Gül kokusunu çağa taşımak

Sahte kahramanlar. Futbol ve şov dünyasının sahte ilah ve ilaheleri.

Televizyon yıldızları ve pop starlar. Ve daha bir yığın sahte değer arasından Sevgililer Sevgilisi’nin, Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed’in, o insanlık sadakasının kokusunu çağa taşımak?

İşte her fırsatta yapılması gereken bu.

Şöyle bir manzarayı gözünüzün önüne getirin:

Ortada kocaman bir pasta. Onun etrafında toplanmış küçüklü büyüklü çocuklar. Hep birlikte serçekuş yürekleriyle hissederek önce bağırıyorlar:

“İyi ki doğdun Yâ Rasûlallah!”

Bir, iki, üç? Ve arkasından salâtu selamlar, küçümencik gözlerden süzülen yaşlar ve minnacık yüreklerin kocaman kocaman sevgileri?

Bu manzarayı kaç kişi düşündü, kaç kişi yaşattı ve yaşadı, bilmiyorum. Ama bu manzara aynen yaşandı. Demek ki oluyor, olabiliyor. Bir dahaki “Kutlu Doğum Haftası”nı siz de vakfınızda, derneğinizde, lokalinizde, cemiyetinizde, sokağınızda, evinizde, okulunuzda deneyiniz.

Çağa inat, çağın putlarına inat Rasûlullah’ı çağa taşımak zorundayız. Onu gönüllerimizde kurduğumuz manevi ülkenin sultanı yapmak zorundayız. Çocuklarımızın hayalini o süslemeli.

Bunun için de sürekli fırsatlar kollanmalı. Var olan fırsatlar daha da genişletilmeli. Her vesileyle Allah Resulünün gül kokusunu yaymalı. Yaşadığı çağı kenef gibi kokutanlar rahatsız olacaklar. Varsın olsunlar. Onların kenef kokusuna alışmış burunları rahatsız oluyor diye, biz gül kokusundan vazgeçemeyiz.

Onlar kenef kokusunu ele geçirdikleri eğitim sistemiyle mi yayıyorlar? Biz o kokuları gül kokusuyla def edecek alternatif ortamları oluşturacağız. Alternatif eğitim müfredatları uygulayacağız. Tabir caizse çocuklarımızın zihinlerini her gün anti-virüs taramasından geçireceğiz. Onların saf yüreklerine ve zihinlerine sızan virüsleri tek tek imha edeceğiz.

Bunun onlar için taşıdığı hayati önemi onlara usanmadan anlatacağız. Eğer bu yapılmazsa, Allah’ın kendisine doğuştan verdiği altyapısının çökeceğini, potansiyelinin kullanılamaz duruma geleceğini anlatacağız.

“Bak yavrum” diyeceğiz, “sana her yandan bilgi akıyor. Bu mesajları eğer virüs taramasından geçirmeden alırsan, manen çökersin. İlahi inşa eseri olan muhteşem altyapın harap olur. Bu yüzden mutlaka sana öğretilenleri taramadan geçirmelisin.”

Biz de onların zihin ve kalplerine anti-virüs programı kuracağız. İşte bu programların en etkili olanlarından biri, Rasûlullah sevgisidir. Bu sevgiye sahip olan bir yürek ve zihin onu sık sık “up-date” etmeli, yenilemeli. İşte Ramazan gibi, kandiller gibi, Kutlu Doğum Haftası gibi zamanlar bunun vesileleridirler.

Eğer alternatif müfredatınız yoksa alternatif kanallarınız yoksa alternatif kitaplarınız ve kitaplığınız yoksa ellerinizle besleyip büyüttüğünüz yavrularınızın en değerli yerlerini, yürek ve zihinlerini aç kurtların önüne atıyorsunuz demektir. En dehşetli iğfal, akıl ve kalbin iğfalidir.

Sakın kimse dağı taşı dolduran bıtırakları gösterip de, “Bu arazide gül mü yetişir?” demesin. Unutmasın ki, bıtırak ekilmez. Kendi biter. Çünkü boş bırakılmıştır onun bittiği yer. Bu yasadır: Tabiat boşluk kaldırmaz. Bıtırağın yetişmesi için fazladan bir şey gerekmez. Boşluk yeter. Ama gül kendi kendine yetişmez. Mutlaka ekip, dikip, sulayan biri olmalıdır. Mutlaka adam eli değmelidir.

Bir çiçekle bahar gelmez. Doğrudur. Ama her baharı ilk haber veren de bir çiçektir. Bu da doğrudur. Bir baharı haber veren gül olmak, gül yetiştiren adam olmak, gül kokusunu çağa taşımak?

Yakınanlar! Ne duruyorsunuz? Unutmayın, yakınmak sabırdan daha çok yorar.

 

Yorum Yaz