“Selam olsun İbrahim’e!”

“Selam olsun İbrahim’e!” (Saffat 109) Bu selam Allah’ın selamı.

MEKKE-İ MÜKERREME

Yani sıradan bir selam değil. Üç büyük davetin atası Hz. İbrahim, “kurban” sınavından alnının akıyla çıkması üzerine alemlerin Rabb’i olan Allah’ın selamını hak etmişti.

Allah’ın selamı ahirette “cennet” demektir, bu kesin. Peki, Allah’ın selamı dünyada ne anlama gelir? İşte bu sorunun cevabını yazıya dökemem. Dökmek istesem de beceremem. Çünkü bu anlatılacak bir şey değil. Ancak yaşamakla bilinir. Ben, şu satırları yazdığım kutlu belde Mekke’de, Allah’ın İbrahim’e selamının ne demeye geldiğini bir kez daha yaşayarak müşahede ediyorum.

Hz. İbrahim’in 4000 yıllık çağrısının yüz milyonların yüreğinde yankı bulmasının, onlar içerisinden milyonlarca müminin yeryüzünün iman merkezi olan Kâbe’ye hasretle, hürmetle, minnetle, muhabbetle koşmalarının, söz konusu ilahi selamdan bağımsız anlaşılamayacağını düşünüyorum.

Bu büyük iman hamlecisi nasıl bir çığlık salmış ki gök kubbeye, üzerinden 4000 yıl geçtiği halde o ses hâlâ milyonları peşinden sürüklüyor? Bu davet nasıl bir davet ki, her biri de ebediyyen yaşayacağı iddiasıyla kurulan nice saltanatlar, bir nice debdebeli Nemrut ve Firavun uygarlıkları, tiranlıklar yerle bir olup tarihin çöplüğüne atılırken, o hâlâ yaşamakta, ışımakta, aydınlatmakta?

İbrahim Halilullah’ın iktidarını böylesine ölümsüz kılan iksir nedir? İnsanlık tarihi 4000 yılda, hiç sarsılmaz sanılan nice zulüm sitelerinin, kaç küfür merkezinin, kaç zulüm başkentinin kütür kütür yıkılışına, hâk ile yeksân oluşuna şahit oldu? Fakat İbrahim’in Kâbe’si, yeryüzünün bu en sade, en şaşaasız yapısı, tüm o küfür merkezlerine inat bir “özgürlük evi” (beytu’l-atik) ve bir “Allah güvencesindeki güvenlik merkezi” (Beytullahi’l-haram) olarak dimdik ayakta nasıl durmakta? Tüm çağların Nemrutlarına, Ebrehelerine, Ebu Cehillerine meydan okumayı nasıl sürdürmekte?

İşte bu soruların cevapları da Allah’ın İbrahim Halilullah’a selamından bağımsız anlaşılamaz.

Bu çarpıcı gerçeğin insanoğluna verdiği unutulmaz dersler vardır:

Allah adına bu kubbeye salınmış hiçbir ses zayi olmaz!

Allah’tan bağımsız bir başarı planlaması sonu hüsran ile bitecek bir ütopyadır.

Allah’ın yücelttiğini kimse alçaltamaz, Allah’ın alçaklığa mahkum ettiği ise, hangi zorbalık kullanılırsa kullanılsın ilelebet yüceltilemez.

Hac ibadeti yapılageldiği sürece, bu gerçekleri insanların gözünden saklamak mümkün olmayacaktır. Sırtına kefenlerini giyip Allah’la yaptığı kula kul olmama sözleşmesini yenilemeye koşan milyonların, haccın ne demeye geldiğini anlayarak bir gün dirilebilecekleri korkusu güç merkezlerinin korkulu rüyası olsa gerektir.

Evet, dünyayı haraca kesen, gözyaşı kan ve alın teri üzerine saltanat kuran egemenler, hac ibadetinin bir gün dirileceği ve milyonları dirilteceğinden ne kadar korksalar yeridir.

Düşünün bir: Şu anda bu kutlu beldeyi dolduran milyonlar sırtlarına geçirdikleri ihramlarından başka kaybedecek bir şeyleri olmadığını anlarlarsa ne olur? “Ölmeden evvel ölünüz” sırrını anlarlar da, artık ölüm korkusuna karşı bağışıklık kazanırlarsa ne olur? Onları ölümle korkutarak zulüm gemisini yürütmeye çalışan korsanların telaşını gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz?

Düşünün bir: Ya Arafat’a çıkan milyonlar marifete erer de kendi sınırlılığını ve Rabbinin sınırsızlığını, güç ve kudretini tanırsa ne olur? Tanırsa ve Arafat “vakfe”sini Allah karşısında esas duruşa çevirirse, istikamet açısındaki sapmaları düzeltip Allah’la yeni bir kulluk sözleşmesi yaparsa ne olur?

Meş’ari’l-Haram’da (Müzdelife) varlık şuurunu yakaladığını düşünün Allah konuklarının. Dahası şeytan taşlamanın sembolik bir atış talimi olduğunu anlayıp bu sembolik taliminin sembolize ettiği hakikati kavradıklarını düşünün bir! Gerçekten şeytanı ve şeytansıları taşlamanın bir yaşam biçimi olarak algılandığını düşünün!

Evet, eğer bunları düşünürseniz, haccın ne muhteşem bir potansiyeli bünyesinde barındırdığını siz de fark edeceksiniz.

Fark edecek ve var gücünüzle milyonların sesine ses katmak için o lahuti sloganı haykıracaksınız:

“Lebbeyk Allahumme lebbeyk!”

“Buyur Allah’ım, emrine âmâdeyim, buyur!”

Haccın ‘ölüsü’ bile “dünyalara bedel” diyeceksiniz.

Ya ‘dirisi’ neler etmez ki?

( 2 Mart 2001 )

 

Yorum Yaz