Ramazan’la keyfi kaçan şeytanlar

Ramazan’ın, medeniyetimizin kurucu unsurlarından biri olduğunu düşünüyorum.

Ramazan orucunun hayatın ve toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz eden bir tabiatı var. Gündelik hayatın eksenine yerleşiyor ve onu yörüngesinde döndürüyor. Yeme içme gibi en tabii ve vazgeçilmez beşeri duruma bile çeki düzen veren, Ramazan’ın hayatın diğer tüm alanlarını etkilemesi gayet doğal.

Bu mübarek ayın Müslüman toplumlara vurduğu damga o kadar kalıcı ki, toplumun dine en uzak kesimleri bile çok ya da az onun etkisine girmekten geri duramıyor. Ramazan her kesimin hayatına bir biçimde sokuluyor. Kimilerine damardan giriyor, kimilerine mideden. Ama giriyor ve “Ben geldim!” diyerek kendini hissettiriyor.

Küfr-i inadi sahipleri onun bu derin etkisinden fena halde rahatsız oluyor. Peygamberimiz “Ramazanda şeytanlar bağlanır” buyuruyor. Demek ki şeytanla iş tutanlar rehberlerinin bağlanmasından huzursuzluk duyuyor. Şeytanların bağlandığı bir yerde meleklerin işi kolaylaşıyor demektir. Ramazan’ı herkes için bereketli kılan temel saik de bu olsa gerek.

Ramazan sadece medeniyetimizin kurucu unsurlarından biri değil, aynı zamanda Müslüman şahsiyetin de inşa edici unsurlarından biri. Ramazan’ın inşa edici fonksiyonunu icra etmesi, muhatabın onunla kurduğu ilişkinin derinliğine bağlı.

Ramazan’la yüzeysel ilişki kuranlarda bu mübarek ayın inşa edicilik derecesi kabuk düzeyinde kalır. Ramazan’ın etkisi, muhatabın kabuğunu geçip şahsiyetine ulaşamaz.

Bunu daha önce mektup benzetmesiyle açıklamıştım. İbadetler kulun Allah’a yolladığı mektuplara benzer. İbadetlerle yüzeysel ilişkiye giren, onların ruhuna nüfuz etmeyen ve ibadetin kendi ruhuna nüfuz etmesini sağlamayan, Allah’a içi boş zarf göndermiş gibidir. Elbet bu da bir şeydir ve hiç yoktan iyidir. Ama aynı zamanda bir ciddiyetsizlik göstergesidir. İyilik ettiğiniz birinden mektup aldığınızı düşünün; zarfın içi boş çıkınca ne düşünürdünüz?

İbadetlerle yüzeyden değil özden ilişki Kuran, zarfın içini boş bırakmamış demektir. Ramazan’la yüzeyden değil de özden ilişki kurmak, Ramazan’ın varlık sebebi olan vahiyle damardan ilişki kurmakla mümkündür. Çünkü Ramazan Kur’an’ın doğum ayı kutlamasıdır.

Kur’an’ın doğum ayının oruç biçiminde kutlanması tesadüf değil. Oruç, ruhun doyurulması için bedenin aç bırakılmasıdır. Bilinci akleden kalbin etkisine açmak için, şehevi içgüdülerin etki alanından kurtarmaktır. Manevi insanı öne çıkarmak için maddi insanı (beşer) arkaya atmaktır.

Ramazan’ı Kur’an ayı olarak bilip, tasavvuru, aklı, şahsiyeti ve nihayet hayatı Kur’an’la yeniden inşa etmek, Ramazan’la yüzden değil özden ilişki kurmak demektir. Çünkü vahiy, ilahi bir inşa projesidir. Benzetmemizden yola çıkarak söyleyecek olursak, Kur’an Allah’tan insanlığa gönderilmiş bir mektuptur. Bu mektupta insanoğlunun iki cihan saadetinin formülleri kayıtlıdır.

Allah’tan kendisine gelen mektupla yüzeysel ilişkiye girenle damardan ilişkiye giren bir olur mu? Bir başka ifadeyle, Allah’ın insanlığa gönderdiği mektubu yüzden okuyanla özden okuyan bir olur mu? Veya vahyin sadece zarfıyla yetinip mazrufunu, yani içini merak etmeyen kimsenin vahye karşı ciddiyeti hangi kategoriye girer?

Netice şuraya geliyor: Eğer insan ilahi bir inşa projesi olan vahiyle ilişkisini yüzeysel tutmuşsa, ibadetlerle ilişkisi de yüzeysel kalmaya mahkumdur. Yani Allah’tan gelen mektup hükmünde olan vahyin sadece zarfına bakan, Allah’a yollanmış mektup hükmünde olan ibadetlerin içini de boş bırakacaktır.

Yapılacak şey belli: Ramazan’ı fırsat bilip onun varlık sebebi olan vahiyle candan yürekten bir ilişkiye girmek. Vahyin inşasına kendini açmak için, bedenin önceliğini akleden kalbe, iradeye ve ruha vermek. Orucun maksadının işte bunu gerçekleştirmek olduğunu unutmamak…

Dahası Ramazan’a, çöküş dönemi Pera’sının Levanten kantocularının gözlüğünden bakmamak. Ramazan’a Levanten kantocuların gözüyle bakan, karşısında “direkler arası” alemleri görür. Bu ise, Allah’a yollamak için yazdığınız mektubu, kantocunun göbeğine yapıştırmaktır.

Ramazan’la şeytanlar bağlanınca şeytanın taraftarlarına bir şeyler oluyor. Devlette, siyasette, bürokraside, eğitimde, ekonomide ve hassaten de medyada yuvalanmış şeytan taraftarlarının keyfi kaçıyor. Pirleri olan şeytanı bağladı diye Ramazan’a kılçık atıyorlar. Bunu, kimi açıktan yapıyor, kimi el altından. Kimisi şeytanın sözcülüğünü, kimisi askerliğini, kimisi avukatlığını, kimisi finansörlüğünü kimisi de zangoçluğunu yapıyor.

Onlara rağmen Ramazan geldi hoş geldi. Bu vesileyle okurlarımın Ramazan ayını tebrik eder, hep hoş gelen Ramazan’ın bizleri hoş bulmasını temenni ederim.

Yorum Yaz