Makedonya, ah Makedonya

Dr. Yakub Hoca…

Lisans eğitimini Arap ülkelerinde, lisansüstü eğitimini Batıda yapmış, Makedonyalı bir Müslüman alim. Doğuyu da Batıyı da çok iyi tanıyan biri.

Arapçayı ana dili gibi konuşuyor. Oldukça mütevazı ve vakur. Sarı sakalının hilallediği yüzünde sadece Balkanların değil, bir buçuk milyarlık bir dünyanın acısı ve sancısı var.

Makedonya’da merkezi bir mescidin Cuma imamlığını da yapan Hocanın vaaz ve hutbe kasetlerinin Türkiye’deki Balkan kökenliler arasında elden ele dolaştığını öğrendiğimde şaşırmadım. Kendisi tevazuunu bozmuyor ama onu tanıyan biri Cuma konuşmalarının radyodan bir milyondan fazla insana ulaştığını söyledi.

Mevlüt Bey… O da, Yakub Hocanın yolunda. Lisans eğitimini Suriye’de tamamlamış. Doğduğu topraklar kana bulanınca ihtisasını yarıda kesip milletinin hizmetine koşmuş. O şimdi Makedon Müslümanlarının -Türkiye’de dahil- bölge ülkeleri nezdindeki siyasal temsilcisi…

New York’ta tam tekmil bir külliye olan Miraj Islamic School’un (www.mirajschool.org) yükünü omuzlayan Makedonyalı Üstad Ömer’i de tanıyınca, kendi kendime dedim ki: “Yahu bu Makedonya aslan yatağıymış da, meğer bizim haberimiz yokmuş!”

Kısa bir araştırmadan sonra gördüm ki, Makedonya, Balkanlarda İslam’ın insan kaynakları açısından mübalağasız en gelişmiş bölgesi. İslami bilinç ve yaşantı açısından ne Bosna’yla, ne Kosova’yla kıyaslanabilir. İşte şimdi o aslan yatağında oluk oluk kan akıyor… Tıpkı halk ozanı Seyrani’nin dediği gibi: “Aslan yatağını çakallar tuttu”…

% 10’a indirilecek! İndir!             

Avrupa’nın “derin devleti” Avrupa’da hiçbir ülkedeki Müslüman nüfusun % 10’u geçmesini istemiyor mu? Bu konuda Avrupa ülkeleri arasında oluşmuş zımni bir ittifak mı var?

İhtisas alanı haline getirdiği Balkan Müslümanlığı konusundaki bilgi ve birikimiyle kafalarımızdaki klasik milletvekili imajını (“salla başını al maaşını” tipi) sarsan Hüseyin Kansu’nun kesin kanaati bu yönde. Osmanlı sonrası balkan coğrafyasında olup bitenler de bunu doğruluyor. Özellikle son on yılda Bosna’da, Kosova’da, Arnavutluk’ta ve son olarak da Makedonya’da yaşananlar, bunun şahidi…

Peki, bu % 10’a indirme işi nasıl beceriliyor?

Makedonya örneğini verelim, fakat önce rakamlar konuşsun: Makedonya’da nüfusun % 40’ını Müslüman Arnavutlar oluşturuyor. Türkler, Torbeşler (Slav asıllı Müslümanlar) gibi diğer kavimlerden olan Müslüman nüfusun toplamı ise % 15. Etti mi % 55… Geriye kalan Hıristiyan Makedonlar % 45…

Peki, nüfustaki bu oranlar siyasal temsile yansıyor mu? (Yo! Türkiye’yi işin içine karıştırmayın, biz Makedonya’dan söz ediyoruz!) 120 parlamenterin sadece 20’si Müslüman. Kısaca durum şu: Bir Hıristiyan’ın oyu, 5 Müslüman’ın oyuna eşit…

“Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa” dizesini mırıldanıyor gibisiniz…

Evet, Makedonya Müslümanları adil siyasal temsil hakkı istiyorlar… Üniversite eğitimini kendi dilleriyle yapmak istiyorlar… Bu orta ve ilk eğitimde mümkünken, iş yüksek eğitime gelince değişiyor. Niyet başka; maksat

Müslümanların devlet memuriyetinin engellenmesi…

Ve Müslüman soykırımı başlatılıyor… “% 10’a indirilecek! İndir” komutu uygulanıyor…

Şimdi, gözlerimizin içine bakılarak, burnumuzun ucunda bir Müslüman katliamı gerçekleştiriliyor; hem de Balkanlar’ın en şuurlu İslami unsurları… Türkiye, bu katliam karşısında ne mi yapıyor?

Türkiye, ah Türkiye!

“Seyirci kalıyor” diyemeyeceğim… Keşke seyirci kalsaydı… Sabataist (Geleceğin tarihçileri 20. Yüzyıl Türkiye’sini, “Sabataistlerin altın yüzyılı” olarak niteleyecek) Dışişleri bakanımızın patronajındaki dışişlerinden katliamına destek mahiyetinde az demeç duymadık. Almanya eli kanlı Makedon yönetimine tank verdi, Ukrayna silah verdi, Türkiye moral veriyor.

Cengiz Çandar şunları söylerken yerden göğe haklı:

“Türkiye’nin bir Makedonya ve genelde Balkan politikası var mı? Yok. İsmail Cem, Kuşadası’nda Yorgo Papandreu’yu zeybekiko oynarken nasıl seyredip alkış tutuyorsa, Türkiye yıllardır Yunanistan’ın Avrupa adına Balkanlar’da rol üstlenmesini seyrediyor.”

Malum Türk medyası mı?

O bildiğiniz gibi; “gayr-i müslim olsun da çamurdan olsun” mantığıyla İslam ve Müslümanlara karşı kan davasını sürdürüyor.

Çandar, Türkiye’nin bir “Makedon politikası”nın olmayışından şikayet ederek “tarihi misyon”a atıfta bulunuyor. “Tarih”ini öz elleriyle yok eden, kendi insanlarını kendi tarihine düşman eden bir ülkenin “misyon”unun da olamayacağını bilmez mi Çandar?

Bilir bilmesine de, ne yapsın zavallı, bir umut, bir temenni işte… Belki bir tatlı rüya…

Rivayet oldur kim, Makedonların “düşman” ilan edip “topyekün savaş” açtığı Makedon Müslümanları Türkiye’ye kaçıyorlar imiş…

Şu garabete bakın mirim! Ya Türkiye’de “iç düşman” ilan edilip kendilerine karşı “top yekün savaş” açılan on milyonlar nereye kaçsın? Makedonya alır mı acep?

Ne ağlıyorsunuz? Bu, dahiyane bir stratejinin eseri olamaz mı? Belki, “Osmanlı fetih medeniyetinin” Cumhuriyet’e uyarlanmış modern bir versiyonudur! Biraz ters ama o kadarı kadı kızında da bulunur.

Yorum Yaz