İslâm’ın suçu: Kâmil insan yetiştirme potansiyeli (1)

Sorumsuzluk. Modern zamanların ürettiği manevi içeriğinden arındırılmış ve fosilleşmiş insan tipinin alâmet-i fârikası.

Sorumsuzluk insanla yaşıttır, bunu biliyorum. Fakat modern zamanlar insana başka hiçbir zamanda böylesine yaygın kabul görmemiş bir yalanı söyledi: Sorumlulukla özgürlük birbirine zıttır. Ya da sorumsuzluğa aldırma, özgürleş?

Sorumluluk bilincinin en küçüğü varlığın en aşağı mertebesine karşı sorumluluk, zirvesi de varlığın zirvesi olan Yaratıcıya karşı sorumluluktur. Hesap Günü inancı, böylesine zirve bir sorumluluk bilincinin insanda imana dönüşmüş halidir.

Tüm vahiyler muhatabında bu bilinci inşa etmeyi amaçlar. “Akıbet muttakilerindir” der Kur’an. Bunun anlamı, erinde geçinde “nitelik galip gelecek” demektir. Çünkü takva niteliktir. Sorumsuzluğu baş tacı eden bir hayat tarzı, niteliğin yerine niceliği baş tacı eden bir hayat tarzıdır. Ve dünyaya şimdilerde “evrensel değerler” köftesi içinde yedirilen “modern hayat tarzı” zehri de işte budur.

Her zehrin bir panzehiri olur. Bu zehrin panzehiri insanı niceliğin sultasından kurtulup niteliğin değerine inandırmaktır. Önünde sonunda niteliğin mutlaka galip geleceğine inandırmaktır. Ancak o zaman insan niceliğin ayartmalarına ve albenili davetlerine karşı esas duruşunu koruyabilir.

İslam’a karşı yürütülen savaş meydanda. Bu savaş İslam’la ilişkisi şu ya da bu düzeyde dejenere olmuş Müslümanların sırtından yürütülüyor. Savaşın kendi sırtlarından yürütüldüğü Müslümanların durumu da ortada. “Durumu” yerine, “hali pür melali mi” demeliydim. Neyse.

Kimi bu savaşta düşmana bahane üreterek yardımcı oluyor, kimi onun projesine gönüllü koltuk değnekliğine soyunarak. Acı, ama gerçek bu. Fakat bu acı gerçek, yürütülen savaşın niteliğini değiştirmiyor. Bu savaşın amacı “imaj bozma”. İslam’ın imajını bozmak için kullanılan bir numaralı sözcük “terör”. Dolayısıyla “terör”ü bu savaşı yürüten güçlerin kullandığı anlamda kullanan herkes Nemrud’un ateşine odun taşıyan bir hamal ya da o ateşe üfleyen bir yılan pozisyonunda.

Bu, tüm hık mık etmelere rağmen böyledir. Tarih bunu böyle değerlendirecek, böyle kaydedecektir.

Peki, savaş açan güçlerin bilinçaltında yatan gerçek korku nedir?

Her şey Garaudy’nin Ayetullah Caferi’den aktardığı şu cümlelerde gizli:

“İmam bir seferinde demişti ki “Büyük güçler İslam’dan kamil insanı gerçekleştireceğini gördükleri için korkuyorlar.” Gerçek sorun burada ve sadece buradadır. Bütün yanlışlarımız, belki suçlarımız bir yana, tanrıtanımaz veya para, seks veya gücün tanrı olduğu çoktanrıcı Batı başka şeylerimizi affetse bile, bizi insanın lahuti/kutsi boyutunu hatırlattığımız için asla affetmez.” (Hatıralar, s. 357)

Evet, evet Caferî doğru söylüyor. İslam’ın en büyük suçu “kamil insan” yetiştirme potansiyelini bünyesinde taşımak. Müslümanlar bütün pejmürdeliklerine, bütün cehalet ve taassuplarına, bütün tembellik ve acizliklerine rağmen bu potansiyeli ortaya çıkaracak yegane kitle.

Ya bu kitle bir gün sırtına giydirilen deli gömleğini çıkarır, bileğine ve aklına geçirilen kelepçeleri parçalar da insanı öldüren modern cinnetin karşısına kamil insanlarıyla çıkarsa?

Bu, işte budur korkulan. Müslümanların kendileriyle teknoloji alanında, ekonomi alanında, askeri alanda yarışamayacağını iyi biliyorlar. Onun için de rakip dünya ile güreşi kendi minderlerine çekiyorlar. O minderde güreştiğimiz sürece galibiyet yüzü görmeyeceğiz. Tek çare bize meydan okuyanları kendi minderimizde karşılamak. Onları kendi minderimize çekmek… O minder iman ve ahlak minderidir. O mindere çıkaracağımız güreşçiler “insanı kamil” madalyası takmış güreşçiler olmalıdır.

Bu saldırıyı çok para kazanarak savuşturacağını zannedenlerle, daha tehlikeli silahlar üreterek savuşturacağını zannedenlerin hiçbir farkı yoktur. Yine onların saldırısını daha ileri teknolojiyle alt edeceğini sanmakla, onlardan daha seküler, daha dinsiz, daha ahlaksız, daha ayyaş, daha çıplak, daha arsız, daha erdemsiz bir toplum oluşturarak alt edeceğini sanmak da aynı şeydir.

Türkiye’deki modernleşme projesinin dayandığı tasavvur tam da böyle bir şeydi. Ama bunun çıkmaz sokak olduğu görüldü.

Onların saldırısını savuşturmak için onların minderine çıkmak sizi daha ahlaksız, daha erdemsiz, daha kimliksiz, daha kişiliksiz, daha dinsiz yapacaktır. Bu kesin. Ama asla daha başarılı, daha mutlu, daha iyi yapmayacaktır.

Yorum Yaz