Şans eseriymiş (!)

Kanal 7, elim uçak kazası haberini veriyor. Muhabirin haberi “kazadan şans eseri kurtulan 5 kişi…” diye devam edip gidiyor.

Olay yeri, ben diyeyim “ibretler meşheri”, siz deyin “dünya mahşeri”.

Görüntüler can pazarından. Onlarca ölü var. Ve geride mutlak bir ölümden kurtulan birkaç insan…

Tek kelimeyle her seyirciyi iliklerine kadar sarsan “ibretlik” bir olay…

İnsana neleri hatırlatmıyor ki? Ölümü, hayatı, ölümle hayat arasındaki sır köprüsünü, insanın anlam ve amacını…

Olay, kendisine tanık olan her insana işte bu can alıcı meselelere dair bir şeyler söyleyecek çarpıcılıkta…

Fakat…

Muhabir “şans eseri” diyor.

İbret alacaksınız almasına da, “şanstan” da ibret alınmaz ki? Bir musibetten bin nasihat alacaksınız almasına da, “şanstan” da nasihat alınmaz ki? Bu muhabir, hayatı “şans oyunu” mu zannediyor ne?

“Sahiden de hayat, Kanal 7 muhabirinin dediği kadar basit mi?” diye soruyorsunuz. Yani, şans… Talih… Tesadüf… Öyle mi?

Doğanlar tombaladan mı çıkıyor? Ölenler çarkıfelekle mi belirleniyor?

Ya Kanal 7’nin haberinden yarım saat önce STV habere konuk edilen ilahiyatçının (Bekir Topaloğlu) dedikleri?

“Bu olaydan her birimiz ibret almalıyız? İnancımızı yenilemeli ve hayatımızı gözden geçirmeliyiz. Hayat ve ölüm üzerine bir daha düşünmeliyiz…”

Allah, Allah!

Ortada birbirinin tam zıddı iki hayat-ölüm tasavvuru var. TV kanallarının ayrı, haber yönetmenlerinin ayrı, haber tarzlarının ayrı olması, tasavvurların da bu kadar ayrı olmasını gerektirir mi? Olur da, bu kadar mı olur?

Birinin “ibret” nazarıyla baktığı bir olaya diğeri “şans” diyor.

Sahi vahyin tanıttığı Allah’a inanan biri, eğer ortada bir muziplik yapma niyeti yoksa hayat ve ölüm üzerine konuşurken, “milli piyango çekilişlerinden” söz eder gibi, “şans”tan söz edebilir mi? İslam imanı buna izin verir mi?

Allah’ın olduğu yerde “tesadüf” (=rastlantı) olur mu? Sahi, Allah’ın olmadığı bir yer mi var ki? Allah’sız bir alan fikri sekülarizmin/laisizmin temel düşüncesiydi, değil mi?

Ama Allah’tan bağımsız bir alan varsa, o alanın da bir “tanrısı” olmalı değil mi?

Tarih boyunca ahlak dışılığı, ahlakta görececiliği, bireysel ve toplumsal yozlaşma ve kokuşmayı besleyen en büyük damar, Allah’ın müdahil olmadığı bir alan fikrinden beslenmedi mi? Hayatın bir anlam ve amacı yoksa “şansa” evet, varsa “şans” ve “tesadüf” yok.

75 insan öldü, 5 kişi mutlak bir ölümden döndü, fakat “şans eseri” ha!

Şans eseri yaşamak, şans eseri ölmek… Mesela…

Solucanlar için?

Olabilir…

Sinekler için?

Olabilir…

Atkestaneleri için?

Olabilir…

Ama insan için, eşref-i mahlukat için, “merdüm-i dide-i ekvan” için, “ahsen-i takvim” için, “ve-le-kad kerramnâ”nın muhatabı için…

Olamaz! Asla, kat’a!

Kanal 7’nin bu muhabirini görürsem, “Şans eseri tutmadığın şu mikrofon aşkına söyle, sen tesadüfen mi yaşıyorsun?” diye soracağım.

Yorum Yaz