Bu, işte bu!

Gazeteyi elime aldım. Karşımda düşman çatlatan bir manzara var. Önce doyasıya seyrettim.

Gözüm gönlüm doldu, büyük ailemizin paramparça durumu geldi gözümün önüne. Gayr-ı ihtiyari yüreğim duaya durdu: Rabbim, büyük ailemizin dağılmış çocuklarını tekrar yuvaya döndürsün!

Manzara şu:

Onlarca Sünni ve Şii âlim, aynı safta Cuma namazı kılıyor. Sünniler ve Şiiler sarıklarından ve sırtlarındaki cübbelerinden ayırt edilebiliyor. Bu manzara, Büyük Şeytan’ın ve onun yardımcılarının, son zamanlarda iç savaş çıkartmak için şeytani oyunlara giriştiği Lübnan’da gerçekleşiyor.

Haberde ayrıntılar var: Namazı, Lübnan İhvan-ı Müslimin’inin kurucusu ünlü davetçi ve yazar Fethi Yeken kıldırıyor; üstelik Beyrut’un en büyük meydanında. Yüzbinlerden oluşan cemaat Sünnilerin ve Şiilerin ortaklaşa oluşturduğu bir cemaat. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın çağrısı üzerine gerçekleşiyor, bu düşman çatlatan manzara.

Üstad Fethi Yeken, namazdan sonra, cemaatten ellerini birbirine kenetlemelerini istiyor. “Lübnan, Yeni Ortadoğu Projesine mezar olacak!” diyor. Cemaat hep bir ağızdan tekbir getiriyor. Ve Sünni-Şii yüzbinlerce Müslüman hep birlikte ellerini semaya kaldırıp âlemlerin Rabbine yalvarıyorlar. İlk istedikleri şey, Müslümanların birlik ve dirliği?

Bu manzara kimi sevindirir?

Allah’ı sevindirir.

O Allah ki: “Müminler sadece kardeştirler” buyurur. O Allah ki: “İşte bu ümmetiniz bir tek ümmettir ve ben de sizin (bir tek) Rabbinizim” buyurur. O Allah ki: “Birbirinizle didişmeyin; sonra başarısızlığa uğrarsınız da (arkanızdan size destek için esen ilahi) rüzgârınız kesilir” buyurur. O Allah ki: “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve asla bölünmeyin!” buyurur. O Allah ki: “Dinlerini paramparça edip fırkalara ayrılanlar gibi olmayın!” buyurur.

Peygamberi sevindirir.

O Peygamber ki: “Birbirinizi sevmedikçe gerçek mümin olamazsınız, iman etmedikçe cennete giremezsiniz” der. O Peygamber ki: “Cahiliyede (olduğu gibi) asabiyete çağıran bizden değildir” buyurur. O Peygamber ki: “Birlik rahmet, ayrılık azaptır” buyurur. O Peygamber ki: “Size Allah’ın kitabını bırakıyorum; ona sarılın ve kurtulun” buyurur.

Melekleri sevindirir. Samimi müminleri sevindirir. Muhammed ümmetinin mazlumlarını, mağdurlarını, ezilenlerini, horlananlarını, yuvası başına yıkılanlarını, toprağı işgale uğramış olanlarını, ocağına ateş düşenlerini sevindirir.

Peki, bu manzara kimleri üzer?

Önce üzdüğü kesin olanları sayalım: Şeytanı üzer. Çünkü şeytan müminlerin birliğinden acayip rahatsız olur.

ABD-İsrail-İngiliz şeytan üçgenini üzer. Çünkü bunların tüm dertleri Müslümanların bir araya gelmemesi, parçalanıp kolay yutulur lokma olmasıdır. Bugün Irak’ta olup bitenlerin amacı budur. Yarın İran için, Suriye için, Lübnan için hatta ABD’nin “stratejik müttefiki” (!) Türkiye için planlanan budur. İsterler ki dün Osmanlı’dan bölüp kopardıkları Irak, bugün de üçe bölünsün. İran Azerilerini ayaklandırmak için Çöhregani adlı bir satılmış ajanı kullanır, PKK’nın İran uzantısını devreye sokarlar. Suriye’de Kürtleri ayaklandırırlar. Daha baştan itibaren, Türkiye’deki resmi ideolojinin var oluşu aynı oyunun eseridir. Hegemon güçleri bu da tatmin etmemiştir. Son dilimi de dilimlemek için oynadığı oyunların hepimiz şahidiyiz.

Peki, yukarıdaki manzaraya üzülen Müslüman da çıkar mı?

Keşke buna hayır diyebilseydim, ama maalesef diyemiyorum. Evet, ne yazık ki çıkar. O tipler gözümün önüne geliyor.

İyi de, kendine Müslüman diyen biri neden bu manzaradan rahatsız olur ki?

Ne bileyim ben! Bir tek nedeni yok, birçok nedeni var. Belki dört başlık altında toplayabiliriz: Ya cehaletinden, ya gafletinden, ya hamakatinden, ya ihanetinden!

Baksanıza, Suudi Kralı şimdiden telaşa kapılmış, ABD-İsrail-İngiliz üçlüsünün desteğiyle bölgede bir “Sünni blok” oluşturmak için çırpınıyor. Evet, evet; şaşırmayın, ABD-İsrail-İngiliz desteğiyle oluşturulacak bir “sünni blok”. Bizdeki Sünnicilere sorsan, Sünni blok için yanıp tutuşan Suudiler “sapık”, “batıl mezhepli”, “Vahhabi”dir. Bizdeki türdeşleri içinde, onlara karşı ABD ve Yahudi ile işbirliğini “sevap” telakki edecek kadar şaşkın olanlar çıkmıştır, bundan sonra da çıkar. Onlara göre de bizdeki mezhepçi türdeşleri, “sapık”, “şirke batmış”, “tevhide sırt dönmüş” tiplerdir.

Bu manzaradan rahatsız olacakların hizasına mezhebini dininin yerine koyanları yerleştirin. Karnında şişi olanları, kalbi hastalıklı olanları, içi hasetle dolanları, kıskançlık illetine müptela olanları da yerleştirin. Bu tipler içinden, bu kardeşlik manzarasını bozmak için gönüllü ajan yazılacak kadar gözü dönmüşler de çıkar. Ki bunun ibretlik örneklerini, bizzat olayın canlı şahitlerinden dinlemişimdir.

Merdut ve melun asabiyet insanın gözünü bürümeye görsün; yaptırmayacağı alçaklık, işletmeyeceği ihanet ve kepazelik yoktur. Hafizanallahu ve iyyâkum! Amîn!

Yorum Yaz