”Şansımız” yokmuş, onun için Yahudi doğmamışız (!)

Yahudi okurlarımla başım dertte. Telaviv’den Yeni Şafak’ta yazılanları satır satır takip ediyorlar.

Kendi meşreplerine uygun tepkiler veriyorlar. Bazen seviyesiz ve önyargılı, bazen de seviyeli.

Tepki vermek iyi şey. Okurun iyisi tepki verendir. Çünkü biz kalem erbabı, yazdıklarımız okunsun diye yazarız. Ama en az bunun kadar, hatta bundan daha fazla önemsediğimiz “doğru anlaşılmak”. Değilse, okunmanın bir hükmü kalmıyor.

“Tepki vermek” iyi de, bir de bu işin kötü yanı var; cehalet. Hele konu “İslam” olunca, Yahudi okurlarımın cehaleti paçalarından akıyor.

İnanır mısınız, onların cehaletini bile “anlayışla” karşılıyorum. Bir yere kadar mazur da sayılırlar. Çünkü her Yahudi, kendini “dünyanın merkezi” saymayı “iman esası” olarak öğrenir. O “Tanrı’nın seçip beğendiği” bir halka mensuptur. Bu yüzden bir Yahudi’nin ırkçılığı imanıdır, imanı ırkçılığı. Çünkü “Goyim”in (öteki) tek görevi, bu “kutsal ırk”a hizmet etmektir.

Her Yahudi, Tevrat okumaya geçmeden şu “Beraha”yı okumak zorundadır:

“Baruh Ata A-do-nay, E-loenu Meleh Aolam, Aşer Bahar Banu Mikol Aamim, veNatan Lanu Et Torato!” ( Tüm dünya milletleri arasından bizi seçen ve bize Tora’sını veren Evrenin Kralı, Sen, Tanrımız: Kutsalsın).

Kendisini “kutsal halka mensup olarak” (Torah, Şemot/Çıkış 19/6) gören bir Yahudi, nasıl kendini “dünyanın merkezi”, insanlığın geri kalanını da “goyim” (öteki, kefere) bilmez? İşte bu nedenle, 4 Nisan tarihli yazıma Telaviv’den Jak Darsa’nın şu tepkiyi vermesine kızamadım:

“Yahudiler’i kıskandığınız her fırsatta belli oluyor; zaten şansınız olsaydı Yahudi doğardınız.”

Boşuna değil her Yahudi’nin kendisini “dünyanın merkezi”, yani “insanlığın efendisi” olarak görmesi. Yukarıda dile getirdim, bir Yahudi’nin iman esasıdır bu. Kur’an onların bu “kutsal ırkçılığını” veciz bir ifadeyle özetlemiş (Maide 18).

Bu yüzden olsa gerek, Talmud Zeyli olan ve İsrail’de sudan ucuza dağıtılan Hesronot Shas adlı “ilmihalde”, bir Yahudi bir mezar önünden geçerken mezarda yatanlar Yahudi’yse dua etmesini, değilse (Jeremiah 50.12’ye uyarak), mezardaki ölülerin annelerine lanet etmesini şart koşar.

Bunu ben de yeni öğrendim. Hem de kimden biliyor musunuz? Bay Darsa ile aynı ırka mensup İsrael Shahak isimli “kutsal ırkçılığı” reddeden insaflı bir yazarın kitabından (İleriki tarihlerde, nasip olursa, bu kitaba ve yazarına yeniden döneceğim).

Yahudi okurum Jak Darsa’nın “size tavsiyem başkalarıyla uğraşmak yerine…” cümlesindeki tekebbür ve ince tehdide ne demeli? Hem de kendileriyle hiç alakası olmayan, tamamen Türkiye’nin Irak politikasına yönelik bir yazıdan yola çıkarak.

Yoksa bizdeki Yahudi fobisine kapılmış bir kısım yazar-çizer bunu mu kastediyorlar? Yani, “hangi taşı kaldırsan…” hesabı, doğru mu? Hadi canım sen de…

Fakat Yahudi okurumun yazdığı son cümleyi inanın anlayamadım: “Atatürk’ten ders alın!” Ne demek bu? Ne “dersi”? Niçin “Atatürk”ten? İnanın anlayamadım.

Ben aynı yazı münasebetiyle aldığım bir başka Yahudi okurum olan Rafael Sadi’nin tepkisine getireyim sözü. Bay Rafael Bakara 61 bağlamında Ümmet-i Muhammed’in tıpkı Ümmet-i Musa gibi Yahudileştikleri’ne getirerek “Müslüman İsrailoğulları işte böyle Yahudileşti” yargımı anlamamış.

Diyor ki: “…olmayan bir ‘Müslüman İsrailoğulları’ndan söz ediyorsunuz. Müslüman İsrailoğulları’nı nereden bulup da çıkardınız? Müslümanlık Yahudiler’in Mısır’dan çıkarılışlarından 4 bin küsür sene sonra (Yanlış. Hz. Musa’nın Mısır’dan çıkışı ykl. MÖ. XIII. yüzyıldır S.H.) gelmiştir.”

Bay Rafael bilmiyor. Bilmemek değil öğrenmemek ayıp. Kısaca özetleyeyim: Kur’an vahyi “İslam” (teslimiyet yolu) derken, “yeni bir din”den değil “insanlıkla yaşıt bir değerler sisteminden” söz eder. Hiçbir yerde İslam’ı Hz. Muhammed’le başlamış bir din olarak göstermez. Kur’an Hz. Nuh’u “Müslüman” olarak tanıtır (10.72). Hz. İbrahim’in dini “İslam”dır (2.128, 131 ve 3.67). “İsrail” lakaplı Hz. Yakub oğullarına “Müslüman olarak kalın” diye vasiyet etmiştir (2.132). Hz. Yusuf “Benim canımı Müslüman olarak al!” diye dua etmiştir (12.101). Hz. Musa İsrailoğulları’na “eğer Müslümansanız Allah’a güvenin” demiştir (10.84). İsrailoğulları’nın tüm peygamberlerinin dini “islam”dır 5.44). Hz. Süleyman (27.44) ve Hz. İsa da öyle (5.111).

Sorun sadece “cehaletle” ilgili olsa kolay. Giderilir. Fakat sorun “din tasavvuruyla” ilgilidir ve bu tasavvur düzelmedikçe “Bütün bir insanlığın Rabbi” olan tek Allah’ın insanlığa gönderdiği tüm vahiy ve peygamberlerin aynı hakikat kaynağından beslendiklerini kavrayamama sorunudur.

Bu hakikati itiraf etmeyip, “oğul” ve “baba” olmayan, dolayısıyla her hangi bir ırkı kayırmayıp tüm yaratıklarına merhametinde adil davranan bir Allah inancı yerine, “bir ırkın özel tanrısı” inancını ikame etmek var ya, işte “yahudileşme” dediğim şey budur.

Bay Rafael’e son bir hatırlatma: Sami dil ailesinin kadim üyesi Arapça’da “Mısır” “yerleşim birimi, şehir” demektir.

 

Yorum Yaz