Diyanet askere ne zaman brifing verecek?

Genelkurmay, Başbakan Abdullah Gül’e brifing verecekmiş. Basından öğrendiğimize göre, bu brifingin gündem maddelerinden biri de “irticayla mücadele” imiş.

İşbu brifing modası, post modern 28 Şubat darbesinden kalan kötü bir gelenek.

“Brifing” İngilizce kökenli masum bir kelime. “Bir konuda, uzmanlar tarafından, o konuda bilgisiz olanlara belgelere dayalı bilgi vermek” anlamına geliyor.

Kabaca, cehaleti izale etme seanslarına “brifing” adı veriliyor. Buna göre, Başbakan Gül irtica konusunda cahil olmuş oluyor. Onun bu cehaletini gidermek için, sevabına bilgi ve akıl verilecek.

Bu ülkede nicedir “irtica” (geriye gitmek, gericilik) gibi çirkin bir niteleme “İslâmın kod adı”, “mürteci”de “müslümanların kod adı” olarak kullanılır oldu. Kur’an eğitimi, İmam-Hatip okulları, cami sayısı, ezan, namaz irtica göstergeleri sayılıyorsa, bu böyledir.

Birilerine “irtica” konusunda brifing vermek, bu durumda, İslâm konusunda brifing vermekle eş anlamlı olmuyor mu?

Eğer buraya kadarki tespitler doğruysa, bu durumda şu soruyu sormak şart oldu:

“Peki, irtica (!) konusunda brifing verenler İslam’ı biliyorlar mı? Biliyorlarsa ne kadar biliyorlar? Bilgilerinin doğruluk derecesi nedir?”

Eğer brifingçiler “Yok biz irtica ile İslam’ı, mürteci ile de “Müslüman’ı kasdetmiyoruz” diyorlarsa, onlara göre İslâm nerede biter, irtica nerede başlar? Bunun bir sınırını çizmişler mi? Onlara göre bir Müslüman neyi yapınca mürteci olur, neyi yapınca olmaz?

Örneğin, beş vakit namaz kılmak irticai bir faaliyet midir?

Evetse, bu İslâm’ın şartıdır ve Müslümanım diyenin boyun borcudur.

Bu durumda irticayla mücadele ettiğini söyleyenler, İslam’la mücadele ettiklerini itiraf etsinler.

Cevap “hayır”sa, bu durumda namaz kıldığı için `disiplin suçu` işlemiş sayılarak ordudan ihraç edilen binlerce YAŞ’zedeye ne demeli? Üstelik yargısız infaza tabi tutulan bu insanların başvuracağı bir merci de yok.

Evet. Anayasasının dibacesinde “demokratik hukuk devleti” yazan bir ülkede bütün bunlar cürümdür. Fakat bu cürmün hesabını soracak makamda olanlar, hesap sormaları gerekenlerden brifing almaya mahkûm edilmektedirler.

Eğer Başbakan brifing alması gerektiğine inanıyorsa alır. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Fakat bizim Başbakan Gül’e bir sorumuz var: Hükümetinize bağlı Diyanet Kurumu, kendilerini “irtica” hakkında brifing verme makamında görenlere İslâm hakkında brifing vermeyi düşünüyor mu?

Olanca samimiyetimle soruyor ve bir vatandaş olarak hükümetten talep ediyorum: Bu ülkede din eğitiminin durumu ortadadır. Bir Türk subayının askeri okullarda yeterli din eğitimini aldığını kimse söyleyemez. Askeri okulların müfredatı ortada. En çok ihmal edilen konu da İslam. Bu konuda, ciddi ve hatta kasıtlı bir cahil bıraktırma söz konusu. Bir Türk subayı, sadece kendi dinini bilmekten mahrum değil, aynı zamanda mensubu olduğu milletin inanç sistemine yabancı bir müfredatla yetişmektedir.

Bu durumda, ortada bir bilgi açığı ve açlığı vardır. Bu açığı kapatmak da en çok devletin resmi din kurumu olan Diyanet’e düşer.

Eğer Diyanet askerin İslâm konusundaki bilgi açığını brifinglerle kapatmak için görevlendirilirse, bu İslâm’a “irtica” adıyla saydırılmasının da önüne geçecek hayırlı bir uygulama olacaktır.

Bundan hem asker hem de millet kârlı çıkacak, askerin kendi içerisinden çıktığı halkına yabancılaşmasının da önüne geçilmiş olacaktır.

Kur’an der ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yaz