“Erciyes’te Kur’an iklimi”

Yuhanna ‘İncil’ine ölümsüz bir cümleyle başladı: “Önce söz vardı”. Şimdi de söz var. Nihayet, bu kubbede baki kalan da söz olacaktır.

Tarihte sözün gücünün yetmediği durumlar olmuştur. Gücün sözünün sözün gücünü bastırdığı demler. Gücün sözünün kaba kuvvetle, zorbalıkla, silahla, işkenceyle, tehditle, şantajla, yalanla, hileyle sözün gücüne galebe çalar gibi göründüğü zamanlar.

İşte bu zamanlar, eşkıyanın dünyaya hükümdar olduğu zamanlara tekabül eder. Şimdi de ihtiyar dünyamız böyle talihsiz bir zamanı yaşıyor.

Öylesine talihsiz ki, belki bütün zamanların en söz dinlemez, laftan anlamaz, kendisiyle bir çift kelam edilemez azaysız ve azman bir güçlü karşı karşıya dünyamız.

Bu güç kendisinde tanrılık vehmeden bir güç. Bu güç şiddeti kutsayan bir güç. Bu güç sözü yok sayan bir güç. Hatta bu güç sözü ayaklar altına alıp üzerinde hayasızca tepinen haddini bilmez bir güç.

İmedya Haber Ekspres, üyelerine 11 Mayıs günü bir haber geçti: “Felluce’de Amerikalılar Kur’an-ı Kerim’i ayaklar altına aldılar: Yoksa hedef İslam mı?”

Soru gereksiz. Ama İslami endişeden uzak bir haber sitesinin bile bu soruyu soracak noktaya gelmesi manidar.

ABD-İngiliz-İsrail ortak operasyonunun hedefi, ilk bakışta İslam coğrafyası ve bu coğrafyanın Müslüman sakinleri gibi görünüyor. Ama bunun daha temelinde yatan hedefin İslam olduğu artık gizli-saklı olmaktan çıktı. Çünkü İslam modern dünyaya alternatif olma potansiyeli taşıyan tek güç.

İslam bu potansiyelini hiç şüphe yok ki ilahi vahyin zirvesi olan Kur’an’a borçlu. Kur’an suretinde tecelli eden son ilahi kelam, kendinden önce indirilen tüm vahiyleri, kendinden sonraki tüm zamanlarda temsil eden ilahi bir inşa projesidir.

Kur’an vahyi temsil ettiği tüm önceki vahiyler gibi, muhataplarını, gücün sözüne boyun eğmekten kurtulup sözün gücünü yüceltmeye çağırır. Çünkü gücün sözüne boyun eğilen bir dünya, kula kul olunan bir dünyadır. Buna karşı sözün gücünün yüceltilmesi, kula kulluğun son bulmasıdır.

Küresel cinneti temsil eden azman güçler, yere attıkları Kur’an’ın üzerinde boşuna tepinmiyor. Bu bazılarının dediği gibi ‘münferit’ ve ‘rijit’ bir vaka da değil. Aksine, maskenin düşüp çirkin yüzün göründüğü anlardan sadece biri. Azman gücün politika yapıcıları İslam’ı çoktan “şeytan” ilan etmiş bulunuyor.

İnsanı insanlığından utandıracak işkence haberlerinin ayyuka çıktığı, küresel eşkıyanın paymal ettiği namusların iç karartıcı görüntülerinin yayımlandığı şu günlerde, aklı başında herkes “Nasıl oluyor da oluyor?” tartışması yapıyor. Bu gerekli. Gerçekten de modern dünyanın yetiştirdiği bu vahşi ‘tür’ hangi ortamda, nasıl bir tasavvur ve akılla yetişti? Dahası, insanlığı krize sokan mevcut hayat tarzının panzehiri nedir?

İşbu noktaya gelince, söz tükeniyor, söz yerini sözlerin şahına terk ediyor ve dillere Kevser tadında tek bir kelime dokunuyor: Kur’an.

Ahlaksız ve anlamsız cinnet uygarlığının krize soktuğu insanlığı bu krizden başka ne kurtarabilir ki? Bu noktada, Kur’an adına, Kur’an’ı anlama, anlatma, yaşama ve yaşatma adına yapılacak her çalışma daha bir anlam kazanıyor.

İşte önümüzdeki günlerde böylesi bir çabaya ev sahipliği yapacak Kayseri. Erciyes’in eteğinde Kur’an iklimi esecek. 15-16 Mayıs tarihinde Fecr Yayınevi geleneksel Kur’an sempozyumlarının yedincisini Kayseri Şehir Tiyatrosu salonunda gerçekleştirecek.

Sempozyumun bu yılki konusu “Kur’an ve Müslümanlar”. Şu içinden geçtiğimiz karanlık zamanlarda ışığın kaynağına yolculuk anlamına gelen bu sempozyumun katılımcıları arasında Hayri Kırbaşoğlu, Bünyamin Erul, Mustafa İslamoğlu, Burhaneddin Tatar, Said Şimşek, Mehmet Paçacı, Zeki Duman, Halit Ünal, Tahsin Görgün, Hayati Hökelekli, M. Önal Mengüşoğlu, Turan Koç gibi daha birçok akademisyen ve araştırmacı bulunuyor.

Gitgide ilkesizleşen ve “daha çok kazanmak için her şey mubah” sloganının her geçen gün daha bir revaç bulduğu yayıncılık alanında kalıcı olana talip olan Fecir Yayınevi’ni, bu hayırlı faaliyetinden dolayı kutlamak gerek.

Gücün ve güçlünün zorbalıkla sözünü dinlettiği bir dünyada, sözün gücünü önemseyip onu tekrar güçlü kılma yolunda çaba gösterdikleri için?

Etle tırnağı, tohumla toprağı buluşturur gibi, insanla onun mutluluğunun adresini gösteren ilahi mesajı buluşturduğu için…

Kur’an, güce, kula, egosuna ve eşyaya kul olmak istemeyen her onur sahibinin aradığı tek sahici kapıdır. Onu önce anlamak ve yaşamak, sonra da “asrın idrakine söyletmek” ona inanan, onunla inşa olan, onunla inşa eden şahsiyetlere düşüyor.

 

Yorum Yaz