KELİME… Molla Sadra, İzharu’l-Hak, Ulemanın Gücü, Ticari Fetvalar ve İslam’da Ticaret Ahlakı?

Kim demiş “Yazın kitap okunmaz” diye?

Kitap, asıl yazın okunur. Böyle sananlar, kışın çok mu okuyorlar sanki? Hiç zannetmem. Yazın okumayan, kışın da okuyamaz. Boş zamanı yokmuş. Yahu, kitap okumak ne vakitten beri “boş zaman” işi? Ne diyordu Hz. Ali: “Hep zamandan şikayet ederiz. Oysa zaman konuşsa, utanırız.”

Şikayet etmeyi bırakın da tatil anlayışınızı değiştirin. Tatili atıl kalmak, boşa zaman öldürmek olarak değil, Kur’an’ın dediği gibi, “bir işle yorulunca başka bir işle dinlen”mek olarak alın. İşte o zaman, yoğun iş temposundan okuyamadığımız kitapları, yaz boşluğunda okuyabilirsiniz. Bunun için size bir demet kitap derledim.

Her kitap herkese hitap etmez. Kitabın muhata kitlesini bulması lazım. Okur kitabını ararsa, kitap da okurunu arar. Bizimki sadece yardımcı olmak.

Molla Sadra ve Hikmet-i Mütealiye, Denge Yayınları, 0212 5247524, İstanbul-2006.

Size biri, “İslam medeniyeti hicri 5. yüzyıldan sonra yükseliş devrini kapatıştır” derse, onu yalanlayınız. Bunu ispat için de, aklınıza başka isim gelmezse, rahatlıkla Molla Sadra’yı (ö. H. 1045/1635) söyleyebilirsiniz.

Türkçeye yeni çevrilen kitabı Ayetullah Hamaney’in abisi olan, felsefe hocası Prof. Dr. Seyyid M. Hamaney yazmış. Molla Sadreddin Şîrâzi, Sühreverdi’de zirvesine çıkan “irfanî hikmet”in son büyük yıldızı. İslam felsefesinde iki ana damar var: Meşailik ve İşrakilik. Birincisi hakikate ulaşmada aklı esas alırken, ikincisi iç aydınlanmayı/sezgiyi esas alır. İşte Molla Sadra, kaba tasnifte bu ikinci damarın yıldızı.

Fakat bence onu İslam felsefesinde yepyeni bir damarın banisi saymak, hiç de abartı sayılmaz. O “Nur metafizigi”nin, bizce bir numarasıdır. Aşkınlık Felsefesi, onda billurlaşmıştır. Vücud’u (varoluş), nur ile izah eder. Mevcud’un, yani vücud’un şu alemde sayısız eşya olarak tecellisini, nurun çeşitli şiddetlerdeki yansıması olarak açıklar? Molla Sadra’yı, İslam felsefesinde kendi semasının tek yıldızı yapan bütün alemde varlığın cevherinin hareketli olduğu mucizesini “keşfetmesi”dir. Ondan önceki filozoflar hareketi eşyanın arazı olarak görmüşler, cevherinde hareketsiz olduğunu düşünmüşler. Molla Sadra ise ilk defa “hareket-i cevheri” tezini ispatlamıştır. Okuyun, analar neler doğururmuş, görün.

Kutsal Kitaba İlahi Çağrı/İzharu’l-Hak, Faran yay., 0212 5224718, İst.-2005.

Ta İbn Hazm’dan çağdaş davetçi Ahmet Deedat’a kadar, Eski ve Yeni Ahid’lere reddiyeler yazıldı. Ama doğrusu, hiç birisi Rahmetullah el-Hindi’nin (ö. H. 1306/1888) İzharu’l-Hakk’ının yerini tutamaz.

Mütercim Molla Abdulhadi’yi Mısır’dan tanırım. Bir gün elinde kitabın tercümesiyle çıktı geldi. Şık bir kapak, kaliteli bir baskı. Tebrik ettim. Daha önce görmüştüm. Ecnebi isimlerde birkaç hataya dikkat çektim. Ama kitap emek mahsulü olmuş. Mevcut Hıristiyanlığın inanç yapısının nasıl derme çatma olduğunu öğrenmek isteyen, bu kitabı mutlaka okumalı. Kitap klasik Hıristiyanlık reddiyelerine hiç benzemez. Hıristiyanlara karşı İslam kaynaklarını değil, yine kendi kaynaklarını kullanır ve tezini tam 12’den vurur.

Önsözde belirtilmemiş, ama kitabı müellifi Sultan Abdülaziz’in daveti üzerine (1864) İstanbul’da bitirdi. Yine Sultan Abdülhamid’in emriyle kitap Türkçeye çevrildi ve İslam harfleriyle yayınlandı. Daha sonra sadeleştirilerek (1972) Latinize edildi. Fakat bütünlüğünü kaybetti. Yeniden çevrilmesi lazımdı. Misyonerlik dalgasına verilecek en iyi cevap budur.

Ulemanın Gücü, Ahenk Yay., 0432 2152432, Van-2003.

Dostum Abdülcelil Candan hocanın alanında nadir olan bir eseri. Adı üstünde: Ulemanın gücünden söz ediyor. Hemen ifade edeyim: Ulemamız güçlüyken, yeryüzünün en güçlüsüydük, ulemamız zayıflayınca biz de zayıfladık, ölünce öldük. Duyduk duymadık demeyin ey millet: Akademisyene, aydına, elini sallayınca ellisine değen “araştırmacı yazar”a (o ne demekse?) âlim muamelesi yaptıkça, gerçek âlimlerin yüzünü göremeyeceksin! Gerçek âlimi Allah şöyle tarif ediyor: “Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olan”. İşte böyle olan alimlerin bir zamanlar nasıl güçlü birer model, yönetimlere karşı nasıl eğilmez bir baş, zalimlere karşı nasıl mazlumların sesi olduğunun örnekleriyle dolu bu kitap. Okuyun!

İslam’da Ticaret Ahlakı ve Güncel Ticari Meseleler, BEKKE Yay., 0352 3200347.

Doç. Dr. Abdülaziz Beki tarafından kaleme alınmış, gerçekten “halin ilmi” olan, ticaretin ta yüreğinden konuşan iki kitap. “Ahlak” deyince, sadece etek altı akıllarına geliyor Müslümanların. Sanki ticarette ahlaksızlık mübah. Yani “paranın dini imanı olmaz”, he mi? Hadi oradan! Dini imanı olmayan ticarete, diniz imansız ticaret derler. “Ticari Ahlak”tan söz eden bu eser mutlaka okunmalı. Hatta MÜSİAD, İGİAD, ASKON vb. gibi paranın dini imanı olacağına inanan iş adamı dernekleri bu kitabı üyelerine dağıtmalı. Güncel meseleleri de, hayli ticari fetva var. Eseri şöyle bir tavaf ettim, hayli emek mahsulü buldum. Klasik ticaret fıkhı üzerine sıkı bir inşa yapılmış. Kâğıt Para (kaime) ve faiz hakkındaki bölüm hayli detaylı. Ne ki müellif, itibari değerli parayı (kağıt) ticari emtia (uruz), hakiki para (fulus), altın ve gümüş (gibi) olduğunu söylese de, benim içim kağıt paraya hiç ısınmadı. Bana, sanki tüm hinlikler kağıt paranın altından çıkıyormuş gibi geliyor. Teminat Mektubu, vadeli satış, kâr haddi, hakların alım satımı, kıymetli evrak, sigorta hukuku gibi konular ele alınmış.

Daha okunacak çok şey var?

Yorum Yaz