“Çanak” çömlek patladı!

Hasbelkader Cumhurbaşkanlığına kadar tırmanmış olan bir eski siyasetçi, kardeşleriyle olan parasal ilişkileri konu olduğunda yıllar önce bir gazeteciye şu itirafta bulunmuş:

“Bizim ayrımız gayrımız yok. Hepimizin kazandıkları bir çanağa girer, herkes ihtiyacı kadar o çanaktan alır.”

İşte şimdi etrafında büyük gürültü kopan çanak o çanak.

TMSF, yeğen Murat Demirel’in batık bankası marifetiyle milletin cebinden hortumlanan 1,2 milyar doların izini sürmüş. Ve bu iz gele gele bir yere geldi ki, tam orada o kurt siyasetçinin bahsettiği “çanak” duruyormuş. Yani, çanak çömlek patladı.

İddia şu: Milletin hortumlanan milyar dolarlarından bir kısmı o çanağın içinde. TMSF, görevi gereği milletin o çanağa katakulli yoluyla aktarılmış parasını almak için elini uzatmış uzatmasına da, bir süredir kuşe-i uzlette fırsat kollayan, kısa bir süre önce de başbakanın eşinin başörtüsü üzerinden gündemin ortasına atlama egzersizleri yapan yaşlı siyasetçi basmış vaveylayı:

“Bu bir gasptır!”

TMSF’nin görevini yapmasını “gasp” olarak niteleme katakullisini bir yana bırakalım. Ama yaşlı siyasetçiyi de çığlık attığı için kınamayalım. Bu konuda haklı ve dahi tutarlı. Nedeni belli. Demirel ailesinin kazancının tümüyle aynı çanağa aktığını söyleyen bu zat değil mi? Evet. O halde, bu çanağa uzanan bir eli gördüğünde yaşlı siyasetçinin ortalığı ayağa kaldırmasından daha doğal ne olabilir?

Aslında, bu çığlık “çanak” hakkındaki demeci doğrulayan bir kanıt. Ve çanak sahibinin, o çanağa uzanan eli görünce var gücüyle bağırıp ortalığı velveleye vermesinde bir gariplik yok.

Eğer siz de çıkıp “O çanakta milletin parası ne arıyor?” diye soruyorsanız, siz de haklısınız. Siz, yani millet. Siz de bağırabilirsiniz. Siz, yani millet. Siz de ortalığı velveleye verebilirsiniz. Siz, yani millet. Hatta bir aile kendi çanağına uzanan el karşısında bu kadar ortalığı ayağa kaldırıyorsa, milletin tümü kendi kesesine uzanan el karşısında onların zekatı kadar çığlık atsa, çanağı bir olan bu ailenin kulakları sağır olur, ödleri patlar, bu kadar çığlığı atacak dermanı bulamazlardı.

Peki, cebinden milyar dolarların hortumlandığı milletin sesi çıkmazken, bu milyar dolarlardan bir kısmının girdiği çanak sahiplerinin sesi niçin bu kadar gür çıkar. Bu işte sizce bir terslik yok mu? Aslında çanak sahiplerinin sus-pus olup, serveti hortumlanan milletin ortalığı velveleye vermesi gerekmez mi?

“Yoksa kimin sesi çok çıkıyorsa, o haklıdır” ilkesi mi yürürlüktedir?

İşte asıl felaket olan bu. Hakkınız gasp edilmişse, gün gelir bunu bir biçimde tahsil edersiniz. Fakat o günün gelmesi için mutlaka haklının güçlüden üstün olduğuna inanmanız gerekir. Hak sahibi olmanın bizzat güç sahibi olmak demeye geldiğini bilirsiniz.

Eğer bunu bilirseniz, birileri kendi şaibeli ve karışık çanaklarına uzanan haklı bir ele dahi nasıl tepki gösteriyorsa, siz de şaibesiz ve helal kazancınıza uzanan haksız elleri görünce en az onlar kadar tepki gösterir, ayağa kalkar ve hakkınızı alırsınız.

Efendimiz işte bunun için “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyurmuştur. Peki, neden “dilsiz şeytan”? hadisin metnine göre bu sıfatın mutlaka bir gerekçesi olmalı. Bunun bir de “dilli şeytan”ı olmalı.

“Dilli şeytan” haksızlığı bizzat savunan, haksızlığı müdafaa edendir. Fakat unutmayalım ki zulme sessiz kalan mazlumlar, zalimlerin teşvikçisi gibi sorumludurlar. Zulme sessiz kalmak, zulmü teşvik etmektir. Eğer mazlumlar mazlumluğu bu kadar kolay kabullenmeselerdi, zalimler zulme bu kadar meyilli olamazlardı.

Son sözü Kur’an söylesin: “Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur”.03

Yorum Yaz