Eğitim ve öğretimin temeli merhamettir(2)

Bu başlıktaki sonuca Rahman Suresi’ni mesnet göstermiştik.

O sonsuz rahmet kaynağının “Rahman” adıyla başlayan sûresi, “insanı yarattı” demeden önce “Kur’an’ı öğretti” diyordu. Yine, “İnsanı yarattı” dedikten sonra da, “O insana kendini ifade etmeyi öğretti” diyordu.

Yani? Yanisi açık: İnsanın yaratılışı, Allah’ın insana öğrenme yeteneği bahşettiğini dile getiren iki âyetin parantezine alınmıştı.

Bunun anlamı zımnen şu: Eğer Allah öğrenme yeteneğini vermeseydi, insan insan olmazdı. İnsanı beşerlikten çıkarıp “insan” eden, onun öğrenme yeteneğidir. Bunu da ona Allah bahşetmiştir.

İyi de, neden bahşetmiştir?

Bunun cevabı da açık: Sonsuz rahmet kaynağı olduğu için. Yani, insana olan sevgi, şefkat ve merhametinden. İnsanı yaratmış ve onu başıboş bırakmamıştır. Bırakabilirdi. Bıraksaydı, irade vermez, onu “hayvanlar” gibi nesne-canlı kılardı. Bu takdirde de ödül ve ceza olmazdı. Görüyorsunuz, nihaî tahlilde ödül ve ceza da, cennet ve cehennem de, Rahmân olan Allah’ın insana olan rahmetinin, şefkatinin, sevgisinin bir eseri.

Zaten surede tam 31 kez tekrarlanan “O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?” diye muhatabı ta yüreğinden sarsan âyetlerin ilki de bunu îmâ ediyor. “Bu nimet hangi nimetmiş?” diye sorup araştırırken, satır aralarından satır arkalarını okuyacak bir “tedebbüre” sahipseniz, ulaştığınız sonuç şu oluyor: İlahi adalet, büyük nimettir. Ya Allah kurunun yanında yaşı da yaksaydı ve “senin suçun kurunun yanında bulunmaktır” deseydi ne diyebilirdik? Yine, ya Allah testiyi kıranla suyu getireni bir tutsaydı, şu dünyanın hali ne olurdu?

Evet, eğitim ve öğretimin temeli, buraya kadar yazdıklarımızdan da açıkça anlaşılacağı gibi merhamettir. Ve bu tespit, modern eğitim ve öğretimin niçin iflas ettiğinin de cevabıdır: Çünkü bu eğitim, şefkat ve merhamete dayanmıyor.

Hoca” ve “muallim” yok, artık ne idüğü belirsiz, renksiz, kokusuz, tatsız, tuzsuz, meymenetsiz o kelime var: Öğretmen? İlk akla gelen “öğürmek” gibi bir şey. Önce kelimelerin ve isimlerin ruhunu öldürdüler, sonra müsemmaların ruhunu.

Rasyonalizm ve pozitivizmi Türk eğitiminin temeline iki tahrip kalıbı gibi yerleştirdiler. 150 yıllık bu hikâyenin nasıl biteceği belliydi. İşte böyle entelektüel bir soykırımla neticelendi: Çocuklarınızı okul adlı mezarlara ellerinizle gömüyorsunuz.

Şimdi yapılması gereken, “hoca” adaylarının eğitim ve öğretime şefkat ve merhameti yeniden taşıması. Eğitim ve öğretimin temeline şefkat ve merhameti yerleştirmesi. Eğitimin muhatabı olan talebeye şefkat ve merhametle yaklaşan hocanın, bunun karşılığını Allah’tan bir şefkat ve merhamet olarak göreceğini bilmesi. Bunu angarya değil, bir ibadet sayması?

Bu ülke, eğitim ve öğretim kullanılarak ruh kökünden uzaklaştırıldı. Bu ülke, eğitim ve öğretim kullanılarak ahlâksızlaştırıldı. Bu ülke, eğitim ve öğretim kullanılarak yabancılaştırıldı.

O halde yapılması gereken belli: Yine eğitim ve öğretim kullanılarak özüne kavuşacak, ahlâkileşecek, kendi kimliğiyle buluşacak. Yara neredeyse, merhem oraya sürülür. Yara orada ve bu yaranın sarılması, şefkatli ve merhametli ellerin çoğalmasına bağlı.

İster “öğretmen” anlamında, ister “imam” anlamında, isterse “öğretim görevlisi” anlamında alınsın, bilinmesi gereken hakikat şu: Kurtuluş hocalarda.

Elbet, batış da hocalarda. Ama bu ikincisini ispata gerek yok. Çünkü hal-i pür melalimiz ortada. Eğer ispat edecek biri varsa, birincisinin ispata ihtiyacı var.

Şefkat ve merhamet sakaları gece gündüz çöle dönmüş körpe yüreklere su taşımayı ibadet bilmelidirler.

Yorum Yaz