Kadın kimin sorunu?

Türkiye zihni iğdiş edilmişlerin ülkesi. Batı adına devşirilen aydın taifesi, sadece kendi değerlerine yabancı değil, aynı zamanda düşman da…

Bu taife, kendi oluşturdukları fildişi kulelerde kapalı, nispeten ‘gizemli’ bir hayat sürerler. Ara sıra halka “inerlerse” de, halk onlara hiç “çıkamaz”. Bu kapalı dünyaya ait haberler, pek dışarı sızdırılmaz. Nasıl düşündüklerini yazdıkları kadar biliriz, nasıl yaşadıklarını ise ifşa ettikleri kadar…

İşte bu ifşalardan birini, söz konusu dünyanın “duayenlerinden” olan bir yazar geçtiğimiz bayram günlerinde, kendi yazdığı iri gazetede yayınlanan söyleşisinde yaptı. Bu ifşadan, Kürşat Bumin’in “Bir bayram da bu “şahsiyet”lerle geçti” yazısı sayesinde haberdar oldum. Aynı guruba bağlı televizyonda program da yapan ‘olgun’ yazara kadınlar hakkında soru soruluyor. Yazar, yatak hayatına ilişkin sırlarını toplumun meraklı (!) nazarlarına arz ediyor.

Belli ki fazla açık sözlü biri. O kadar fazla ki, okurunun zat-ı şahanelerinin prezervatif kullanıp kullanmadığı merakını bile gideriyor. Bu kadar “açık” (“Üryan” mı demeliydim?) sözlülüğün, bir gazete okuru açısından ne anlama geldiğini de, iri gazetenin okurları düşünsün…

Tabi ki resmi ideoloji aydınlarının özel hayatı bizi hiç ilgilendirmiyor. Fakat bu zümre tarafından her vesileyle dinine ve imanına hakaret edilen Müslümanları ilgilendiren ifşaatlarda da bulunuyor açık sözlü aydınımız. Aslında bu zümrenin çoğunluğu için geçerli olan hayat tarzını, bir gazete röportajı sayesinde bir kez daha öğrenmiş oluyoruz ve modernleşmenin ürünü bir aydının “Cumhuriyet kadınına” bakış tarzını bir kez daha öğreniyoruz:

“…Hayatım böyle geçti, ömrü billah dünya güzeli kadınlar yahut çok kendine özenen kadınlar arasında yaşasan, birdenbire 15-20 tane kenef karının arasına düşersen, huysuz bir adam olmaz mısın?”

Ya, işte böyle!

Kadın üzerine ilerici, seküler ve dahi “muasır medeniyet” seviyesinde bir bakış açısını içeren bu cümleler üzerinde bir değil bin yazı yazılsa yeridir.

Dünya güzeli ve kendine özenen kadınlar…

Ömrü billah bunlar arasında geçen bir hayat…

Ve sonunda “birdenbire 15-20 kenef karının arasına düşüp” huysuzlaşan bir adam…

Sekülerleştirilmiş modern erkeğin kadına bakışını bu metinden daha güzel ne özetleyebilir?

Zorla modernleştirme projesinin kadına dönük yüzünün, aslında kadını erkeğin cinsel objesi kılma projesi olduğunu söyleyenler haksız mı? Tipik bir modern aydınının hayatında kadının yeri bu…

Peki, çok eşliliğe belli şartlarda izin verdiği için İslam’a etmediği küfrü bırakmayan zavallılar, “15-20 kenef karı” arasına düştüğünü söyleyen bu fikirdaşlarına ve onun gibi binlercesine neden sormazlar bunun hesabını?

Birilerinin nikahlı ikinci eşine tahammül edemeyenler, kendi cephelerindeki bu çamaşırdan sık değiştirilen ve işi bitince de kağıt mendil gibi “kenef karı” kategorisine dahil edilerek kaldırılıp atılan kadınlara niçin sahip çıkmazlar? Onlar Cumhuriyetimizin kadına verdiği haklardan mahrum olanlar zümresine ilhak olanlar mı?

Modernleşme projemizin bir “has kadınları”, bir de “kenef kadınları” mı var?

Yoksa tepeden inmeci modernleşme projemiz “kadın hakları” vs. gibi bir retoriğin ardına gizlenerek, aslında kadınları, erkeklerin cinsel istismarına mı açtı?

Ya modernleştirilmiş bayların ve bayanların bolca bulunduğu Bebek semtinde, bu bayramda bir vesileyle tanık olduğumuz şu kadın manzarasına ne demeli: Köhne bir binanın tek göz odunluğu… İki büklüm girmek zorunda olduğunuz kümes kapısına benzer bir delikten içeri giriyorsunuz. Görülen manzara şu: Bir ana, çocuklarını bir piknik tüpü etrafına toplamış ısıtmaya çalışıyor. Ortada yanan piknik tüpünün üzerine bir tencere su konulmuş, onunla ısınılacak…

Koca mı? O kendisine tanınan içme ve hovardalık yapma hakkını sonuna kadar kullandığı için ortalarda yok. Sorulduğunda “kim bilir içip içip nereye sızmıştır” cevabı alınıyor. Sizin anlayacağınız, o da modernleşmeyi dinin yasakladığı her türlü günahı doyasıya (!) işlemek biçiminde anlayan zavallıların kurduğu haram dünyasının talihsiz kurbanlarından biri…

Bütün bu müstekreh manzaraların ve sayısız kurbanın hesabını vermesi gerekenlerin İslam’dan “kadın hakları” hesabı sormaya kalkması yok mu; işte bu, insana kahrından kahkaha attırıyor.

Kadını sorun haline getiren, onu bir cinsel objeye çeviren ve insani kişiliğini yok ederek dişiliğini kamuya açan “libido”ya ayarlı modern akıldır. Modernleşmeyi zevkçi ve hedonist bir bakış açısıyla okuyan Türk modernleştirmecileri ise, kendi dünyalarında arzuladıkları “edilgen ve metalaşan” kadın tipini, ideal kadın tipi olarak yıllar yılı topluma dayattılar.

Sonuç ortada: “Dünya güzeli”, “kendine özenen” kadınların, onları istediği gibi kullanan erkeklerin ellerinde “kenef karılar” haline dönüşmesi…

Yorum Yaz