Size bir fâsık haber getirdiğinde…(2)

Hucurat Sûresi’nin 6. ayeti, biz Müslümanları gerçekten de çağın en büyük deccali olan medya ve haber üretim kartellerine karşı uyaran bir âyet.

Bu medyanın haber adı altında taşıdığı yalanlar öyle tumturaklı ki, keskin bir göze ve işleyen bir akla sahip değilseniz zokayı yuttunuz demektir.

Hatırlasanıza, 1. Körfez Savaşı sırasında ABD güdümlü medyanın ham petrole bulanmış karabatak kuşu görüntüleri ne kadar da masum bir “yalan”dı.

Bu ayetle amel etmeyen herkes zokayı yutmuştu. Masum gibi duran haber, aslında Amerikan saldırganlığını meşrulaştırmak için stüdyoda üretilmişti ve görüntüler gerçek bir olaya değil, İtalyan yapımı bir filme ait karelerdi. Filmden “kes-yapıştır” yöntemiyle araklanan bu görüntüler, ilk seyreden için masum gibi duruyordu. İnsanlığı ölmedikçe, kim zavallı kuşların böyle bir akıbete duçar olmasına razı olur? Fakat işin gerçeği hiç de öyle değildi. Sadece çirkin bir saldırıya, masum kuşların bir filmden araklanan görüntüleri alet edilmişti, hepsi bu.

Aynı şeyi ABD film endüstrisi, İran aleyhine yapılmış “Kızım Olmadan Asla” filminde de yaptı. Yine Irak işgali sırasında izlediğimiz “yalan rüzgârı”nı hatırlayın.

Bunların benzeri onlarca çarpıtmayla, Türkiye’nin en büyük belası olan malum medyanın görüntülü ve basılı kısmında her gün karşılaşmıyor muyuz?

“Durup, araştırın”.

Bu çevirinin metindeki karşılığı “fetebeyyenu”. Aynı kelime bazı meşhur kıraatlarda “tesebbetû” şeklinde de okunmuş. Aslında bu kıraat farklılığı bir tür tefsir olarak da anlaşılabilir. Her iki kırattan yola çıkarak kelimeyi “durup, düşünüp, araştırın” diye çevirmek daha uygundur. Aslında tebeyyünün ilk adımı “tasavvur” ve “zihinde” atılır. Bu durumda bu emrin anlamı “Durup düşünün hele bir… Düşünmeden sakın bir atım atmayın… Kafanızı kullanın” gibi bir açılıma sahip olur.

Size yoldan çıkmışın biri haber getirdiğinde, hele bu haber dostlarınızla ilgiliyse, önce kafanızı kullanın. Şu soruların doğru cevabını bulmadan haberi asla ciddiye almayın:

– Bu kişi, bu haberi neden taşıyor? Bununla neyi amaçlıyor?

– Neden bir başkası değil de, bu? Ondan başka kimse bu haberi duymadığı için mi, değilse başka bir sebebi mi var?

– Neden bir başka haber değil de, ille de bu haber? Bu haberi taşımayı onun için cazip kılan sebep ne?

– Neden bir başkasına değil de, bana taşıyor? Bende “maden” mi buldu? Yalan-dolana inanmaya yatkın bir görüntü mü veriyorum? Değilse, bununla benden neyi elde etmek istiyor?

Görüyorsunuz, değil mi? Bir habere muhatap olan kişi, aynı zamanda bir sorumluluk yüklenmiştir. Öyle her habere şapkayı çıkartıp hazır kıta koşmak, haberlerin ağına bir örümcek ağına düşen sinek gibi düşmek sahibine vebal getiren bir davranış. Haber deyip geçmemek gerek. Çünkü günümüz dünyasında ister medya yoluyla olsun ister yüz yüze olsun, haber masum değildir.

Zaten, âyetin devamı bir habere kayıtsız şartsız teslim olmanın ağır sorumluluğunu ve vebalini hatırlatıyor:

“Yoksa bilmeden bir toplumun hukukuna tecavüz edersiniz de, sonunda yaptığınıza pişman olursunuz.”

Şöyle bir soru gelebilir: “Haberi taşıyanın fasık olduğunu nereden bilelim?”

Cevabı açık: Bilmiyorsanız, “nebe’ ” değerindeki önemli haberlere, hele de Müslümanlarla ilgili ise, asıl o zaman araştırmadan inanmayın.

Bu bir ahlâk sorunudur. Haber taşımak da, habere muhatap olmak da Müslüman sorumluluğu ister. Haber bir emanettir. Emanet emin elden gelmelidir. Ona ihanet etmeyecek bir elden gelmelidir. Emin elden gelen habere de sadakat gösterilmeli, ihanet edilmemelidir.

Yorum Yaz