Hamas başarmak zorunda

Hamas’ın iktidar yürüyüşü kör tesadüfün eseri değildi. Bu uzun yürüyüş aslında ta büyük Kudüs Müftüsü Emin el-Huseyni’lerden, şehit İzzeddin el-Kassam’lardan miras kalan bir yürüyüş.

Sizce, yeryüzünde, her ferdi cennetlik bir halk olabilir mi?

Eğer yeryüzünde böyle bir halk varsa, o halk Filistinliler olmalıdır.

Neden?

Nedeni belli: İçinden şehit vermemiş bir aile yok da, ondan. Eğer bir şehidin, ailesinden 70 kişi için Allah’tan af talep etme yetkisi verileceği haberinin Allah Rasulü’ne isnadı sahihse, Filistin halkının tamamı cennetlik bir halk demektir.

Böyle bir halkı yönetmek kolay değildir. Toprağını çocuklarının canıyla vatan kılmış bir ana-babanın gözünde, o toprakların değerini tahmin edebiliyor musunuz? O topraklara hizmeti geçenleri ebediyen unutmazlar. Tabi ki ihanet edeni de?

FKÖ liderliği, laik bir liderlikti. “Ebu Ammar” künyeli Yasir Arafat’da, bu teşkilatın lideriydi. Oranın laikleriyle buranın laiklerini karıştırmamak lazım. Arap laiklerini bizim laiklere takdim etsek, “mürteci” yaftasını sırtına asmakta tereddüt etmezlerdi. Bizdekiler sera mahsulü. El-Fetih işte böyle bir fikri altyapı üzerine kuruldu.

Fakat sökmedi. Hani, Milli Türk Talebe Birliği’nin “sol-Kemalist-militarist” ilk haliyle, “muhafazakar-vatancı-İslamcı” son hali gibi.

Aslında bu dönüşüm Filistin veya Türkiye ile sınırlı değil. İslam topraklarının her yanında yaşandı. Çağımız bu açıdan tam bir “uyanış” asrı oldu. İşte şu an Müslümanların, dünyanın dört bir tarafından ödemekte olduğu ağır bedel, bu uyanışın bedelidir.

Hamas’ın önünde ibret alınacak üç model vardır:

1. Afganistan modeli:

Afgan cihadını hatırlayalım. Sovyet rejimine ve onun yerli işbirlikçi rejimine karşı verilen mücadele zaferle taçlanmıştı. Ahmed Şah Mesut, Gulbeddin Hikmetyar, Burhaneddin Rabbani, Abdurrab Rasul Sayyaf, Nasrullah Mansur vb. gibi liderlere sahipti. Fakat Rusları yenen Afgan İslami Hareketi nefislerini yenemedi. ABD, rakip güç Sovyetler’e karşı Mücahidleri desteklemişti. İleride bu desteğin bir faturası olacağını hesap etmediler. Kendi ayakları üzerine durmak için tedbir üretecekleri yerde birbirine düştüler. Bu özellikle ABD’nin işine geldi. Belki teşvik etti. Aslanlar birbirlerini yerken, kediler aslanların tepesinde dans etti. Ve devlet yönetecek bir liyakat ve ehliyetten fersah fersah uzak olan Taliban böyle sahneye fırladı. Umutların bittiği noktada umut haline getirildi. Taliban da iktidarda bitirildi. Meydan sonunda ABD’ye ve onun işbirlikçilerine kaldı.

Hamas’ın bu başarısız modelden alacağı çok ibret var.

2. Bosna modeli:

Mladi Müslümani (Müslüman Gençlik) örgütüyle Tito zamanında başlayan ve entelektüel altyapısını kuran hareket, Soğuk Savaş’ın bitiminde, Müslüman Boşnak halkının umudu haline geldi. Boşnaklar, dağılan Yugoslavya’nın en savunmasız unsuru idiler. Bosna modelinin en tipik özelliği “karizmatik önde” hareketi olmasıydı. Balkan kökenli Müslümanların “aziz” ilan etmekten hoşlandıkları Aliya’nın tek meziyeti karizmatik olması değildi. Doğu ve Batı’yı anlayıp kıyaslayacak ve İslami birikimiyle ortaya bir sentez koyacak entelektüel bir kapasiteye de sahipti. Bu kapasite ona, hem kıyasıya bir savaşın içinden halkını sağ-salim çıkarmasını sağladı, hem de yine kıyasıya geçen bir müzakere cangılından olabilecek en ehven şartlarda bir devlet çıkarmasını sağladı. Fikri köklerinde Seyyid Kutub, İmam Humeyni, Ali Şeraiti vs. gibi isimlerin katkısı bulunmasına rağmen, politikanın “mümkün olanı kotarma” sanatı olduğunun olumlu bir örneğini verdi. Bosna, değişik ırk ve renkten Müslüman savaşçıların ilk “medresesi” oldu. Fakat zaferden sonra ilk harcanan da onlar oldu.

3. Cezayir modeli:

“Camdan sandıklarla” başlayan rüya, 100 bin insanın ölümüyle sonuçlandı. Yüreğine kadar Fransa tarafından sömürgeleştirilmiş bir ülkeydi Cezayir. Laik Diktatör Zenel Abidin b. Ali, ülkeyi demokratikleştirmeye karar vermişti. Ama kimse İslami Hareketinin böylesine ezici bir çoğunlukla iktidarı elde edeceğini ummuyordu. Hamas’ın bugünkü başarısından çok daha fazlasını, 1992 yılında, Abbasi Medeni öncülüğündeki İslami Selamet Cephesi gerçekleştirdi. İslamcılar tüm oyların % 85’ini almışlardı. Laik/Batıcı iktidar tam anlamıyla hezimete uğramıştı. Cezayir halkına bunun bedelini çok ağır ödettiler. Ülke kan gölüne döndü. İSC, bu kanlı senaryoya hazırlıksız yakalandı. Liderleri hapislerde çürütüldü. Batı’nın (ve ABD’nin) demokrasi ve özgürlük söyleminin külliyen yalan olduğunu göremediler.

Bunlara “Türkiye modeli”, “Çeçenistan modeli”, “Lübnan modeli” vs. diye ilave yapmak da mümkün. Ama gerek yok.

Hamas, bu modellerden hiç birini bire bir uygulayamaz. Zaten bu istense de olmaz. Çünkü her zamanın ve zeminin şartları değişiktir. Fakat Hamas, bu modellerden ibret ve varsa örnek almalıdır. Asla üçkağıda gelmemelidir. Allah’ın İsrail gibi bir düşmanla terbiye ettiği bir halkın liderliği, sadece silahlı mücadelede değil, aynı zamanda siyasi mücadelede de ortaya çok güzel bir başarı koyabilir.

Türkiye’de İslami siyasete sinekler üşüşüyor. Çünkü “bedel” yok, “ödül” çok. Ama Filistin başka… Orada “bedel” de var, “ödül” de. İşte fark bu!

Yorum Yaz