Papazın derdi

Washington – İslam’ın ABD’deki yayılma trendi, İslam’ın yayılış tarihi konusundaki en çaplı eserlerden birinin yazarı olan T.W.Arnold’un şu tespitini hatırlattı:

“İslam’ın en büyük insan kazanımlarını, siyasal gücünün en zayıf olduğu zaman ve mekanlarda gerçekleştirmiş olduğuna inananlardanım.”

Yalnız Oryantalist değil, aynı zamanda İngiliz sömürüsü altındaki Hindistan’da fiilen görev yapmış biri olarak Arnold’un bu tespitinin altında bir şeylerin yattığını düşünebilirsiniz. Ama o, bu tespitinin gerekçesini açıklama sadedinde şöyle der:

“İslam İspanya’daki varlığının en son gününe kadar mühtedi kazanmayı sürdürmüştür.”

Arnold’un dile getirdiği bu gerçek, insanı hayrette bırakan tarihi bir veridir. Endülüs Müslümanları, İspanyollar eliyle Hıristiyan olmakla öldürülmek arasında bir seçime zorlandıkları günlerde dahi, yerli halk arasında İslam’a girişler devam etmekteydi.

Günümüzde İslam yayılışını hâlâ sürdürmektedir. Afrika, Avrupa ve Amerika’da İslam hâlâ en hızlı yayılan din olma özelliğini sürdürmektedir. Bunun biz Müslümanlardan kaynaklanmadığını düşünüyorum. İnsanların, Müslümanların hal-i pür melaline bakarak İslam’a koştuklarını söylemek, elbette insanı gülümsetir. Fakat bu İslam’ın bir din olarak cazibesinin kendi özünden kaynaklandığının da en çarpıcı göstergesi.

Hakikat cazibesini özünden alır.

ABD’de İslam’ın yayılışı, bu gerçeği bir kez daha doğruluyor.

Zencilerin Müslüman olmaları sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik faktörlerle açıklanabilir. Fakat Körfez Savaşı’na katılan ABD askerlerinden binlercesinin Müslüman olmasını bununla açıklayamazsınız.

Dr. Ebu Amine Bilal Philips’in verdiği rakam ‘en az’ kaydıyla 3000. Bu rakamın giderek arttığı, hatta bu sayının şimdilerde 10.000’i bulduğu ABD’deki çeşitli kaynaklar tarafından dile getiriliyor.

İslam’ın ABD’deki bu hızlı yayılışı birilerini telaşlandırmıyor da değil. Akademik kariyerini ABD’de tamamlayıp burada iş kurmuş olan bir dost, bu yakınlarda gerçekleşen medyatik bir olaydan söz etti.

Ülkenin popüler kanallarından birinde, durduk yerde bir papaz İslam karşıtı bir program başlatmış. İslam hakkında, malum Türk medyasının da diline doladığı yaveleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme taşıyan Papaz’ın derdi sonradan anlaşılmış: Meğer papaz efendinin oğlu Müslüman olmamış mı?

Oğul sadece Müslüman olmakla kalmamış, Hıristiyan din adamlarının çevresine de el atarak onlar arasında İslam’ın hızla yayılmasına ön ayak olmuş. Bu gelişme, şimdilerde papazların çevreleriyle sınırlı kalmayıp bizzat papazları da içine almış bulunuyor. (ABD’li papazların nasıl Müslüman olduklarının ilginç hikayelerini öğrenmek için www.islamtoday.com adresine başvurabilirsiniz.)

ABD’de en çok satan kitaplar arasında Celaleddin-i Rumi; ABD’deki yaygın adıyla: Rumi’nin ( Celaleddin) Mesnevi’sinin bulunduğu, artık herkes tarafından biliniyor. Ben bilinmeyen bir anekdot aktarmak istiyorum.

Islam: Empire of Faith (İslam: İnanç İmparatorluğu)

Bu, ABD’nin en bilimsel kanallarından biri olan PBS tarafından yayınlanan bir programın başlığı. Bu kanal reklam almayan, tüm yayınları ciddi şirketlerin ve NGO’ların sponse ettiği eğitim amaçlı programlardan oluşan bir kanal. Öğretim görevlisi dost “Çocuklarımın benden izin almadan izleyebileceği tek kanal” demişti.

Leonard Lionnet’ın yazıp Ben Kingsley’nin sunduğu İslam İmparatorluğu programında hiçbir komplekse kapılmaksızın İslam “insanlık tarihinin en büyük başarılarından biri” spotuyla sunuluyor. Ardından bir itiraf: “Batıda korku ve yanlış anlaşılmadan dolayı çok fazla bilinmeyen bir din.”

Ve arkasından büyük itiraf geliyor:

“Onlar Rönesans’ın tohumlarını Leonardo Da Vinci’nin doğumundan 600 yıl önce ekenlerdi!”

“Hastaları iyileştirmeyi, hesap için kullanmak üzere numaraları biz onlardan öğrendik!”

“Dünyadaki tüm kültürler İslam tarafından şekillendirildi!”

ABD’de İslam’ı böyle komplekssiz ele alan Hıristiyan dinine mensup insanların oluşturduğu kanallar var.

Bir de Türkiye’yi ele alalım. Mesela ciddi kanal olma iddiasındaki eski-yeni solcuların güdümündeki kimi özel TV istasyonları… Bu kanallarda siz İslam’la ilgili önyargısız ve manipülatif olmayan, ciddi ve bilgilendirici bir tek program izlediniz mi? Bırakalım onu, bu kanalların “sözümona” en ciddi sayılanlarında dahi, İslam’a karşı adı konulmamış bir yasak var gibi.

Bu kanallarda, karalayıcı ve soğutucu olmadıkça, İslam’la ilgili hiç bir şeyin yer almayacağına ilişkin yazılı olmayan bir kural mı var? ABD’li aydınların komplekssizliğine bakınca, insan, söz dine gelince zır cahil olduğu ortaya çıkan ‘büyük’ Türk aydınlarının “ateliğinden” dahi kuşkuya düşüyor.2

Yorum Yaz