Cuma hutbelerine dair (1)

Değerli Kur’an talebesi öğretmen dostumuzun bu önemli sorusuna ayıracağız bu haftaki yazılarımızı.

“Selamun aleykum. Muhterem hocam, hutbe nedir? Hutbe’de maslahat nedir? Hutbe imam efendilerin bilgi pazarladıkları bir kurum mu, yoksa cemaatin irşat edildiği bir araç mıdır? Hutbe cemaatin paylandığı veya meydan okunduğu yer midir?

Hutbe tamamen Müslümanın iç eğitimine dönük bir kurum iken, kendi içimizde öteki oluşturmak ne kadar ahlakidir? Hutbenin ahlakiliği diye bir husus var mıdır? Hutbelerde bir üslup yozlaşması olduğundan hareketle, bu sorun nasıl aşılmalıdır. İnsanın her türlüsü ile karşılaşmış olan sevgili peygamberimizin hutbe adap ve üslubu nasıldı? Hutbelerde dirilişimize, vahdetimize (Kur’an’a göre) vesile olacak, muhabbet yelleri estirilecek hutbeler ihtiyacımızın olduğu inancıyla. Selam, muhabbet ve hürmetlerimle.”

Bu köşede cevaplamaya çalıştığımız sorular, standart “fıkıh” soruları değildir. Zaten bu soruların sahipleri de onları bize yöneltirken, elini attığı ilmihal ve fıkıh kitaplarında bulabileceği bilgileri istememektedir. Dolayısıyla verdiğimiz cevaplarda elbet soru sahiplerinin beklentilerini dikkate almaktayız.

Önce şu tespiti yapayım: İmamlar dirilmeden hutbeler dirilmez. Hutbeler dirilmeden cemaat dirilmez. Cemaat dirilmeden ümmet dirilmez. Ümmet dirilmeden insanlık dirilmez.

Hutbe “dinleyiciler karşısında yapılan etkili konuşma” anlamına gelir. Konuşana “hatib”, konuşulan kimselere “muhatab”, konuşulan konulara da “hitabe” veya “hutbe” adı verilir.

Eğitim üçe ayrılır: Özel eğitim, örgün eğitim, yaygın eğitim. Hutbe bir “yaygın eğitim” yöntemidir. Belki insanlık tarihinin şahit olduğu en yaygın eğitim yöntemi budur. Çarpıcı olan, bu eğitim modelinin tıpkı Cuma namazı gibi her mümine farz olması, daha doğrusu Cuma namazının bir parçası olmasıdır.

Efendimizin kıldırdığı ilk Cuma (ki ondan önce Medine’de kılınmaktaydı), hicretin 5. günü Salimoğulları yurdundaki namazgâhta kılınmıştır. O günden sonra her Cuma Muhammed ümmetinin eğitim günü, her cami eğitim mahalli olmuştur.

Bu öyle bir okuldur ki, öğrenci sayısı 100 milyonlarla ifade edilebilir. Hutbe sayesinde, dünyanın yedi iklim dört köşesinde bir buçuk milyarlık bir kitle eğitilmektedir. Teorik olarak 10 yıl cumaya giden biri 520 ders süren bir eğitimden geçmiş demektir. Bu süre 30 yıla çıktığında ders sayısı 1560 gibi büyük bir rakama ulaşmaktadır.

Sonra bu yaygın eğitim türü bir ömür devam eden tek eğitim türüdür. Yediden yetmişe herkes bu eğitime katılmaktadır. Bu eğitim yüz yıl değil, bin yıl değil, 1400 küsür yıldan beri sürmekte ve dünya durdukça da sürecektir.

Hutbe sadece namazla sınırlı değildir. Efendimiz, Medine İslam cemaatine bir meseleyi açıklayacağı zaman da bu yöntemi kullanırdı. Bayram namazları ve Haccın Arafat, Müzdelife ve Mina duraklarında da hutbe vermişti.

Cuma hutbesi farzdır. Hutbe yaygın eğitim modeliyse, bu “eğitim farzdır” anlamına gelir. Bu farzı anlamak için, hutbenin değerine ve önemine bir göz atmamız gerek. Bunu anlatmak için de şu soruyu soralım: Cuma namazı 6. vakit değil, 5 vakitten biridir. Öğle namazı yerine ikame edilir ve kadın olsun erkek olsun Cuma kılandan öğle düşer. (Sırf bu sonuç bile, Cumanın farziyeti konusundaki kadın-erkek ayrımının ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koymaya yeter; zira hiç bir nafile bir müminin boynundan bir farzı düşürmez, eğer düşürüyorsa o kıldığı da farzdır.) Mazerete binaen Cuma kılamayana da öğleyi kılmak borç olur.

Cuma’nın öğle yerine kaim olduğu açık. Fakat öğle namazı neden 4 rekat olduğu halde Cuma namazı iki rekattır? Cuma öğle yerine kaimse, o da 4 rekat olmalı değil miydi?

İşte bu sorunun cevabını aradığımızda hutbenin önemi ve değeri ortaya çıkar: Asli namaz olan dört rekatlık öğle namazı yarısını Cuma namazına yarısını da hutbeye vermiştir. Cuma namazı iki rekata tekabül eden iki bölümlük hutbe ile birlikte dört rekatlık öğle namazına karşılıktır.

Bir soru daha: Hz. Aişe rivayetine göre 4 rekatlı farz namazlar Mekke’de 2 kılınırken, Medine’de ilk ikisi asli son ikisi fer’i olmak üzere dört kılınmıştır. Peki, hutbe “asli” olan ikiyi mi “fer’i” olan ikiyi mi temsil eder? Cevap açıktır: Hutbe namazdan önce olduğuna göre elbette “asli olan” ilk iki rekatı temsil eder. Bunun içindir ki hutbe, iki rekatı temsilen iki bölümden oluşur.

Cessas Ahkamu’l-Kur’an’ında Hz. Ömer’den şu sözü nakleder: “Cuma namazı, hutbeden dolayı kısaltılmıştır.” Dikkate şayandır ki yine aynı yerde, Ata, Mücahid ve Tavus gibi 2. neslin otoriteleri hutbeye yetişemeyenin namazı dörde tamamlamaları şartını koşarlar.

Bunları nakletmemin tek sebebi var: Hutbenin Cuma ibadeti içindeki asli değerine dikkat çekmek. Sanırım “Neden hutbeye farz namazın ilk yarısı kadar değer verilmiştir?” sualine vereceğim tek cevap şudur: İslam’ın talim ve terbiyeye verdiği önemden dolayı.

Peki, dinin bu kadar önem verdiği hutbeler bugün ne âlemde? Gerçekten bugün camilerimizde okunan Cuma hutbeleri bu önemi yansıtır kıratta mı? Değilse problem ne?

Gelecek yazıya.

Yorum Yaz