Laiklik neden tarif edilemez?

Yargıtay Başkanı Osman Arslan beyefendi, Türkiye’nin laikliği tarif etmesi gerektiğini, dindarlara laiklik üzerinden çeşitli sıfatlar takarak baskı yapılmaması gerektiğini söylemiş.

Ama kendilerini Türkiye’nin sahibi gören malum kesim laikliği tarif edemez. Laikliği tarif etmek, laiklik üzerinden ekmek yiyenlerin işine gelmez. Bu ülkenin kanını iliğini emen bazı çevreler, laiklik tarif edilirse, emme işini ağız tadıyla yapamazlar.

Zaten bunu isteseler ta başında, laikliğin Anayasa’ya dahil edildiğinde yaparlardı. Bile isteye tarif etmediler. İstediler ki, laiklik Demokles’in kılıcı gibi milletin ense kökünde hep bir tehdit unsuru olarak yer alsın. Oradan inmesin. O malumlar, birazcık başını kaldıran millete “Aman ha!” diye tehdit savursun, “öcüler yer seni” desin?

Laikliği tarif etmek işlerine gelmez. Çünkü laiklik birilerinin elinde bir maymuncuktur. İstediklerinin kasasını açıp, içini cebellezi edecekleri bir maymuncuk… İstediklerinin kapısını açıp “Bu ev benimdir, bak anahtarı da benim elimde” diyecekleri bir maymuncuk. “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” sözü, tam da bu durumlar için söylenmiştir. İstedikleri arşivin kilidini açıp içindeki belgeleri değiştirecekleri bir maymuncuktur laiklik.

Laikliği tarif etmek işlerine gelmez. O zaman “Elden gidiyor!” diye bağıracakları bir şey kalmaz. Devşirilmiş sınıfları ayağa kaldırmak, onların damarına basmak için provokasyon gerekçesi ortadan kalkar. Tüm “organize işlerin” köküne kibrit suyu dökülür, kokusu çıkar.

Laikliği tarif etmek işlerine gelmez. O zaman, kimi rektörler kara cübbelerini giyip sokaklara dökülemez. Orduya darbe çağrısı yapamaz. Anıtkabir’e yürüyen çıkar çeteleri, laiklik adı altında çıkar guruplarının menfaatlerini savunamaz.

Laikliği tarif etmek işlerine gelmez. Cunta heveslileri darbe yapamaz. Zira laiklik tarif edilirse, elde darbe gerekçesi kalmaz. Birileri çıkıp, “Siz hangi tarife göre kendinizi laik, karşınızdakini mürteci sayıyorsunuz?” diye sorar. “Bu memlekette sizden başka laik yok mu?” diye sorar. “Her cuntacı, laikliği işine geldiği gibi tanımlayamaz” diyen dürüst laikler de çıkar.

Laiklik tarif edildiği zaman, darbe heveslileri kalkıp memleketin hakim ve savcılarına brifing verme cinayetine kalkışamazlar. Brifing vermeye kalkışsalar dahi, hukuk nosyonu olan hiçbir hukuk adamı buna iltifat etmez. Laikliğin tarif edildiği bir ülkede “andıç” türü belgelerle gazetecilerin ipi çekilmez. Post Modern darbeler yapılamaz. Laikliği korumak adı altında, çıkar gurupları, yedi sülalelerinin geleceğini garanti altına almaya kalkışmaz.

Laiklik tarif edildiği zaman, faili meçhul cinayetler planlayıp, ardından devşirilmiş kesimleri laiklik adına sokaklara dökemezler. Minareleri ve ezanı yuhalatamazlar. Özel Finans Kurumları’nın camlarını ve çerçevelerini indirtecek kadar gözü dönmüş bir güruha rol veremezler.

Laiklik tarif edildiği zaman, İslam’a “irtica, gericilik” salyalarıyla saldıramazlar. Taksim’e ve Göztepe’ye yapılacak camiye karşı çıkmayı, beslenme çantası üzerindeki tesettürlü resme karşı çıkmayı laiklik olarak yutturamazlar. Her Ramazan pazarlanan “Oruç Cinayeti” türü asparagas haberleri, laiklik adına yutturamazlar. Tesettür mayosuyla denize giren kadın ve erkekleri, güpe gündüz laiklik namına taciz edemezler.

Laiklik tarif edildiği zaman, laikliği koruma adına kutsallara küfredemezler. Laikliği tarif ettikleri zaman, laikliğin İslam’ın karşısında bir din olmadığı ortaya çıkar. Laikliği İslam’ın karşısında bir din gibi görüp, insanları “laiklik dininin seküler mümini” olmaya davet edemezler. Hele “Laik olmayan adam olamaz” türünden herzeler yiyemezler. Müslüman mahallesinde salyangoz satmayı da aşarak, domuz satmaya teşebbüs edemezler.

Laiklik tarif edildiğinde, Mehmet Akif gibi bir değere küfür etmek için bir gerekçe kalmaz. Laiklik tarif edildiğinde, Cemevi açıp tekkeleri kapalı tutmak gibi bir garabete de gerek kalmaz. Bu takdirde, laiklik adına Kur’an öğrenmeye, İslami tesettüre, İslami nikah sözleşmesine karşı çıkmanın bir gerekçesi kalmaz.

Belki laiklik tarif edilirse, Kur’an öğrenen çocuklar ve kadınlar bir rahat yüzü görür. Müslüman da dini ekalliyete mensup bir Hıristiyan ve Yahudi kadar din özgürlüğünden istifade eder.

Belki laiklik tarif edilince, hukuk “guguk” olmaktan çıkar. Kanun deyince “bir telli çalgı türü” akla gelmez olur. Belki o zaman, ”devlete karşı işlenen” suçları affetmediği halde kişiye karşı işlenen suçları affetme yetkisini anasının ak sütü gibi kendine helal gören devlet anlayışı son bulur. Ve işte o zaman devlet vatandaşını öz-üvey diye ikiye ayırıp kendi elleriyle bölücülük yapmaz.

O zaman, Türkiye “yerliler-kovboylar” arasında ikiye bölünmez. O zaman devlet, bir çıkar gurubunun örgütlü gücü olmaktan çıkıp, milletin devleti olur. O zaman, laiklik adına milletin inancına karşı yürütülen gizli savaş belki son bulur.

Sahi, eğer laiklik tarif edilince böyle olursa, laiklik karambolüyle iş pişirip malı götüren malum çıkar çevreleri laikliği tarif ederler, buna izin verirler mi dersiniz?

Siz söyleyin, bunu yaparlar mı?

Yorum Yaz