Diyaloğu boş ver, sen asıl karşıt cepheye bak!

Nizar Kabbânî, 1923 Şam doğumlu. Modern Arap şiirinin en güçlü seslerinden biriydi. Birçok eser verdi. Bunlardan biri de, “Seninle Evlendim Ey Özgürlük” adlı şiir kitabı. O kitapta yer alan bir şiirine, Fazlı Karaman Bey sayesinde muttali oldum.

Şiirin adı: Petrolistan edebiyatına gireceklere altın öğütler.

Kabbânî bu şiiri, kendini ve kalemini petro-dolarlar uğruna satanlar için kaleme almış. Tabii ki, yıllar önce. Ama şimdi durum değişti mi?

Hayır, satılık ruhlar galerisi şimdilerde daha hareketli. O zamanlar oralarda “petrolistan” için açılmış tezgâh. Şimdilerde buralarda “postalistan” için açılıyor. Yeni emperyalizmin dolmuşuna destursuz atlayanlar, bir de bakıyorsunuz, “haki” renk rüya görüp, postal yalamıyorlar mı?

“Bu ne perhiz, bu ne turşu” demiyorsunuz. Zira turşu bu perhizin olmazsa olmazı. Üstelik, cin biberi cinsinden. Eh, yerseniz, bu da böyle perhiz işte…

ATV’nin kır saçlı “enkırmen”inin eski bir Deniz Harp Okulu öğrencisi olduğunu biliyor muydunuz? Üstelik darbe için hazırlanan bildiriye emeği bile geçmiş… Sonra Beka vadisindeki Filistin soluna ait kamplar… Gerillalık yapmalar vs…

Hey gidi 32. Gün hey. Sahi onu, ”Emret Komutanım” kitabının yazarı M. Ali Birand keşfetmişti, değil mi? Emretmiş işte, daha ne olsun?

Ya şu “ceviz kabuğu”ndan çamlar yapıp, onları ekranda bir bir devirene ne demeli? Çıkarmış karşısına ilahiyat hocalarını, Suat Yıldırım’ın mealine yestehletiyor. Neymiş efendim, bu meal Tevrat’a, İncil’e atıf yapıyormuş… Çevirmeni diyalogcuymuş… Diyalog, İslâm’a kurulmuş tuzakmış… Ara sıra yeminli ateistler ve dahi ateistler bağlanıyor, İslâm’ın ne yılmaz mücahitleri olduklarını hep birlikte ispat eyliyorlar.

İyi, güzel de…

Bir şeyin farkında mısınız: Bu “ceviz kıran”, Harp Akademileri’nde kursa çağrıldıktan sonra, hayli değişti. Bildiğimiz ate idi, solcu idi. Camide cemaatte bir ömür kimsenin görmediği bu kişi, “Yüce Akademi”nin ince tezgâhından geçince, birden “hidayete” erdi. Şimdi, İslâm’ı bilumum kâfirlerden, işbu tayfa koruyor, iyi mi?

Şu, aksak yürüyen Maocu, yeminli bir İslâm düşmanı. Fakat o da ne? O bile, “diyalog” karşıtı olmuş. Bizim akademisyen-allâmeler, diyalogculara karşı oluşturulan cephede, tescilli komünistlerle, yeminli ateistlerle, İslâm’a ölümüne düşman militan laiklerle, bırakın `”diyaloğu” falan, resmen omuz omuza, kol kola, esas duruşta, bir sıralı saf halinde!..

İtiraz neye? Müslümanlarla Hıristiyanların diyaloğuna. Peki, itiraz edenler ne durumda? Bazı tescilli İslâm karşıtlarıyla bazı Müslümanlar kol kola, omuz omuza…

Hiç güleceğim yoktu. Benim yerime siz gülün de, araya gitmesin.

Bunun üzerine, Nizar Kabbânî’nin şiiri iyi gider. Buyurun:

Eğer kader

petrolistan medyasının eteği altında oturarak

yazmanı murat etmişse ey genç yazar!

Sana nasihatim işte şunlar:

1. “Ümmilik” öğrenmek için bir okula gir!

2. Parmaksız yaz… Problemsiz ol!

3. “Devlet-i Aliye”nin çizmelerini parlat!

4. Sözlükten “özgürlük” kelimesini sil!

5. Arka sokaklarda fakirlikten ve devrimden asla bahsetme!

6. İşkence mekanizmasını eleştirme!

Burnunu ulusal sorunlara sokma!

7. Anlaşılmaz ol… Tüm yazdıklarında…

Daima takiyye şiarın olsun

8. Günlük sütununu modaya, çiçeklere ve cinselliğe ayır!

9. Kudüs’ün peygamberlerini de, toprağını da asla hatırlama!

O unutulmuş bir hikâyedir.

10. Harabeye dönmüş Beyrut’a mersiyeler dizme!

Öldürmek orada sıradan iştir.

11. Sataşma yöneticilere!

Fuhuşa, kumara ya da ticarete daldılar diye…

Bu onların şahsi meselesidir.

12. Ve asla bir yöneticiye deme ki;

Sarayının kubbeleri halkın cesetlerinden yapılmıştır.

“Petrolistan” yerine neyi koyacağınızı söylemiştim. “Ümmilik” yerine “yalakalık` koyun. “Devlet-i Aliye” yerine neyi koyacağınızı biliyorsunuz. “Özgürlük” yerine “adaleti” koyun. Ama “takiyye”nin yerine asla bir şey koymayın, hatta mümkünse büyük harfle yazın. “Beyrut”un yerine “Bağdat”ı koyabilirsiniz. “Ticaret”in yerine ise ”çete” ve “hortum”u birlikte koyun. “Saray”ın yerine mi? Ona da takılmayıverin canım! Bu kadarı uydu ya! “Saray” da varsın uymayıversin.

Siz siz olun, yaş tahtaya basmayın. Size bir fâsık haber getirdiğinde, ne yapacağınızı biliyorsunuz.

Yorum Yaz