Gelibolu Versus ‘Gallipoli’

Soru açık: Laik bir kafayla Çanakkale savaşı anlaşılabilir mi?

El-cevap: Asla. Nedeni belli: Laik kafaya göre Allah dünyaya karışmaz. Din işiyle dünya işi ayrıdır. Dünya işi akılcılıkla rast gider. Dünyada olan biten her şeyin rasyonel/akılcı bir açıklaması vardır. Akılcı olarak açıklanmayan “hurafe”dir.

Ee, Çanakkale akılcı olarak açıklanabilir mi? Kuvvetler dengesi açısından? İki tarafın silah ve mühimmat sayısı açısından?

Bir tarafta yedi düvel, öbür tarafta dıştan Batı içten Batıcılar tarafından yıkılmaya çalışılan Osmanlı. Ya Almanya diyeceksiniz, biliyorum? Almanya Osmanlı’yı savaşa bir hileyle soktuğu gibi, bin bir hileyle Osmanlı’yı kendi emelleri uğruna kullandı.

“Kış kışlığını, puşt puştluğunu yapar” diye boşuna dememiş atalar. Çanakkale savaşının komutanı Alman General Liman von Sanders’in müttefik güçlerin karaya çıkmasına izin veren, izin veren ne demek, adeta tahrik eden- savaş planı, erbabının malumudur. Peki neden?

Neden olacak, müttefikler Avrupa’daki diğer cephelerden asker çeksin diye. Böylece Almanya rahatlamış olacak. Bu arada senin Müslüman askerinin on binlerce fazladan kayıp vermesi Alman’ın umurunda mı? Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar misali. Bu gerçeği Çanakkale üzerine şöyle ucundan kıyısından araştıran herkes görür ve görünce gözleri faltaşı gibi açılır ve şu insanı çıldırtan zor soruyu sorar:

Çanakkale’de, Müslümanlar Almanlar için mi öldü?

O atasözünü hatırlamamın tek nedeni bu değil. Bakın size tarihten buna dair bir örnek vereyim, ama asla unutmayın: Almanya ve Avusturya Birinci Harp’te müttefikimizdi. Onların hilesiyle girdiğimiz savaşta on binlerce Müslüman canını verdi. İngiliz ordusu Cihan Savaşı’nın ardından Kudüs’e girdiğinde Hıristiyan dünyada kilise çanları hiç susmadan çalarak Kudüs’ün Müslümanlardan alınışını kutladı. Bu kutlayanlar arasında kendileri için can verdiğimiz Avusturya’nın Viyana’sı da vardı. Kış kışlığını yapmıştı.

Sadede gelelim: Adam dünyayı arkasına dökmüş: İngiliz arşivleri, Avustralya arşivleri, Alman arşivleri? Türkiye arşivleri zaten baba çiftliği gibi. Tabii ki dünyanın parasını da cebine koymuşlar. Bir belgesel hazırlamış: Gallipoli.

Neden belgeselin adı “Gelibolu” değil de, “Gallipoli” imiş? Belgeseli yapan ecnebi mi imiş? Evet, ecnebi. Ruhuyla, kafasıyla, kalbiyle ecnebi. Yerli gibi duran sadece adı. Bu adam, şu “İrtica Çanakkale’yi ele geçirdi!”, “Çanakkale efsanelere boğuldu!”, “Çanakkale’yi yeniden kurtaralım!” diye ortalığı velveleye veren kişi.

İşte böyle aziz okuyucu! Önce adamın malını çalarlar, sonra da adamı kendi malına hırsız tutarlar. Yemeyenin malını yerler, adına neler neler derler.

Savaşan Müslüman milletin gariban evladı, kurtulup malı götüren ve üstüne bir de savaşıp ölenlerin torunlarını kalaylayan onların “mavi kanlı” çocukları olur.

Ahirete iman etmeyen şehadete inanmaz. Buna inanmayan niye ölsün? Eline ne geçecek? Eğer Allah’tan karşılığını alacağınıza inanmasanız siz ölür müsünüz? Çanakkale’de ölenlere “Laiklik aşkına ölmeye buyurun!” diyen olsaydı, her yemine varım, yüz binlerce asker içinden bir tane, evet bir tane bile can verecek çıkmazdı.

Göz göre göre ölüme gitmek rasyonel değildir. Akılcı bir izahı yoktur. Çanakkale’de görev alan bir Osmanlı yarbayı, cepheden yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Biraz sonra öleceklerini bile bile, öldükten sonra cennete gireceklerini düşünerek, ölüme koşmalarına şaşıyorum.”

Ben ve benim gibiler şaşmıyor. Çünkü inanıyor. İnanmadan Çanakkale’yi anlamak mümkün değil. Doğrudur, laik akıl için iman hesaba katılacak bir “değişken” değildir. Dolayısıyla laik akla göre Çanakkale hurafedir. Biz ölürüz, onlar da bizim ölümüzün sırtından belgesel çeker para ve şöhret kazanırlar. Ondan sonra da bir güzel kalaylarlar.

Bu bizim makus talihimizdir. Allah bu milletin çilesini dolmuş etsin.

 

Yorum Yaz