İnsan tasavvurumuz üzerine

Allah Rasulü “Allah’ım! İki Ömer’-den birisiyle dinini güçlendir” diye dua etmişti.

Bunlardan biri Hattab oğlu Ömer idi. Tam bir “haddini bilmezlik dönemi” olan Cahiliyye Mekke’sinde ilkeli ve mert duruşuyla tanınırdı. Saygınlığını mensup olduğu kabilenin gücünden değil -ki zaten güçlü kabilelerden değildi- güçlü kişiliğinden alırdı.

Diğeri Hakem oğlu Amr idi. Mekke’nin en güçlü kabilesi Mahzumoğulları’na mensuptu. Ulus aşırı ticaret yapardı. Toplumunun en görgülü ve kültürlülerinden biriydi. İnandığı şey uğruna canını verecek kadar ilkeli ve kararlıydı. Doğru bildiği yolda sonuna kadar giden bir mizaca sahipti.

Allah Rasulü işte bu ikisinden birini dilemişti Allah’tan.

Bu dileği onun “insan tasavvurunu” ele veriyordu. Onun insan tasavvurunda, insanlar da madenler gibi farklı değerlere sahipti. Bu değerler o insanın sonradan edindiği nitelikler ve değer yargıları dünyası olan üstyapısıyla değil, yaratılıştan getirdiği fıtri nitelikler dünyası olan altyapısıyla ilgiliydi.

“İnsanlar madenler gibidir; onların Cahiliyede nitelikli olanı İslam’da da nitelikli olur.”

Süzün burasında hemen “Asalet mi, terbiye mi?” ikilemine saplanmaya gerek yok. İnsanlar madenler gibidir, bu doğru. Tutalım ki birinin madeni “kömür”dür. O “elmas” olamaz anlamına gelmez bu. Aksine her elmas başlangıçta kömür (karbon) idi. Yüksek basınca maruz kalınca elmasa dönüştü. Madeni kömür olan biri yüksek basınç anlamına gelen ağır sınavlardan geçerek elmaslaşır. Geçelim.

Cahiliyede nitelikli olan, İslam’da da nitelikli olur.

Allah Rasulü’ne “iki Ömer’den birini” dedirten insan tasavvuru buydu işte. Liyakat ve ehliyet dini kimlikten çok bireysel kimlikle alakalı bir şeydi. Üretmek ve tüketmek de öyle. Arı tabiatlı bir insan kendi cahiliyesinde de üreticidir, İslam’ında da. Sinek tabiatlı bir insan kendi cahiliyesinde de tüketicidir, İslam’ında da.

Allah Rasulü’ne “iki Ömer’den birini” dedirten bu gerçekti.

Niçin “iki Ömer”in ikisini de istemedi?

Tıpkı insan tabiatının yasasını iyi okuduğu gibi, hayatın yasasını da iyi okuduğu için. Bu okumasını başka bir vesileyle “Allah iki iyiliği bir arada vermez” şeklinde formüle eden de yine kendileriydi.

Onun bu duası kabul oldu. Hattab oğlu Ömer, kabul olmuş nebevi bir duanın sadakasıydı. Hz. Peygamber’i öldürüp Mekke’ye birlik ve dirliğini yeniden kazandırma kararlılığıyla çıktığı evine, Allah’ın iradesine kayıtsız şartsız teslim olmuş bir mümin olarak döndü.

Ömer Amr’dan daha ciddiydi. Bu nedenledir ki Amr Ömer gibi tek başına işi bitirecek bir teşebbüste bulunmamıştı. O davasında daha bir hesaplı-kitaplıydı. Bu fark Ömer’i “ikiden biri” kıldı. Kırmak için gitti kapıya. Kapıya gitme iradesi -velev ki kırmak için bile olsa- görüldü ve “kalpleri evirip çevirenin” müdahalesiyle o kapıyı çalmak zorunda kaldı. Çalınan kapı açılırdı. Açıldı da?

Amr daha hesap-kitap sahibiydi. Fakat yaşlı kurt Ebu Leheb’le karşılaştırılacak kadar değil. O Bedir’e kendi yerine paralı asker yollamıştı. Amr bunu yapmadı. O ilerleyen yıllarda “Ebu Cehil” olarak anılmaya başlandı. Onun “cehaletin babası” olması, “veri, data, malumat sahibi olmamak” yani “bilgisiz olmak” anlamına gelmiyordu. “Haddini bilmemek” anlamına geliyordu. Allah’a teslimiyetin ona kazandıracağı en büyük şey de zaten buydu: Haddini bilmek/kadr ü kıymetini bilmek?

Ebu Cehil Bedir’e katıldı, kendi batıl davası uğruna savaştı ve öldü. Onu Peygamber’in talebine muhatap kılan da işte bu yanıydı.

Akıllı önderler başarıların kelle sayısıyla değil nitelikle elde edildiğini hiç akıllarından çıkarmazlar. Hz. Peygamber, Buhari’nin naklettiği bir hadiste şöyle buyurur: “İnsanlar develer gibidir; yüz tanesi bir arada bulunur da bazen binecek bir tane bile bulamayabilirsiniz.”

Sözün özü: Bir lokomotif bin vagonu çeker de, bin vagon bir lokomotifi çekemez.

Bazı okurlarımın aklına bu yazıyı ne münasebetle yazdığım sorusu gelebilir.

Cevap vereyim: Görülen lüzum üzerine.

Açıklama: Casusunuz Windows adlı yazıda Sentim Bilgisayar’ın ismi geçiyordu. Daha sonra olayın gerçek kahramanına ait mesaj, bu kişinin söz konusu firmayla hiçbir ilişkisi olmadığını ortaya koymuştur. Firma yetkililerinden özür diler, üçüncü şahıslara duyururum.

 

Yorum Yaz