Münafık kontenjanından Arabistan”a bir iki!..

Nifak hakkındaki genel yargı, onun bir “inanç hastalığı” olduğu yönündedir.

İşin inancı ilgilendiren bir boyutu olmakla birlikte, aslında nifak, bir inanç hastalığı olmaktan daha çok, derin bir ahlak zafiyetidir.

Nifakın illeti iman zafiyeti olsaydı, her kafir aynı zamanda kaçınılmaz olarak münafık olurdu. Ama değil. Yani münafık, inançsız olduğu için değil, ahlaksız olduğu için münafıktır; ahlaksız, ilkesiz, değersiz ve eyyamcı…

Eyyamcının tek ilkesi vardır: ilkesizlik. Tek sloganı vardır: Dün dündür, bugün bugün. Tek hedefi vardır: Çıkar. Tek dünyası vardır: Bu dünya. Ama iki yüzü, hatta iki yüz yüzü vardır. Yerine ve zamanına göre bunlardan birini takar, diğerini çıkarır. O günkü taktığı yüzü günlüktür, hatta bazen saatliktir.

O gün gördüğünüz yüze güvenip bir tanım yapamazsınız. Sizi yanıltır. Mahcup olursunuz. Zira yarın yüzünü değiştirebilir. Siz onu tarif edinceye kadar, o kendisine anın çıkarına uyun yeni bir yüz edinebilir. Siz, elinizdeki eskiyip atılmış yüzle kalakalırsınız. Sizi yalancı bile çıkarabilir, “Ben o değilim” der. Hiçbir şey diyemezsiniz. İşin kötüsü, doğrudur da. O, o değildir. Ama o, “Ben şuyum!” dediği her seferinde taammüden yalan söylemiştir. İşte asla doğru çıkmayacak olan da budur.

O kimdir peki? Hiç kimse! O herkestir, o hiç kimsedir. O her şeydir, o hiçbir şey değildir. O her taraftır, o hiçbir taraf değildir. Her şeyi hesap eder de, her taraf olanın bertaraf olacağını hesap edemez. Ve sonuçta mutlaka bertaraf olur.

Münafığın yüzü başta olmak üzere, birçok şeyi ikidir, ikiden fazladır da, bir şeyi tektir: dünyası. Zaten tek dünyası olanın iki yüzü olur. Hiç iki dünyası olan, ikiyüzlü olabilir mi? Maskelerin düşeceği, insanın yüreğindeki gerçek kimlikle arz-ı endam edeceği o Bir Gün’e inanan, hiç münafık olabilir mi?

Münafığın en çok benzediği canlı köstebektir. Bu yüzden, köstebeklerin yuvalarına da, “nifak” ve “münafık” ile aynı kökten gelen “nefak” adı verilir.

Köstebeklerin görme duyuları gelişmemiştir. Kendileri görmediği, kör olduğu için, başkalarını da kendileri gibi sanırlar. Kimse fark etmesin diye, yer altında kazarak yol alırlar. Yine de fark edilmekten kurtulamazlar. Toprağı teptikleri yer, onları ele verir. Yakalanmaları yine de kolay değildir. Ancak iyi bir takiple yakayı ele verirler.

Köstebeğin yer altında yol alması sebepsiz değildir. Tali sebebi başkalarına görünmemektir, fakat esas sebep başkalarının emeğini aşırmaktır. Daha çok meyvelerini toprağın altında depolayan patates, soğan, sarımsak, yer elması vb. gibi yumrulu bitkilere musallat olurlar. Genellikle yemek için değil, sadece yığmak, biriktirmek için çalarlar emekleri. Bu yüzden, köstebek yuvasını bulan ihya olur.

Münafık da, köstebek gibi rantçıdır. Rantiye sınıfı genellikle köstebek tabiatlılardan oluşur. Başkalarının emeğine göz diker. Haksız kazanca bayılır. Kalben tam inanmadığı halde inanmış gözükmesi, aslında “inkar ettiği”, “hiç inanmadığı” anlamına gelmez. Münafık, kalben hiç inanmamaktan daha çok tereddütlü ve ikirciklidir. “Ahiret yoktur” demek yerine, “ya varsa” diye düşünür. Kur’an bu hale “rayb” der. Bu kuşku içini kemirir. Tam inanmadığı için, ahireti hak edecek bir hayat ortaya koymaz. Tam inkar etmek ise, hem dünyada hem ahirette işine gelmez.

Dünyada işine gelmez. Bu yüzden, Müslüman gibi görünmeyi menfaatine uygun bulur. Zaten münafıklar daima Müslüman toplumların içinde, Müslüman olmanın avantajlar barındırdığı yerde ortaya çıkarlar. Belki Münafığın varlığının tek olumlu yanı budur. “Demek ki” dersiniz, “bu toplumda Müslüman görünmek hâlâ sahibine avantaj sağlıyor”.

Fakat! Münafık, ya bu avantajı kullanıp tükettiği, ya deşifre olduğu, münafıklık yoluyla daha fazla bir çıkar elde edemeyeceğini gördüğü veya Müslüman görünmek avantaj yerine dezavantaja dönüştüğü için, Müslüman maskesini yüzünden sıyırıp atabilir. Onun yerine inkarcı maskesi takar.

Şaşırmayın. Müslümanlığında meymenet olmayanın, münkirliğinde de meymenet olmaz. Ondan bir şey çıkmaz. Onun cevheri yoktur, tümüyle cüruftur. Siz böylesi durumda o münkirliğini gösterdi diye gerçekten “münkir” sanırsınız. Bence o da yalandır. Münkirlere, boşuna “bizden oldu” gerekçesiyle sevinmemelerini tavsiye ederim. Onları da yarı yolda bırakabilir. Müslümanlar da boşuna “işte gerçek yüzü göründü” diye sevinmemelidirler. Onları da hayal kırıklığına uğratabilir.

Neden mi? Mesela, ölümü görünce. Saadet Asrı münafıklarının elebaşısı Abdullah b. Ubey b. Selul öyle yapmadı mı? Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiği sırada Medine’ye başkan olmaya hazırlanıyordu. Hicret, onun tüm planlarını alt üst etti. Adam bir ömür bunun acısını unutmadı. Fakat ölümü görünce, yine her münafık gibi rantçılık yaptı. Efendimiz’in, hem cenazesini kıldırmasını, hem de hırkasıyla kefenlemesini vasiyet etti. Fakat kalplerin özünü bilen Alemlerin Rabbi, onun oyununu bozdu. Rabbimiz, Peygamber’ini, onun cenazesini kıldırdığı için uyardı, bir daha yapmamasını emretti.

Arabistan’a sadece tesettürlüler değil, İbn Ubey’in yanında yatmak için onun izini izleyenler de gidebilir. Malum kontenjandan…

 

Yorum Yaz