Ramazan’a saygı

İlçemizde yaşayan Rum ve Ermeni azınlığın son temsilcilerine yetiştim.

Rumlar bizden önce de varlardı. Ermeniler ise büyük tehcir ile gelmişler. Camcı Agop mesela ya da Vakkis Usta?

Çocuk hafızama efendi ve kibar tavırlarıyla yer etmişler. İşyeri komşuluğu yaptığımız gayr-i Müslimlerin hiçbir Ramazan’da Müslümanların gözünün içine baka baka bir şey yiyip içtiklerine şahit olmadım.

Hatta gayr-i Müslim annelerin bu konudaki titizliği bazı Müslüman annelerden bile fazlaydı. Ramazan’da çocuklarının eline bir şey verip sokağa çıkarmazlardı.

Kapatılan DEP’in eski vekillerini milletin huzurunda ellerinde su bardaklarıyla medyaya poz verirken (evet, bu poz vermedir) görünce, çocukluğumun Ramazan’a saygılı Ermenileri geldi aklıma.

Ramazan’a saygı duyanların adı Agop, Vakkis, Ohannes?

Ramazan’a saygısızlık yapan eski DEP’lilerin adı Leyla, Hatip, Sırrı?

Olur, inanmıyor olabilirler. “Dileyen iman eder, dileyen inkâr eder” diyor Kur’an. Agop Efendi, Vakkis Usta da inanmıyordu İslam’a. Fakat insanların inançlarına saygı duyuyorlardı. Ben azınlık oldukları için öyle yaptıkları kanaatinde değilim. Aldıkları terbiye öyleydi. Onlar Osmanlı artıklarıydı ve bir arada yaşama kültürüne sahiptiler. Çok dinli bir ortamda nasıl davranılacağını biliyorlardı.

Agop’un ve Vakkis’in bildiğini Leyla ve Sırrı neden bilmez? Bilmez mi gerçekten?

Söyler misiniz; nedir bu işin sırrı? Bunlar Kürt halkının dinden imandan çıktığını düşünmüyorlarsa eğer, Ramazan günü ellerinde bardaklarla kime mesaj veriyorlar dersiniz?

Basın toplantısı dediğinin süresi nedir ki? İnsan bu sürede su içmese ne kaybeder? Üstelik bunlar yeni parti kuracaklarmış. Yani siyaset yapacaklarmış. Bunların hedef kitlesi Fransızlar ya da Almanlar değilse, öteden beri dindarlıklarıyla ün salmış Kürtlerin mahallelerinde salyangoz satana hoş geldin diyecek kadar yabancılaştıklarını mı sanıyorlar?

İnsan içine çıkıyorsunuz da, sırf etrafınıza saygıdan dolayı sucuklu yumurta yemekten vazgeçiyorsunuz. Sinemaya gidiyorsunuz, sesinizi kısarak konuşuyorsunuz; topu topu üç-beş yüz insan rahatsız olmasın diye. Tiryakisiniz, fakat başkalarını rahatsız etmemek için üç-beş saatliğine sigaranıza el atmıyorsunuz.

Bu efendiler halkı Müslüman bir ülke kamuoyunun önüne çıkıyorlar. Onların inançlarını tınmadıklarını ilan edercesine, ellerinde su kadehleriyle poz veriyorlar.

Yeni kuracakları parti “Türkiye’nin partisi” olacakmış bir de. Hangi Türkiye’nin? Demek ki o Türkiye’de Müslümanların yeri yok. Onlara saygı duymasan da olur, değil mi?

Bence mesaj veriyorlar. Mesajlarının muhatabı Türk ya da Kürt halkı değil, Avrupalılar. Biz devşirildik mesajı bu, biz sizdeniz mesajı. Sezer’de aynı şeyi yapmıştı, ama onun mesajı içerdeki kafadarlarına dönüktü.

Eski DEP’liler en sonunda militan Kemalistlerle Ramazan’a saygısızlık gözesinde buluşmuş oldular. “Hayırlı olsun” diyemem. Hayır haktadır. Ama kutlu olsun diyeyim. Zaten öteden beri iddiam odur: Bu ülkede Ateist Kemalizmin savunuculuğu kala kala Apoistlere kalacaktır. “Niçin?” demeyin, okuyun:

“Aziz Peder. Hristiyanlığa çok yakınım. Sizin şahsınıza ve dininize duyduğum saygı, benim savaşımın ve düşüncelerimin merkezindedir.”

Bu mesaj, Abdullah Öcalan’a ait. Papa II. Jean Paul’e yazmış ve aynen İtalyan basınında (La Republica, 23 Kasım 1998, ss. 1-3) yer almış.

Müslüman Kürtler böyle başlayan yolun sonunun nereye çıktığını görmek istiyorlarsa, aynı tecrübeyi yaşamış olan Müslüman Türklerin başına gelenlere baksınlar.

Taharet sadece namazın şartlarından değildir. Taharet siyasetin de şartlarındandır.

Yorum Yaz