Papa Çankaya’da! Haydi hep beraber: Çankaya laiktir laik kalacak!

Artık tevatür olmuştur. Süleyman Nazif ile Abdullah Cevdet arasında geçen o tarihi konuşmayı bilenleriniz vardır. Ben bilmeyenler için bir daha aktarayım.

Sözünü dudaktan gözünü budaktan esirgememesiyle maruf Süleyman Nazif, bir cenaze namazı öncesinde, Abdullah Cevdet‘i abdest alırken yakalar. Tabi ki yapıştırır lafını:

– Bari dinsizliğinde samimi ol!

Abdullah Cevdet kim mi? Kırk kılıklı biri aslında. O bir, “hiç kimse”. O, Osmanlı’nın kurban kuşaklarından bir kurban. Cins kafa zehirlenince, zehirliyor. Unutmayın: En iyi, bozulunca en kötü oluyor.

Ünlü İçtihat dergisinin sahibi. Zavallı büyük hocalarımız; bu ne idüğü belirsiz yarım ateistin ağzından içtihat lafı çıktı diye, tuttular içtihada düşman oldular. Madem Abdullah Cevdet “içtihat” diyor, o halde içtihat kötü bir şey. Vurun içtihada. Bu yaklaşıma göre, içtihada karşı olmak, Abdullah Cevdet’e karşı olmak gibi bir şeydi.

Bu ne? Müseylime ”Ben peygamberim” diyor diye, peygamberliğe karşı mı olalım?

Cevdet bir ara Avrupa’dan Türk ırkını döllemek için damızlık erkek getirmeyi teklif edecek kadar alçalıyor. Takriben İttihat ve Terakki’nin azgın yıllarından (1912-13 mü desem) Bahailiğe merak salıyor ve Osmanlı’nın din değiştirmesini teklif ediyor.

Aslında konu Abdullah Cevdet değil. Asıl konu, Papa’nın laikliğin kalesi (!) Çankaya’yı ziyaret edecek olması.

Şimdi sorular şunlar: Papa bir dini kişilik, Katolik Hıristiyan âleminin başı. Kilisenin lideri. Tanrı adına hareket ediyor. Katolik ilahiyatına göre bedeni de kutsal sayılıyor. Başında Papalık şapkası, sırtında papalık pelerini, göğsünde altın haç, elinde haçlı kutsal (!) âsâ, laikliğin yılmaz bekçisi Ahmet Necdet Sezer’in makamını ziyaret edecek.

Niye gülüyorsunuz? Bu yalnızca komik değil, biraz da trajik: Bu ülkenin trajedisi. Aslında ağlamanız lazım.

Neye mi?

Müslümanların halifesini palas pandıras kapı dışarını eden ülkemin, Papa’yı karşılamak için el pençe divan duruşuna?

Başbakanlık konutunda iftar verildi, iftara üç-beş sarıklı hoca davet edildi diye post modern darbe yapılan ülkemin, bir önceki Papa ölünce bayraklarını yarıya indirmekten utanmayışına?

Devletin laiklik adına ibadeti bile yasaklayacağını söyleyebilecek kadar kendinden geçen bir Cumhurbaşkanı’nın, Katolik dünyasının Papa’sını “Çankaya laiktir laik kalacak”ta tıpış tıpış ağırlayacak olmasına?

İsterseniz ağlamayın. Ama mutlaka soru sorun. Akıl sağlığınız için bu şart: “Siz laikliği, neden her seferinde Müslümanları görünce hatırlıyorsunuz da, Papa’yı görünce unutuyorsunuz?” diye sorun.

“Kiliseye karşı neden laik değilsiniz de, Camiye karşı laik, hem de militan laiksiniz?” diye sorun.

“Tevrat, İncil söz konusu olunca neden “Yaylalar, yaylalar!” nakaratını tekrarlayıp kuş uçuruyorsunuz da, Kur’an söz konusu olunca neden o kalın kaşlarınız çatılıyor, gözleriniz beleriyor, damarınız kabarıyor, burnunuzdan soluyorsunuz?” diye sorun.

“Neden bir Hıristiyan Okulu olan Galatasaray Lisesi’ne karşı hiç saldırdığınız görülmedi? Hep sarmaş-dolaş can ciğer kuzu sarması oldunuz. Hepsi de farklı birer Hristiyan tarikat ve mezhep okulları olan Saint (Aziz) Joseph Lisesine (Kolacı Tuncay Özilhan buradan mezun), Saint (Aziz) Michel Lisesine, Amerikan Koleji’ne (Sabancı’nın oğlu buradan mezun), Saint Benoit Lisesine, Robert Koleje, Alpinusa Zous Koleji (Koç’un oğlu buradan mezun) o ‘mübarek’ ağızlarınızı açmazsınız da, sıra milletin İmam-Hatip Liselerine gelince öfkeniz ağzınızdan taşar?” diye sorun?

“Şu memleketteki binlerce liseden bir tanesine, “Hz. Ebubekir Lisesi”, “Hz. Ömer Lisesi” adını verilseydi, yüzünüzün rengi neye benzerdi?” diye sorun.

“Peki aynı yüzünüz, Hıristiyan azizlerinin adını taşıyan okullara karşı neden bu kadar sakin ve munis” diye sorun?

“Atilla Yayla’yı düşüncelerini ifade etti diye ideolojik linçe tabi tutarsınız da, Artin ve Ohannis’in torunu, Manufer’in oğlu Emin Alıcı’ya, Agop Vartovyan’ın torunu Yücel Aşkın’a neden sesiniz çıkmaz, hatta can siperane korursunuz?” diye sorun.

“Bir vaizin bindiği Jet-ski’yi manşetlere taşımaktan utanmazsınız da, “Çağdaş Yaşamı desteklemek bu ülkede kala kala Lilimina Raiman’ın kızına mı kaldı?” diye neden hiç sormazsınız?” diye sorun.

Açık veriyorsunuz beyler, açık veriyorsunuz. Bari laikliğinizde samimi olun!

Yorum Yaz