Müslümana ”Vahhabi” diye saldırmak 2

Kafkaslarda, Rus işgaline karşı yürütülen iman, adalet ve özgürlük mücadelesinin alnına kara çalmaya yeminli olan odaklar, bu mücadelenin imajını “Vahhabi” nitelemesiyle bozmayı deniyor.

Şu günlerde, yüreklerimiz coğrafyamızın o bölgesinde atıyor; çünkü Rus uçakları Kafkas halklarının üzerine ölüm kusuyor. Sadece bir günlük Rus bombardımanının acı kaybı, çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 200 sivil insan.

Dünyaya nizamat verenler, onları “insandan” saymıyor. Onların “yaşama hakkını” savunan çıkmadı şimdiye kadar. Dünyanın jandarması ABD, Kafkasları dişleri ve tırnakları sökülmüş Rus ayısına “sus payı” olarak peşkeş çekiyor. ABD, bir yandan Rusya’nın “arka bahçesi” olarak gördüğü bölgede “İslami bir oluşuma” suratını asarken, diğer yandan Rusya’nın bölge üzerindeki otoritesinin zayıflamasını kendi lehine kullanmak istiyor.

Kafkaslarda verilen özgürlük mücadelesi karşısında Türkiye’yi yönetenler garip ve silik bir tavır sergiliyorlar. Konuşmak zorunda kalanlar, Rusların bölgede yaptığı katliamı “iç işleri” olarak nitelendiriyorlar. Bazıları bunu diplomatik bir dil olarak niteleyebilir, ben “dandik dil” diyorum. Her şeyi “dandik olan” bir devlet anlayışının vakarlı bir tavır sergilemesi, büyük bir sürpriz olurdu doğrusu.

Oysaki Çeçenlerin verdiği destani özgürlük savaşı, Türkiye için hayati önemi haiz Bakü-Ceyhan Petrol Hattına verilmiş dolaylı destek anlamına geliyor. Çünkü Bakü-Ceyhan Hattının alternatiflerinin başında “Batı Hattı” diye bilinen Novorosisk Hattı geliyor. Kafkaslardan geçen bu hat, Müslüman Çeçen mücahitleri sayesinde, en azından mücadele boyunca devre dışı. Türkiye’yi yönetenler, kendilerine verilen bu dolaylı ve de hayati desteğe minnet ve şükranlarını, Rus ağzını kullanan bir dış politikayla mı ödeyecekler? Yazık.

Medyanın hali önde giden zincirli misali; Rus medyasından daha insafsızca saldırıyor Çeçen mücahitlere. Irzına geçen zorbaya aşık olan aptal uşak rolünü daha ne kadar oynayacak laikçi medya, onu bilemem. Bildiğim tek şey, iflah olmaz bir sadomazoşizme yakalandığı gerçeğidir.

Ben, bu yazıda, 18. Yüzyılda Arabistan’ın Necid çöllerinde, Şafi, Hanefi ve Hanbeli hocalar elinde yetişmiş bir din adamı olan Muhammed b. Abdulvahhab’ın elinde doğup, Hanbeli mezhebinin selefî İbn Teymiye çizgisini, kaba ve katı bir yoruma tabi tutarak, çölün saf ve haşin bedevilerinin hoşuna gidecek bir ideolojiye dönüştüren “Vahhabi” Hareketini ele alacaktım.

“Vahhabi” ismi, bu harekete düşmanları tarafından takılmış bir isim. Hareket kendi kendisine “Muvahhidûn” (Tevhidîler) adını vermiş. İlk başlarda sadece çöl bedevileri arasında tutunan dini içerikli bir hareket iken, Deriye Emiri Muhammed b. Suud’u saflarına katınca, siyasal bir kimliğe de sahip olacaktır.

Harekete karşı ilk savaş açan, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dır. İngilizlerin de teşvikiyle Taif’e giren Mehmet Ali Paşa (1812-13), şehri yerle bir eder ve Emir Abdülaziz’in yerine geçen oğlu Abdullah ve ailesini esir alarak İstanbul’a gönderir. İngilizler Paşa’yı, İç Arabistan’daki “kontrolsüz” hareketi bastırdığı için Yüzbaşı George Forester Sadlier başkanlığında bir heyet yollayarak kutlayacaktır. Tabi ki, daha sonra roller tam tersine döner; İngilizlerle işbirliğinin her kapıyı açtığını gören sürgündeki Emir ailesinin fertleri, hasımlarından atak davranarak, işbirliği sırasına bu kez kendileri girerler.

Daha sonra, biri resmi diğeri gayrı resmi çizgi olmak üzere, birbirine hasım iki kola ayrılan hareketin ilk kolu kendi çıkış ilkelerine karşı yabancılaşıp, kimilerinin ifadesiyle “Suudi Amerika”ya dönüşen Suudi Krallığı’nın resmi ideolojisi haline gelirken, ikinci kolu 1979 Kâbe Kalkışması’nda olduğu gibi hareketin resmi takipçilerini Şeriat adına ihanetle suçlayacak bir noktaya gelirler. Hareketin kapsamlı bir eleştirisi için bu sütunun haftalar boyu bu konuya ayrılması gerekir ki, bu da mümkün değildir.

Ancak mümkün olan bir şey var: Yavrusunu yemeyi kafasına koyduğunda onu fareye benzeten hain ana kedi rolü oynamamak. Bunun için de, mensup olduğumuz “alt kimlikler” konusunda, tapınırcasına takım tutan bir futbol hastası tavrı sergilememek. Her takımın, mensuplarını gaza getiren amigoları bulunur. Siz siz olun, taraftarlığınızı hastalığa, aidiyetinizi körlüğe, yandaşlığınızı hissiliğe, mensubiyetini akılsızlığa dönüştürmeyin.

Yoksa Rusların Çeçen mücahitlere “Vahhabiler” diye saldıran Türk medyasıyla gurur duyduğu gibi, şeytan ve yandaşları da “Müslümanlar ancak kardeştirler” diyen Kur’an’a gözlerinizi kapadığınız için, sizinle gurur duyar.

( 29 Eylül 1999 )

 

Yorum Yaz