Hemen, şimdi!

İktidar partisinin seçim vaatlerinin başında hak ve özgürlükler alanını genişletmek vardı.

Bu ülkede hak ve özgürlükler deyince akla gelen birçok kesim var. Fakat her insaf ve vicdan ehlinin kabul edeceği gibi bunların en ön sıralarında başörtülüler gelir.

İktidar partisi son elli yılın en büyük seçim zaferiyle ipi göğüsledi. Rüzgarı arkasına aldı. Arkasına aldığı rüzgarla şişen yelkenlerindeki havayı tahlil ettirsin. O hava içerisindeki en büyük pay başörtüsü yasağına karşı oluşan tepkinin rüzgarıdır. Bununla yelkenlerini şişiren iktidar gemisi önüne çıkan bir çok vartayı bu rüzgar sayesinde atlattı.

Şu veya bu oranda bu ülkedeki mağdur kesimlerin sorunlarına el attı. Allah var, el attığı alanlarda bazı kalıcı başarılar da elde etti. Fakat iş başörtülülerin mağduriyetine gelince, iktidar partisi mezarlıktan geçerken ıslık çalan adamı taklit ediyor.

Ak Parti, iş başörtülülerin mağduriyetini çözmeye gelince acayip bir halet-i ruhiye sergiliyor. Rengi atıyor. Ayakları titriyor. Ateş basıyor. Alnından boncuk boncuk ter süzülüyor. Sanki ateşten bir top varmış da, tutunca eli yanarmış gibi yapıyor. Şizofrence korkular icat ediyor. Kendi kendine sınır koyuyor. Malum odakların koyduğu tabular yetmiyormuş gibi, Ak Parti bu tabuları daha da keskinleştirecek anlamsız ve yersiz telaş sergiliyor.

Bu gidişle, yasak savunucular bu çirkin hak ihlalinden vazgeçseler dahi, içselleştirdiği korkuları aşmak için iktidar partisine terapi uygulamak gerekecek.

Tayyip Bey “Bana üç yıl verin” demişti. İkisi gitti. Zaman su gibi akıyor. Bu iki yılda başörtüsü konusunda az gidildi uz gidildi bir arpa boyu yol gidildi. On binlerce mağdurun mağduriyeti sürüyor. Onların mağduriyetinin giderilmesi için en az onlar kadar bu meseleye gönül koyan milyonlarca insanın gözü iktidarın üzerinde. Bekleye bekleye dizlerine karasu indi. Artık beklemeye tahammülleri kalmadı.

İktidar partisi başörtüsü mağdurlarına her şeyi diyebilir, ama asla sabırsızsınız diyemez. Dahası onlardan biraz daha mühlet isteyemez. Onlar bugüne kadar sabrettiler. İktidara açtıkları kredi kaç kere doldu. Ama onlar yeni kredi açmakta cimri davranmadılar.

İktidar başörtüsü mağdurlarını daha fazla bekletmemeli. Zamanı geldi, geçiyor. “Zamanı gelince” dememeli. Dün Gülay Göktürk Tercüman’daki köşesinde “Artık Zamanı” diyordu. Bizce de artık zamanı.

Her iktidarın muktedir olup olmadığının sınandığı bir “Aşil topuğu” vardır. AK Parti iktidarının “Aşil topuğu” da başörtülülerin mağduriyetidir. İktidar vurulursa oradan vurulacaktır. Eğer vurulmamak istiyorsa, topuğunu sağlama almak zorundadır. Bu da başörtülülerin mağduriyetini gidermekten geçiyor.

Bu konuda un var, yağ var, şeker var. E, en tepesindekilerin mağdurlar arasında olduğu bir iktidar da var. O halde Türkiye neyi bekliyor. Gökten vahiy mi gelecek? O 1400 yıl önce geldi ve zaten o vahyin emri diye örtünüyor başörtülüler.

Engel bir avuç özgürlük ve hak düşmanı derin odaklar mı? Eğer 367 milletvekili de yetmiyorsa o azınlık odakların zulmünü ortadan kaldırmaya, ne yeter? O zaman, bu mazlum milletin elinde “Mehdi” ve “Mesih” beklemekten başka çare kalmadı demektir. Böyle bir toplumsal halet-i ruhiye, koca bir ülkeyi “sıla” olmaktan çıkarıp “gurbet” yapar.

Gündeminin en başına “siyasetin alanını genişletmeyi” koyan bir iktidar öz elleriyle siyaset alanını daraltıyor demektir. Geniş dindar kitleler siyasetten soğuyacaklar demektir. Bu da legal olsun ya da olmasın, şiddet de dahil, başka alanlara yönelişi getirecektir. Bunun acı faturasını da yine bu ülke ödeyecektir. Sosyolojinin s’sini bilen bu tahlili de yapmasını bilir.

İktidar partisi kendi kitlesinin kahir ekseriyetini oluşturan mağdurlar zümresini siyasetten soğutmayı göze alamaz. Hatta kısır ideolojik tercihlerinden dolayı bu ülkenin önüne taş koyan malum odaklar da eğer akıllarını hepten yememişlerse bu zulüm üzerinde daha fazla ısrar edemezler.

Ak Parti bu mağduriyeti sadece kendi gücüyle gidermek istemiyormuş. Yahu böyle mantık mı olur? Böyle iktidar mı olur? Sizin bir mağduriyeti görecek gözünüz, önleyecek gücünüz var, ama o ne idüğü belirsiz “konsensüs hazretleri”nin paşa gönlü olsun diye bu mağduriyeti göz göre göre gidermeyeceksiniz.

O zaman size oy veren kitleler “Gidin yatın be!” demezler mi? Derlerse haksızlık etmiş mi olurlar? “Tahammül mülkünü viran eyleyen” bu mağduriyet daha fazla dondurucuda bekletilemez. Konuyu sürüncemede bırakmak, iktidarı bir daha telafi edilemeyecek derecede yıpratır. Bu arada, yasak koyucuların işi zamana yayarak başörtüsünden kurtulmak gibi bir beklentileri varsa, akıllarını peynir ekmekle yemiş olmalılar. Ne din, ne sosyoloji, ne de toplum psikolojisi hakkında hiçbir şey bilmiyorlar demektir. Allah akıl fikir versin demekten başka elden bir şey gelmez.

Başörtülerin hem okuma hem de kamuda çalışma hakkı anayasal güvence altına alınmalı.

Hemen, şimdi!

 

Yorum Yaz