüler.

AK Parti’nin bu birinci hak edilmemişliğini bilenler, onu hep bu zayıf noktadan vurdular. Önce utanmadan “sayısal çoğunluk-siyasal çoğunluk” söylemini icat ettiler. Bu gerçekten de yüz kızartıcı bir siyaset suçuydu. Bu söylem üzerinden “yerliler-beyazlar” ayrışmasını körüklediler. Bir yandan da % 35’in dışındaki herkesi müttefik addeden sade suya tirit bir retorik benimsediler.

Malumların bütün bu cinlikleri ve hinlikleri AK Parti’nin meclis aritmetiği açısından bir hak edilmemişlik üzerine oturduğu gerçeğini değiştirmedi. Meclis aritmetiğine yansıyan bu oran, AK Parti fikriyatının millet içindeki desteğiyle elbette mütenasip değildi. Bu zorunlu hak edilmemişlik partiyi de komplekse soktu. Politikalarında yeterince cesur olamayışının altında yatan nedenlerden biri bizce buydu. Doğal tabanını rahatlatacak adımları atamadı. Bu durum, muhaliflerini cesaretlendirdi.

İkinci hak edilmemişlik, kendini sistemin sahibi gören malum kesimlerin AK Parti’ye olan düşmanlığıdır.

AK Parti mütegallibenin düşmanlığını hak edecek bir şey yapmadı. Zira onun iktidarı döneminde hemen her kesimin sorunlarına el atıldı, meseleleri çözüm yoluna girdi. Bunun tek istisnası dindar kesimlerdi. Ne kanayan bir yara olan okullardaki ve kamudaki başörtüsü yasağı kaldırıldı, ne İmam-Hatip’lere yapılan katsayı zulmüne son verildi, ne belli yaşın altındaki çocuklara Kur’an okuma yasağı sona erdirildi. Yapamadı, yaptırmadılar.

Bu gerçeklere rağmen, malum kesimler AK Parti’ye hak etmediği bir düşmanlık sergilediler. Onun “ben, ben değilim” diye ait olduğu asli kimliği ısrarla inkârı, malum kesim nezdindeki itibarını artırmadı. Aksine bu söylem onların cesaretini artırdı. Zaten aç canavara tahabbüb onun iştahını artırırdı. İşte, bu da öyle oldu.

Oysaki malum kesimin zenginleri AK Parti iktidarında servetlerini beşe ona katladılar. Düzelen ekonomiden en fazla çıkar sağlayan onlar oldu. Genişleyen özgürlükleri yine onlar kullandı. Fakat yine de AK Parti’ye saldırmaktan geri durmadılar. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ona Türk siyaset tarihinin en çirkin oyununu oynadılar. AK Parti onların bu saldırganlığının zekatını hak edecek olumlu adımları atamadı. Sonuçta onlar, AK Parti’ye hak etmediği kadar saldırmakla, ona üçüncü hak edilmemişliğin keyfini yaşatacaklar.

O da önümüzdeki seçimde gürleyip gelen seçim zaferidir. Eğer olağanüstü bir yol kazası olmazsa, görünen o ki AK Parti oylarını beklenenin de üzerinde artırarak seçimin tartışmasız galibi olarak çıkacak. Bu galibiyette aslan payı dindar ve demokrat kesimlerin olacak. Yani, AK Parti iktidarının gününü en az gören kesimlerin. Özellikle de mevcut iktidarın mağduriyetlerini gideremediği dindar kesimlerin.

AK Parti’nin önümüzdeki seçimde kazanacağı seçim zaferinde aslan payına sahip olan dindar kitleler AK Parti’yi “Hubbu Ali” yüzünden değil “buğzu Muaviye” yüzünden desteklemiş olacak. Yani partinin politikalarına muhabbet besledikleri için değil, milli irade hırsızı azgın azınlığın tahakkümüne buğzettikleri için destekleyecekler.

Ve bu üçüncü hak edilmemişlik AK Parti’nin son şansı olacak. Ya bu sefer “Bari bunu olsun hak edeyim” diyerek derin milletin mağduriyetlerini giderici ciddi ve kalıcı adımlar atacak. Ya da hak edilmemiş bir desteğin keyfini sürerek ANAP’laşacak ve siyasetten silinecek.

Ha, milli irade düşmanları AK Parti’den kurtulacakları için sevinmesinler. Maalesef milletten kurtulmaları mümkün görünmüyor. Sadece yer oyunlarıyla malı biraz daha götürebilirler. Ama Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasından bugüne kadar gelen trende bir göz atsınlar. Bu millet bu iktidardan sonra “Daha dindarını istiyorum” diyecek.

Ne ki malum azınlık, bu zümrenin tipik bir mensubu olan Nevzat Tandoğan gibi “Bu memlekete daha dindar bir iktidar lazımsa onu da biz getiririz” diyorlarsa, o başka.

Sözün özü: AK Parti, üçüncü hak edilmemişliği, hak edilmişliğe çevirmenin bir yolunu mutlaka bulmalı.

 

Yorum Yaz