Siyonistlerle Kemalistler el ele nereye?

Yahudi sorunu, yeni bir sorun değildir. Bu sorunun geçmişi 3000 yıllıktır.

Bu sorunun, neden “dünyanın en uzun süren müzmin sorunu” olduğunu anlamak için, sadece Yahudi inanç sistemini ve tarihini bilmek yetmez. Aynı zamanda Yahudi felsefesini de çok iyi bilmek gerekir.

Hayatının yarısını Yahudi felsefesini kavramaya ayıran ve bu konuda yüzyılın en çaplı ansiklopedisini yayımlayan Prof. Dr. Abdulvahhab el-Mesiri, Yahudi felsefesinin arkasında yatan nihai amacın “küresel değersizleştirme” (tahyidi’l-‘âlem/neutralization of the world) olduğunu söyler.

El-Mesiri’nin bu yargısı, çalakalem varılmış bir yargı değildir. Geçmişi binlerce yıla uzanan Yahudi dini metinlerinin tamamını, bu metinlerden doğan Talmud, Mişna, Gemara ve Kabbala’yı, Kabbala’dan doğan Zohar Ekolü’nü ve bu ekolün efsanevi ismi İzak Luria’yı ve onun simgesel eserini iyiden iyiye incelemiştir.

Bütün bu inceleme sonucunda dönmelerin ünlü “mehd”si Sabatay Zvi’nin tüm haramları helal kılan laik-mistik “her şey mübah” anlayışıyla, çağdaşı Yahudi filozof Spinoza’nın laik-felsefi “naturalits panteizmi” arasındaki ilişkiyi, hepsi de Yahudi olan Freud’un psikolojik, Marx’ın siyasal ve ekonomik, bizdeki “milliyetçilerin” fikir babası Durkheim’in sosyolojik tezlerinin arkasındaki temel mantığı anlamakta zorlanmıyorsunuz.

Tabiî anlamakta zorlanmadığınız bir başka konu da Yahudilerin tarihte neden bu kadar kanlı olayların muhatabı oldukları; toplu kıyımlara, sürgünlere, jenositlere ve baskılara maruz kaldıkları.

Sadece “maruz kalmalarını” mı?

Aynı zamanda zulümlerini, değer yıkıcılıklarını, insanlığın başına bela oluşlarını, birlikte ya da komşu olarak yaşadıkları hemen tüm ülkelerin halkları tarafından nefretle hatırlanıp ilk fırsatta üzerlerine çektikleri bu nefretin gazabına uğramalarını, başka insanlara ve uluslara karşı acımasızlıklarını da…

Ve bir de Filistin’de Filistinlilere karşı yaptıkları katliamları… Deyr Yasin, Hayfa, Sabra ve Şatila, Beyrut, Gazze, Eriha ve Ramallah…

Siyonizm’in ve Sabataizm’in (Dönmelik) ikisinin de kendisinde birleştiği ana halka, Luria’nın Zoharcı yorumudur. İsrail’in kuruluş felsefesi olan Siyonizm ve tarihleri bilinmeden Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazılamayacak olan Sabataizm, “tikun (=onarım) felsefesi” adını verdikleri bir felsefeye dayanırlar.

Bir tür Yahudi metafiziği olan bu felsefe, bizce Eski Mısır Hermetizmine aittir ve putperest bir kökene dayanır. Aslen Mısır Yahudi’si olan Haham Luria da zaten bu felsefenin en ünlü yorumcusu sayılmaktadır.

Tikun felsefesine göre, âlemin yaratılışında bir miktar tanrısal ışık (=nur) kaynağına geri dönememiştir. Hatta fizik dünyanın varlık sebebi de budur. Bu hapis kalan tanrısal ışıkların kaynağına dönmesi için sıkışıp kaldığı “vazonun” kırılması gerekmektedir.

Sanırım bu felsefenin sahipleri, bu ışığın kurtarılması görevinin Yahudilere verildiğini düşünmektedirler. Onun için de ışığın serbest kalması için her türlü kırıp-dökme, yakıp yıkma, asıp-kesme mubahtır. O halde yakın-yıkın, dünyaya yalan söyleyin, günah işleyin, kan dökün, dünyayı zulme bulayın!

Yani, amacınıza ulaşmak için her şey mubah, her şey helaldir.

Mesih’lik iddiasıyla çıkan Dönmeler’in lideri Haham Sabatay Zvi’nin “her şey mübah” yaklaşımı Tikun Felsefesi’ne dayanır. Konunun uzmanları onun fuhuş yaptığı bilinen bir kadınla beraberliğini de bu felsefesine bağlarlar. Sabetaycı yazar Ilgaz Zorlu da eserinde “serbest seks” dediği “mum söndü” geleneğini bu felsefeyle ilişkilendirir.

Bugün Filistin’de olanlar, “Tikun felsefesinden” bağımsız anlaşılamaz. İsrail nasıl olur da 21. yüzyılın Naziliğine soyunur? İsrail’i yönetenler nasıl binlerce insanı bir arada katlettikleri kanlı katliamlara imza atarlar?

Dün mesaj kutuma dört kare fotoğraf düştü, ABD’nin günahlarının tamamını yüklendiği korsan İsrail devletinin askerlerinin işlediği korkunç bir cinayete ilişkin…

Birinci karede bir Filistinli delikanlı görülüyor. Askerler üzerini arıyorlar, silahı yok.

İkinci karede elbiselerini soyuyorlar. Neredeyse çırıl çıplak…

Üçüncü karede, çıplak haliyle yere yatırılıp kafasına silahlar dayanmış.

Ve dördüncü kare: Otomatik silahla beyni parçalanmış, kanlar içinde bir ceset.

Bütün bu cinayetleri işleyen Siyonist İsrail’le, Türkiye’yi korsan bir biçimde halkından çalıp yöneten Sabataistler şimdi el ele. İsrail’e bir milyar dolarlık bir ihale vererek korsan devletin terörünü finanse ediyorlar.

Ve biz ABD’deki Yahudi örgütü Jinsa’nın bir generalimize verdiği “LİDERLİK” ödülünün neyin liderliği olduğunu ve ne karşılığı verildiğini yeni yeni anlıyoruz.

Alan Makovski’nin Washington Enstitüsü’nde hitap etme şerefinin kendisine niçin bahşedilip Yahudi İnsan Hakları örgütü “ADL”i neden ziyaret ettiğini de…

Osmanlı sonrası “uzun fetret dönemi”nde olan bitenlerin hiçbirinin hesabı görülmedi. Hafızasıyla dalga geçilen bu millet, bunu da hafızasının bir tarafına kaydediyor.

 

Yorum Yaz