Jandarmokrasi

Tahmin edeceğiniz gibi yok böyle bir kelime. Ben uydurdum. Zira mevcut söz dağarcığı Türkiye’nin “nev’i şahsına münhasır” durumunu izahtan aciz.

Siyaset sözlüğünde Türkiye’nin yeri yok. Biz de üşenmedik, mevcut hali ifade eden bir kelime uydurduk. Doğrusu uydu da. Jandarmokrasi, “jandarma devleti” demek. Türkiye’nin hali hazır durumunu ifade etmek için bundan güzel bir kelime olamaz.

Baksanıza, Türkiye yüzölçümünün yaklaşık dörtte üçünden jandarma sorumlu oldu. İyi ya diyeceksiniz, memleketin güvenliğini temin ediyorlar. Bu sayede kırsal kesimde huzur içinde yaşıyorsunuz.

Keşke dediğiniz gibi olsa. Hrant Dink suikasti bir kez daha gösterdi ki bu memlekette güvenlik sektörü iki kısma ayrılır: Kayıtlı güvenlik, kayıt dışı güvenlik.
 
Polis teşkilatı, istisnaları hariç güvenlik sektörünün kayıtlı kısmını teşkil eder. Jandarma ise istisnaları hariç güvenlik sektörünün kayıt dışı kısmını teşkil eder.
 
Nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

1. Polis teşkilatı şehirlerde örgütlendiği için göz önündedir, jandarma teşkilatı kırsalda örgütlendiği için göz ardındadır.

2. Polis siyasal iradeye bağlı iken jandarma emir-komuta zincirine bağlıdır. Dolayısıyla polisi siyasal irade denetleyebilirken, jandarmayı denetleyememektedir.

3. Polisle jandarma arasındaki yetki ve güç dengesi kıyaslanamayacak kadar jandarma lehine, polis aleyhinedir. Birçok ülkede olduğu gibi jandarmanın İçişleri Bakanlığı’na bağlı “Kır Polisi” statüsünde görev yapması gerekir. Fakat “vesayet rejimini” sürdürmek için askeri bürokrasi buna direnmektedir.

4. Konya’nın Akkise beldesinde geçtiğimiz yıllarda jandarmanın, ölüme sebebiyet verecek kadar aşırı şiddet kullandığı olaydan da hatırlanacağı gibi, jandarma suç işlese dahi “herkesin kendi suçlusuna sahip çıkma” kuralı işlemektedir. Bu da devlet içinde devlet görüntüsünü pekiştirmektedir.

Doğrusu bu maddeleri ne kadar çoğaltırsak çoğaltalım, işin özü değişmez. O da şudur: Bu ülkede jandarma ile polis her ne kadar güvenlik sektörünü oluşturan iki unsur olsa da, asla kıyaslanamaz. Yeni rejimin subay sınıfı eliyle kurulmuş olması, kurucu unsuru daha baştan ayrıcalıklı hale getirmiştir. Darbeler, üniformalı bürokrasinin devlet üzerindeki vesayetini daha da pekiştirmiş, darbe anayasa ve yasaları fiili vesayete yasal gerekçeler tedarik etmiştir.

Bunun son örneği, Hrant Dink suikastında Jandarma istihbaratının (Jitem) oynadığı roldür. Bilindiği gibi, bazı Kürt babalarının suikastle öldürülmesi olayına adı karışan, Susurluk’ta parmağı olan ve Şemdinli bombalamalarında elemanları suçüstü yakalanan JİTEM’in varlığı dahi yakın zamana kadar inkâr ediliyordu.

Dink suikastında, tüm sorumluluk polise yıkıldı. Malum basın, her ne hikmetse her daim jandarma sevicidir. Pek bayılır jandarmaya.

Bazılarının jandarma seviciliğini anlarız. Mesela Acarkent ve Acarİstanbul ile ormandan akıllara durgunluk veren bir rant çıkaran Acarlar gibi. Zira talan edilen ormanlar jandarma bölgesidir. Acarlar sevmesin de kim sevsin jandarmayı? Mesela petrol kaçakçıları gibi… Zira onların Karadeniz kıyılarında yurda kaçak petrol soktukları mevkiler de jandarma bölgesi.

Yanlış anlaşılmasın, jandarmamızın gayr-i meşru işlerle kahramanca mücadele ettiğine dair hüsnü zannımızı kaybetmiş değiliz. Ama Susurluk gibi, Şemdinli gibi, Rahip Santaro ve Dink suikasti gibi olaylarda jandarmanın parmağı, eli, kolu ve hatta bütün vücudu ortaya çıktıkça, bu hüsnü zannımız azalmaktadır.

Jandarmanın şu son suikastta oynadığı rolü tadat edelim:

1. Her suikastın bir kara kutusu vardır. Dink suikastının kara kutusu da Erhan Tuncel’dir. “Mehmet Kurt” kod adıyla muhbir olarak kullanılan Erhan Tuncel’in sadece polise değil jandarmaya da muhbirlik yaptığı ortaya çıktı. Hatta polis ikili oynadığı için görevine son verirken, jandarma kullanmaya devam ediyor.

2. Suikastçınıntelefon kartı bir jandarma subayı tarafından değiştiriliyor. Olay anlaşılınca, ilgili subay kartı yerde bulduğunu, suikastçının zannederek onun cebine koyduğunu söylüyor. Tam bostancıya yakalanan bostan hırsızı hikâyesini andırıyor değil mi? “Bir kasırga çıktı, beni bu bostana attı, sürüklenmeyeyim diye kavun karpuz hevenklerine tutundum, elime geldi.” Adam sormuş, hepsini anladık da, bunları heybeye kim doldurdu?” Adam pişkin mi pişkin: “Valla, onu ben de merak ediyorum.”

3. Yasin Hayal verdiği ifadede JİTEM’i sonunda ele verdi. Suikast için silah ararken JİTEM görevlileri “Parayı al, silah bulacağını söyle” demişler.

4. Hayal’in halasının kocası Coşkun İğci, 31 Ocak’ta verdiği ifadede jandarmaya muhbirlik yaptığını, Hayal’in suikast planını haber verdiğini söylüyor. Daha da ilginci bu kişiye JİTEM elemanları “Polisin seni alma ihtimali yok, ama alırsa anlatmayacaksın” diye sıkı sıkı tembih ediyorlar.

İmdi jandarma, sorumluluk bölgesinde oturmayan sanıklar ve tanıklar üzerinde böylesine baskı kurabiliyorsa sorumluluk bölgesinde neler yapmaz? Bu devlet içinde devlet görüntüsüdür.

Söyler misiniz, vatandaşın güvenliğini sağlaması gerekenler böylesine karanlık ve kuşkulu işlere giriyorlarsa, biz sıradan vatandaşlar kime güvensin?

Yorum Yaz