İmam-Hatiplilerin önü açıldı mı?

Eğer, Hükümet’e ve özellikle Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e bakarsanız, öyle.

Tam öyle demiyorlar da, “Bu düzenleme sorunu büyük ölçüde çözer” diyorlar. Ben, bir mümin olarak iyi niyetlerine elbette inanıyorum. Fakat tek başına iyi niyetin yetmediği de malum.

Düzenleme dediğimiz şey, İHL’lilerin Açık Öğretim Liselerine geçmelerinin önündeki engelin kaldırılması.

Bir kere, böyle bir engelin varlığı eğitimde fırsat eşitliğine aykırı. Ne yani, teorik olarak 50 yaşındaki adam, 70 yaşındaki nine bile açık öğretim liselerine kayıt yaptırıp mezun olacak da, bir meslek liseli herhangi bir sebeple Açık Öğretim Lisesi’ne geçemeyecek mi?

Bu lütuf değil ki. Aksine bu, “tenzili rütbe” nevinden bir şey. Açık Öğretim, herkes bilir ki, naçar harcı okuyanların başvurduğu bir kapı. Okula gitmek yok, devam mecburiyeti yok, sistematik eğitim yok, öğretmen yok, okul yok. Sadece kitaplar ve sınavlar var. İşte böyle bir eğitim; tabii ki eğitim denebilirse?

Peki, böyle bir eğitim sisteminden geçip de, yaklaşık 1.5 milyon gencin yarıştığı bir arenada hangi başarıyı elde edecek açık öğretim mezunları? İnsanların çocuk ve eğitim aşkını vahşi bir kazanma harsıyla sömüren dershanelerden geçenlerin başarısı dahi ortada. Onlarla mı yarışacaklar? Fen Liseleri’nin, Anadolu Liseleri’nin, bir çuval paraya okunan özel liselerin mavi kanlı mezunlarıyla mı yarışacaklar?

Yarışsalar, geçecekler mi?

Geçecek olanların sayısı ne kadardır?

İşte ÖSYM verilerine göre 2005 yılının rakamları: ÖSS’ye 52 bin 855 Açık Öğretim Lisesi mezunu girmiş. Bunlardan, yalnızca 1290’ı 4 yıllık bir okulu kazanmış. Yine bu yılın verilerine göre 53 bin İHL’li imtihana girmiş, bunlar içinden 1638’i 4 yıllık bir okula yerleştirilmiş.

Bu neyin göstergesi?

Şunun: İmam Hatiplilerin önünü açıyor diye, başta Teziç olmak üzere İHL’nin yeminli-laik-Kemalist düşmanlarının ortalığı velveleye verdikleri düzenleme, İHL mezunlarına hiçbir şey getirmiyor. Çünkü açık lise mezunları içinden kazananların sayısı, İHL mezunlarından daha az.

Bunun neresi “ön açmak”?

Eğer, Hükümet bu rakamları bile bile bu tür bir teşebbüse giriştiyse, bu resmen bir göz boyama. Suizan etmeyelim ama başka da bir açıklaması yok ki. Birileri çıkar da bunun adını “İmam-Hatiplileri kafalama” koyarsa, onlara verecek bir cevap var mı? Yok öyle değil de, Hükümet işin iç yüzünü bilmeden buna giriştiyse, bu kendi kendini kandırmaktan öte bir şey değil.

Peki o zaman, yaygara yapanlara ne diyelim? Asker yaygara yapmıyor ama başından beri İHL düşmanlığında ilk sırayı onlar teşkil ediyor. Yargı içinde de İHL düşmanlığına çanak tutanlar var.

Hatırlayacaksınız, mahut 28 Şubat kararları arasında İHL’lerin köküne kibrit suyu dökmek de vardı.

Ben hâlâ 28 Şubat’ın bir yerli yapım olduğuna inanmıyorum. Dahası ben “Bu topraklarda ‘devlet’ mi, ‘fetret’ mi var?” sualine hep ikincisini işaretleyerek cevap veren biriyim. Osmanlı’dan sonra bu topraklarda, adına “devlet” denmeyi hak eden “YERLİ” bir organizasyon olmamıştır. Devletmiş gibi yapan, öyle racon kesen, bağımsızmış gibi yapan, eline tutuşturulan senaryoları oynayan, “eğreti gelin” misali kendisini gelin yerine koysa da aslında sırf damadın (milletin) gönlünü eğlesin diye rol kesen bir yapı var.

Size bir soru: Küresel sistem, tüm İslâm dünyasındaki dini eğitimin kökünü kurutmak için yemin etti. Afganistan’daki medreselerden başladılar. Sonra Suudi’lerin hesapta çok ısrarcı oldukları eğitime el attılar ve altını üstüne getirdiler. Pakistan’daki medreseleri kapattılar. Uzakdoğu’ya uzandılar. Ta Endonezya adalarındaki İslâmi eğitim kurumlarını kapattırmaya kadar vardırdılar işi. Moritanya, Fas, Çad ve hatta Afrika’nın cahillerinin tek sığınağı olan İslâmi medreselere bile el attılar.

Diyeceksiniz ki; “Türkiye’de medrese mi kaldı? Biz egemen güce iş bırakmamışız. Medreselerimizin daha yüzyılın ilk çeyreğinde kökünü kazıyarak, ABD’ye öncülük etmişiz.”

Yanılıyorsunuz! Egemen güç, bizim İmam-Hatipleri de başından beri o kategoride değerlendiriyor. Hadi bana “Hayır, bu olamaz!” deyin!

İmam-Hatip mezunu bir başbakanın yönettiği, İmam-Hatip mezunu bakanların ve milletvekillerinin çoğunlukta olduğu bir hükümetin ‘yönettiği’ Türkiye’de, İmam-Hatiplilere karşı yürütülen bu sistematik yok etme planının, başka bir açıklaması var mı? Varsa, biri bana bunu açıklasın.

Yorum Yaz