Kur’an yasağının gerekçesi ne?

Çocukların Kur’an okumasını yasaklayan kanun, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Kanun metninde, bu yasağı açıklayıcı herhangi bir gerekçe göremedim.

Sahi gerekçe yazsalar, sizce ne yazarlardı? Mesela, “Kutsal kitapları okumak çoluk-çocuk işi değil” mi derlerdi? O halde, 12 yaşından küçüklere diğer semavi şeriatların metinleri olan İncil okumak, Tevrat okumak niçin yasak değil? Dahası Brahmanizmin ve Budizmin kutsal metinleri olan Upanişadlar’ı, Vedalar’ı, Mahabharata’yı okumak da öyle. Demek ki, sorun bu değil.

Şöyle bir gerekçe de olabilirdi: Çocuklar, daha küçük yaşlarda her hangi bir din, hayat tarzı, dünya görüşü ve ideolojinin etkisinde kalmasınlar, akıl ve baliğ olsunlar, inancını, hayat tarzını, dünya görüşünü ve ideolojisini bilinçli bir tercihle kendileri seçsinler.

Bunu da anlardık; fakat daha yedi yaşında ellerine teslim ettiğimiz çocuklarımıza, biz velilerin rızasına bakılmaksızın, İslam’ın amentüsüne sözüm ona alternatifmiş hissi veren ve buram buram sekülarizm ve ideoloji kokan “andımız” adlı metnin bir ayin formunda her sabah okutturulmasına ne demeli? Yangından mal kaçırırcasına, mini mini yavrularımızın pak beyinlerini ve serçekuş yüreklerini yıkama hususunda bu ne acele? O halde, Kur’an yasağının gerekçesi bu da olamaz.

Bunların dışında bir tek ihtimal kalıyor; o da Kur’an’ın ölü yürekleri dirilten ve insana güven, özgürlük ve huzur kazandıran mesajından korkmak. Bu ihtimali insan bir türlü kabullenmek istemiyor; çünkü:

Kur’an mesajı insanlığın değişmez değerlerini bünyesinde taşır. Bu mesajdan korkanlar insanlığın değişmez değerlerine karşı savaş açmış olurlar.

Kur’an mesajı insanı, kendisiyle, Rabbiyle, doğal çevresiyle tanışık ve barışık yaşamaya çağırır. Kur’an mesajını boğmak isteyenler, insanın kendisiyle, Rabbiyle, doğal çevresiyle kavgalı ve sorunlu kalmasını isteyen, çıkar ve iktidarlarını ancak bu kavganın devamında sürdüreceklerine inananlardır.

Kur’an mesajından tedirgin olanlar, mazlumu ve mağduru değil suçu ve suçluyu savunanlardır. Çünkü İlahi Kelam, mazlumu savunur zalimi mahkum eder, mağduru savunur suçu mahkum eder, sorumluluğu savunur, sorumsuzluğu mahkum eder.

Kur’an mesajı insanı kula kul olmaktan sakındırarak Allah’a kul olmaya çağırır. İnsanları kendilerine kul etmeye çalışanlar, tarih boyunca Kur’an’ın özgürleştirici mesajını boğmaya çabalamışlardır. İnsanları Kur’an’dan ayırabildikleri ölçüde kendilerine kul edebilmişlerdir.

Kur’an mesajı, kendisine kulak verenleri bilgiye çağırır; düşünmeye, akletmeye, hatırlamaya çağırır; Hz. Adem’in, Hz. Habil’in, Hz. Nuh’un, Hz. İbrahim’in, Hz. Musa’nın, Hz. Muhammed’in örnekliğine çağırır. Kur’an karşıtları cehaletin karanlığına çağırır; aklı örtmenin küfrüne ve unutmanın loşluğuna çağırır; Şeytan’ın, Kabil’in sapkın Nuh Kavmi’nin, Nemrud’un, Firavun’un ve Cahiliye şirkinin örnekliğine çağırır.

Her ev daru’l-Kur’an, daru’l-Erkam, daru’l-İslam olmak zorunda…

Evleriniz, tıpkı yürekleriniz gibi harim-i ismetinizdir. Oraya na-mahrem eli değmemeli. Unutmamalı ki, Saadet Asrı inkılabını omuzlarında taşıyan bir avuç yiğit mü’min Erkam’ın evinde yetişti. Karanlık çağ, İslam’ın güneşine Erkam’ın evinde hamile kaldı.

Kur’an, kendi nesillerine sahip değilken bile birilerinin korkulu rüyası oluyorsa, bir de kendi nesillerine sahip olduğunu düşünün; hayali cihan değer. Kur’an’ın kendi nesillerine sahip olması, kendi evlerine, yani daru’l-Kur’an’lara sahip olmasından geçer.

Daru’l-Kur’an olan evler, içerisinde televizyonun değil kitabın hakim olduğu evlerdir.

Her ferdinin okumayı bir özel zevke, bilgilenme sürecini bir ibadete dönüştürdüğü evlerdir.

Kadınların hocalarının kocaları, çocukların hocalarının anneleri olduğu evlerdir.

Baba işe, anne işe, çocuk kreşe formülüne karşı direnen ailelerin evleridir.

Terbiye aracı olarak dayağın değil sevginin kullanıldığı evlerdir.

İçerisinde, uysal kölelerin yetiştirildiği evler değil, kendi değerinin farkında, ben idrakine sahip, kimlik ve kişiliği olan şahsiyetlerin yetiştirildiği evler Erkam’ın evi fonksiyonunu üstlenecektir. İşte böylesi bir evde yetişmiş olanlar, Kur’an’dan korkanların korkulu rüyası olacaktır. Çünkü onlar alınıp-satılamayan “insan” gibi insan, “adam” gibi adam olacaklardır.

Onların hakim olduğu ev cennetin dünyadaki şubeleridir.

İşte o evlerin çocuklarının “andı”, Kur’an’ın şu ayetidir: “Duam, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan Allah’a armağan olsun!”

( 9 Ağustos 1999 )

 

Yorum Yaz