Hangisi daha büyük?

Ataköy, Ortaköy gibi İstanbul’un en seçkin semtlerinde oturuyorlar.

Mersin ve Adana’dakiler de farksız. Hepsi de varlıklı ailelerin çocukları. Kendilerini ya da birbirlerini “Şeytan’a kurban ediyorlar”, ölü ya da diri bedenlere tecavüz ediyorlar.

İşin trajikomik olan yanı ne biliyor musunuz? Bu ülkede her gün milyonlarca insanın ruhuna tecavüz eden medya, aynaya bakmak yerine, olayı yine “magazin” düzeyinde istismar ediyor.

Başta Kur’an olmak üzere tüm kutsal metinler, değer yargıları alabora olmuş bir toplumun ister ahlaki ve siyasi, ister ekonomik ve sosyal olsun, hayatın her alanında kokuşma ve çözülme yaşamasının kaçınılmaz olduğunu ihtar ederler.

Ruh acıkır. İnsanlar, acıkan ruhlarını doyurmak için sahici gıdalar bulamazlarsa, sahte emziklere sarılırlar. Antik zamanlarda büyü, totem, put vs. gibi şeyler, ruhu acıkan ve susayan insanların yöneldiği emzikler ve seraplardı. Modern cahiliyyenin putları, kadim cahiliyyeye göre daha “soft.” Bu durum, modern çağın putperestlerini, kadim çağın putperestlerine göre daha şanslı kılmıyor; aksine, daha şanssız bir konuma getiriyor. İki cahiliyeyi karşılaştırmak için, iki cahiliyenin de kölelerini karşılaştırmak yeterli: Geçmişte köleler köle olduklarını bilirler, köleliğe övgü dizmezler, her fırsatta özgürlük için mücadele verirlerdi. Modern çağın köleleri ise, köleliği özgürlüğün zirvesi olarak nitelendirip ona övgü diziyorlar. Şeffaf zincirlere sahipler. Tasmalarını kolye, kelepçelerini künye, prangalarını halhal sanıyorlar.

Bu toplumu, silah zoruyla dönüştürme-modernleştirme projesini yürüten toplum mühendisleri, aslında işin başında böyle düşünmemişlerdi. Onlar sanıyorlardı ki, modernleşmesini tamamlayan kesimler “metafiziğe” yönelmezler, “bilim tanrısına” kullukta kusur etmezler. Bu ümitle, kendi insanlarının imanlarını acımasızca kundakladılar. Dinsiz nesiller, mabedsiz şehirler planladılar. Hiç unutmam, hasbelkader bir müddet birlikte bulunduğumuz yaşlı bir Köy Enstitüsü mezunu, “Çok istiyorum ama inanamıyorum. Elimde değil, böyle yetiştirildik!” itirafında bulunmuştu.

İmam-Hatipleri kapatan, Kur’an öğrenme yaşını sınırlayan, Kur’an Kurslarının kapısına kilit vuran, dini sohbet yapılan evlere baskın düzenleyen, ezandan rahatsız olan, Taksim’e cami yapılmasına karşı çıkan, deprem bölgesinde İslami kimliğe tahammül edemeyen kafa o kafa değil mi? Taksim’e cami dedim de aklıma geldi; Satanistlerin eylem planları arasında şunlar da bulunuyormuş: Taksim’e yapılması planlanan caminin yerinde protesto gösterisi yapmak, camileri kundaklamak, el yazması Kur’an yakarak küllerini tuvalete dökmek. (Sabah, 23.9.99) Kur’an “Hizbu’ş-Şeytan: Şeytan taraftarları/partisi”nden söz eder. Bu partinin mensuplarını öğrenmek için, Satanistlerin eylemleriyle kimlerin uygulamaları örtüşüyor, ona bakmak gerek.

Modernleşmesini tamamlayan unsurların metafizik arayışından vazgeçme beklentisi boşa çıktı. Bu unsurlar, aksin ehızla metafizik arayışa yöneliyorlar; bir kısmı bu arayışta hakikatle karşılaşarak kaybettikleri doğalarına, yani İslam’a (“fıtrat” anlamında küçük “i” ile yazdım) yöneliyorlar, bir kısmı ise şeytanların peşine takılıp ruhlarının açlığını ya tarot, fal, yoga, hipnoz gibi hurafelerle, ya müzik, futbol gibi sosyal; içki, esrar, eroin gibi fiziksel uyuşturucularla, ya da şeytani ideoloji ve örgütlerle gideriyorlar…

Aslında, yıllardan beri ortalarda fink atan sosyete şeyhülislamları, şeyhleri, mehdileri, hep modernleşmesini tamamlayan kesimlerin talebine sunulmuş bir “arz”dır, ve arz-talep dengesinin belirlediği piyasa koşulları ‘maneviyat” alanında da geçerlidir. Bu mümbit ortam, maneviyat dünyamızda da, mebzul miktarda yeraltı babaları ve mafyaları türetmiştir.

Bu ülkenin başına bela olan “o kafa”yı, “depremden daha büyük musibet” olarak nitelendirmiştim bir yazımda. Buna şöyle bir ilave yapmayı zorunlu görüyorum: Şeytanların dahi besmele çekerek yaklaşıkları “o kafa”nın sahipleri, şeytandan daha beterdirler. Çünkü Kur’an’dan öğrendiğimize göre, Şeytan Allah’a inanıyor ve “fe-bi’izzetike: Senin şerefine yemin ederim ki” (38.82) diyerek O’nun büyüklüğünü kabul ediyor.

Dahası şeytan “İnni ehafullah: Ben Allah’tan korkarım” (8.48) diyor.

Fakat kendileri Allah’a isyan etmekle kalmayıp, Allah’a itaat edenlere de zulmeden bu Şeytan taraftarları, Allah’tan korkmuyorlar.

Bir tarafta Allah’tan korkan soyut şeytanlar, ötede Allah’tan korkmayan somut şeytanlar!

Söyleyin bakalım, hangisi daha büyük?

Hangisi daha büyükse önce onu taşlayın.

( 24 Eylül 1999 )

 

Yorum Yaz