Siretü’l Kur’an-24.Ders-“Sizin Şeytanınız Kim?”

 

SİRETÜ’L-KUR’AN- 19. DERS

-SİZİN ŞEYTANINIZ KİM? – 29.12.2019

 

Tatmanızı tattırmanızı tavsiye ediyorum. O zaman diriliyor ve diriltiyorsunuz. Bugün konumuz çok farklı, çok önemli bir konu aslında.

Sizin şeytanınız kim? Kur’an’ın hayat yolculuğu dersinde, 29 Aralık 2019’da 24. derste beraberiz. Bu arada bunu demişken; hepinizin yeni yılını tebrik ediyorum. Yeni yıl bizlere barış getirsin. Yeni yıl bizlere cehaleti götürsün, ilmi, bilgiyi getirsin. Yeni yıl bizlere huzur getirsin, sevgi getirsin. İnşallah yıllar getirmez hiçbir şeyi bunu da biliyoruz aslında. Biz getiririz. Biz yaparız. İnsanları nasıl korkuttular. Yani; Oruç Babaya koşa koşa gidenler, insanları Noel babayla korkuttular. Kimse Noel babadan şefaat istemez ama Oruç babadan şefaat sırasına, kuyruğuna giriyorlar. İnsanları nasıl korkuttular? Yılbaşın da çoluk çocuğuyla oturup şöyle çay eşliğinde çerez yemek gavur olmak zannettiler. Oysa farkında değiller dinlerinin içine Hıristiyanlığı basmışlar, doldurmuşlar. Dinlerinin içine, imanlarının içine Yahudiliği basmışlar, doldurmuşlar. Onun için böyle paranoyak paranoyak şeyler bize yakışmıyor. Özgüveni olmayan, inancına güvenmeyen, sınırda duran, dokununca, üfleyince düşecekmiş gibi duranlara korksun bundan. İnancınızdan emin olun, içini doldurun. İçini doldurmayanlar bu tip eften püften şeyleri büyütürler.

Evet, sizin şeytanınız kim? Bu olabilir mi mesela? Bu bir illüstrasyon. Yapmış işte bir tanesi ve buna şeytan demiş. Veya bu. Bunu beğendiniz mi? Benim şeytanım kesinlikle bu diyen var mı? Bakın kanatları da var hem de alevden. Şeytanla cehennem arasında ilişki kurmuş birtakım dinler, inançlar. Bu da olabilir. Bakınız; bu dilli şeytan. Dilsiz şeytanlar ayrı. Uzun bir dili var dolayısıyla bu da olabilir. Korku filmlerinden alınma bunlar. Evet bu da yeni şeytanlardan biri, bu da olabilir. Hayır, onlar filmlerde olur. Şeytan bu değil. Bunun gibi bin tane, bunun gibi milyon tane resim getirsem karşınıza, şeytan bunların hiçbirisi değil ve hiçbirisine benzemez. Onun için herkes kendi şeytanının resmini yapsın demiyorum. Aslında burada biraz da onu göreceğiz.

Şeytanın Vahiy Sürecinde İlk Geçtiği Ayet

Tekvir suresinin 25. ayeti. Neden bu ders şeytan hakkında? Neden sizin şeytanınız kim başlıklı bir ders işliyoruz? Sorusunun cevabı bu: Tekvir Suresinin 25. Ayeti. Kur’an’ın iniş surecinde, Şeytanın geçtiği ilk ayet. “Ve mâ huve bi kavli şeytânin racîmin”. Evet, “O kovulmuş, taşlanmış, Melun matrut, bir şeytanın sözü, kavli değildir”. O ne? Kur’an, vahiy. Ha bu arada şunu söyleyeyim (Şeytanların vahiy getirdiğini, şeytanların da vahiy getirdiğini biz yine Kur’an dan öğreniyoruz.) Yani insanların kendi şeytanlarının vahyini kendilerine getirdiğini biz yine Kur’an’dan öğreniyoruz; Rahmanın vahyi, Şeytanın vahyi.

 

I – KADİM İNANÇ VE MİTOJİLERDE ŞEYTAN ALGISI

Kadim inanç ve ideolojilerde şeytan algısını önce bir ele almak istiyorum. Çok da uzatma yanlısı değilim ama fırsat gelmişken, bu süreçte Kur’an’ın yürüyüş sürecinde, hayat sürecinde, hayata yürüyüşü sürecinde bir daha bu mevzuyu böyle ele almam. Onun için bir konuyu ele aldığımda, orada ayrıntıları verip daha sonra oraya bahis açılırsa, referans verip geçmeyi düşünüyorum. Hep böyle yapıyorum. Onun için şimdi sıra gelmişken, kadim inanç ve mitolojilerde şeytan algısını kısaca işleyeyim.

Eski Mısırda Şeytan Algısı: Set ile yeğeni Horos iki baş bir beden olarak resmedilir. Kötülük ve iyiliğin ilkelerinin ayrılmazlığını temsil eder. Yani Eski Mısırlılar şuna inanıyorlar. Kötülük ve iyilik birbirinden ayrılmaz. Dolayısıyla; iyiliğin öbür yüzü kötülük, kötülüğün öbür yüzü iyilik. Hiç şüphesiz, bunda gerçekten bir pay vardır ama bir pay vardır. Evet.

Zerdüştlükte; şu gördüğünüz belki merak edenler vardır. Dünya da Zerdüştiler var mıdır? Vardır. İran’da vardır. İran’dakinden biraz daha fazla Hindistan’da vardır. Zira Müslüman ordular, Araplar, İran’a girdiklerinde İran son şahı Yezdicerd’le beraber tüm maiyeti ve daha başkaları da Hindistan’a göç ettiler, kaçtılar daha doğrusu. Onun için ama İran’da Zerdüştiler var hatta millet vekilleri var. Seçme seçilme hakları var ve bu Yezd şehrinde ki bir Zerdüşti mabedi. Sadece merak edenler görsün diye aldım buraya. Evet Zerdüştlükte: Düalist iki ilke: Ahura Mazda ve Ehrimen. Ahura Mazda; İyilik ilahi. Ehrimen; Kötülük ilahı. Dolayısıyla böyle yine iki ilkeye inanıyorlar ama bu Zerdüştiliğin ne döneminde başladı derseniz, Zerdüşt’ün kendisine nispet edilemiyor bu inanç. Zerdüşt’ün kendisi muhtemelen muvahhit çünkü öyle görünüyor. Avestalar da ilk Avestalarda öyle görünüyor. Ama müteakiben yani sonradan gelenler bozmuşlar. Her zaman olduğu gibi orada da bir bozulma olmuş. Sonunda iki ilke yani düalist bir inanca dönüşmüş.

Hinduizm’de: Asura; farkında mısınız? Asura, Asur? Hindular, düşmanlarını Şeytan ilan etmişler. Asurlulardan çok korkmuşlar. Asurlulardan çok çekmişler Hintler. Dolayısıyla düşmanları olan Asurluları, şeytan ilan etmişler. Aynısı Raksa: Yine şeytanın başka versiyonudur Hint dinlerinde. Orada da komşu düşman kavimlerden bir tanesine verdikleri isimdir bu. Çin dinlerinde: Yin ve Yang iki ilke; karanlık ve aydınlık. Dolayısıyla bu ikisi bu iki ilke her daim var. Yani gök ve yer mesela bu iki ilkenin bir tezahürüdür. Gece ve gündüz iki ilkenin tezahürüdür. Doğum ve ölüm iki ilkenin tezahürüdür. Orada da böyle bir şeytan algısı çıkmış ortaya.

Yahudilikte: Aforoz edilmiş melek; Azazil. Böyle bir Yahudi metinlerinde, Azazil mitolojisi var. Mastima; İftiracı. Sammael; Tanrı’nın zehri. Diabolos; aslında diabolos sesi, bize de bir şey ifade eder, iftiracı. Lusifer: Bugünde biliyoruz, nur taşıyıcı, ışık taşıyıcı. Bakınız; bu da ışıklı şeytan, ışık taşıyan bir şeytan var yani. Biraz iyi bir şeytan. Özellikle Lusifer, Kabalacı Yahudilikte, Yahudi mistisizminde, şeytanın iyi tarafını temsil eder. Belki dönerim oraya. Mefistoteles; Palavracı, yalancı şeytan ki batılı romanlarda da yer alır. Livyatan veya Latan, Tiamat. İşte bu Tomes Hobs’un romanı vardır, eseri vardır bu konuda oradan da okuyanlarınız hatırlayacaktır, ilgilenenleriniz. Kaos devi, düzeni yok eder bu Levyatan. Kabala: İnsan sınavına yardım eden İlahi senaryo oyuncusu Zohar. Zohar; Kabalacıların kitabıdır. İnsanın cennetten sürgün eden Havva ve Hayye isimleri: Yani Yahudilikte şeytanın bir özelliği de insanı cennetten sürgün eden. Ne yapmış cennette? Lilith: Kadın. Yahudi din felsefesinde şöyle bir mitoloji var: Tanrı, insanoğlunu yaratırken erkekli ve dişli yarattı. Erkeği Ademdi, dişisi Lilith’ti. Aynı anda yarattı, aynı şeyden yarattı. Lilith yılan oldu ve erkeğine itaat etmedi. Erkeğine biat etmedi. Erkeğine kul olmadı. Ne yaptı? Onu yoldan çıkardı. Ona yasak meyveyi yedirdi ve bunu yaptıktan sonra dişisi, ilk yaratılan insanoğlunun dişisi şeytan oldu. Şeytan kadındır. Yahudi ilahiyatını dinliyorsunuz. Anlatabiliyor muyum? Kadın şeytandır, şeytan kadındır. Peki, Âdem kadınsız kaldı, ne olacak şimdi? Tanrı Adem’in kaburgasının 13. kemiğinden Havva’yı yarattı ve 13. Kemik, 13. uğursuz kemik. Dolayısıyla 13. kemikten yaratılan Havva, Lilith’in yaptığını yapmadı. Adem’e tam teslim oldu, böyle oldu. Nasıl buldunuz? Biz bunları aynen Müslümanların tefsir kitaplarında da okuyoruz. Bunu nasıl buldunuz? Ölümün yaratılmasının sebebi; şeytan, eski ahitte. Tanrının zıttı, kötülüğün yaratıcısı, Enok kitabında böyle geçiyor.

 

Hıristiyanlıkta şeytan: İnsanı cennetten kovduran yılan. Havva ismi, Hayye ismiyle kulağınıza sesteş geldi mi? Hayye yılan demektir Arap dilinde. Aslında Sami dillerinde öyledir. Havva ile Hayye arasında bakınız çok ilginç. Peki Kur’an’da Havva geçer mi? Evet şükür. Niye tereddüt ettiniz? Geçmez. Evet fiziki ve psikolojik hastalıkların sebebi. Sinoptik İnciller ’de böyle geçer. Sinoptik İnciller ne? Meşhur Kanonik dört İncil var biliyorsunuz; Matta, Markos, Luka, Yuhanna. Yuhanna; Dördüncü ve en son İncil. Yuhanna farklıdır. İlk üç İncil’e Sinoptik İnciller denir. Dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü ruhlar devletinin kralıdır, yine Sinoptik İncillerde. Ruhban sınıfı ve Ferisiler şeytandır. Düşmanı şeytan ilan etti. Ferisiler kim? Ferisiler; İsa nebinin geldiğinde, onun karşısına geçen din adamları sınıfı, dinciler dinciler. Yani İsa’nın söylediği gerçeklerle savaşanlar; bölgedeki Paganlar olmadı. Paganlar hala var o dönemde. Bölgede ki Animisler olmadı; ruha tapanlar. Bölgede ki hiçbir şeye inanmayan dinsizler olmadı. Kimler oldu biliyor musunuz? Bölgede ki en dinci Yahudiler oldu, Ferisiler. Onlara diyordu ki İsa: “Ey yılan dölleri!” Aynen ifade bu ” Ey yılan dölleri, badanalı kabirlere benziyorsunuz. Dışınız boyalı, içiniz leş!”. Yani herhâlde bugün olsa şöyle derdi: “Cüppe var içinde adam yok. Sakal var üstünde yüz yok. Sarık var altında kafa yok.” derdi yani. Benzer bir şey aslında. Eyvallah. Hakikat her zaman değişmiyor öyle ama sözcükler farklı.

Batıni-Düalist Dinler: Manihezim, Katar Dini, Bogomilizm, Pavlikanizm: Tanrı’nın ötekisi, kötülüğün şerrin yaratıcısı.  Şeytan; Tanrı’nın ötekisi. Bu önemli. Kötülüğün- şerrin yaratıcısı. Bunun altını çiziyorum. Hani şu size çocukken ezberletilen bir metin var ya; “Amentü” diye. Bu topluma sorun, hatta imamlara sorun hatta olmadı sıkılmadınız müftülere sorun, Amentü nerden diye. Kur’an’dan diyenine rastlayacaksınız. Toplumun çoğunluğu Kur’an’dan diyecek. Amentü; uydurma bir metindir. Kur’an’a zıttır. Kur’an’da 25 ayette şer geçer, hiçbirinde Allah’a isnat edilmez, nispet edilmez. “Min şerri ma halak” Yarattıklarının şerrinden, Allah’ın şerrinden değil. Allah’ın şerri dedikten sonra, Allah Hayr olur mu? Allah’ın Kur’an’da ki bir ismi de Hayr’dır. Bu konuda çok ayrıntılı ve çok güzel bir okuma yapmak isteyeni, Esma-ül Hüsna’daki Hayr ismine yöneltiyorum değerli dostlar.

Tanrı Ruh aleminin, Şeytan maddi alemin rabbidir. İki tane Rab var. Tanrı, ruh aleminin rabbi. Şeytan, madde aleminin Rabbi. Düalistik dinlerde. Yani ne demek? Şu; insan iki şeyden oluşuyor: Ruh ve beden. İnsanın ruhunu Tanrı yarattı, insanın bedenini Şeytan yarattı. Bakınız, çok ilginç bir yere geldik. Beden Şeytan, ruhu Tanrı yaratmıştır, ruh bedendeyken hapistir. Bunu hatırlıyor musunuz bir yerden?  Kafese girmiştir. Onun için, “Kılıç kından sıyrıldı derler” ölen için. Niye? Kınmış beden, kılıçta ruhmuş. Kılıç kından sıyrılmış. Sufiliğin ölen kişi için kullandığı kılıç kından sıyrıldı burada. Evet çok ilginç, beden ruhun hapishanesidir anlayışı tamamen batıni dinlerden alınma bir safsatadır. Beden kötüdür anlayışı, bedeni küçültmeye dayanır. Onun için özellikle Hint dinlerinde; bedeni küçülttükçe ruhu büyüteceklerine inanırlar. Fakirizim buradandır. Açlık buradandır. Kın çıkarma, çile çekme, çile hane geleneği oradandır. Onun için bedeni küçült, ruh büyüsün. En sonunda bedeni yok et, ruh hep olsun. Bütünsel ruh ile birleş. Böyle bir yani kâinatın, evrenin ruhuyla beraber ol. Ne olsun? Vahdet-i Vucud. Ne olsun? İttihat. Tanrıyla birleş. Tanrı sana girsin veya sen Tanrı’ya gir. Bu bir inanç. Evet, tasavvufta çok güçlü bir damar bu. Onun için; Vahdet-i Vucud inancı, İttihat inancı, Panteizm en uç örneği. Bogomiller ve Katarlar: Şeytan İsa’nın kibrinden dolayı cennetten kovulan kardeşidir. Böyle bir inançları var Katarların ki katarlar Avrupa’da çok büyük Kilisenin zulmüne uğradılar. Her yerde yakılmaları emredildi. Meydanlara ateşler yakıldı ve bunun üzerinde bu zavallılar yakıldılar. Hiçbir inanç mensubiyeti, bir insanın işkence görmesini, öldürülmesini, yakılmasını meşru kılamaz. Hangi tür inanç, hangi tür sapma, hangi tür yanlış bir inanç olursa olsun. İnanmak ve düşünmek insanın en doğal özelliğidir. Sapıksa kendine sapık. Sen, birinin Allah’ı olamazsın. Hiç kimse hiç kimsenin Allah’ı olamaz. Ancak Allah yapar onu, Allah cezalandırır. Onun için maalesef, bu topraklarda da oldu. Hiç gideniniz var mı bilmiyorum? Divriği. Bir el gördüm. Çok şey kaybediyorsunuz mutlaka Divriği’ne gidin. Sivas, Divriği. Divriği kalesi yerinde yeller esiyor. Bu Anadolu’da Bizans kilisesinin, Şeytanlar olarak kodlayıp görüldükleri yerde, öldürülmeleri ve yakılmalarına ferman çıkardığı, 150-200 yıl gördükleri yerde yaktıkları ve öldürdükleri bir inanç var: Pavlikanizm. Balkanlarda ki Bogomolizmin, Anadolu versiyonu bu. Yani, Bosna’daki ve civarındaki ülkelerde ki Bogomolizmin, Anadolu versiyonuna Pavlikanizm diyoruz biz. Pavlikanlar; Bunlar işte farklı burada anlattığım inanca sahiptiler ve Divriği kalesi de onların kalesiydi ve Bizans Patriği, bunlara öyle işkenceler ettirdi ki insanlığa sığmaz, dillere alınmaz. Yok edinceye kadar çalıştılar. Bunlar da gerek açıktan ihtida ederek Müslümanlara sığındılar. Gerek ihtida etmeyip Müslümanların içinde Kripto olarak yer aldılar. Yine Müslümanlara sığındılar. Hatta bazı ordular da bunlardan bölükler ve taburlar oluşturuldu. Af dileyip izin almış, İsa’nın kardeşi. Tanrılık iddia etmiş kardeşi. Af dileyip izin almış, dünyayı ve insanı yaratmış ve tanrılık iddia etmiştir. Düalist Hıristiyanlar Kilise tarafından sapık ilan edilip, yakılarak yok edildi dedim. Bunun her türüne karşıyız. Nesimi’nin inancına katılmam. Nesimi Hasan ve Hüseyin’i peygamber ilan etmişti. Kendisini de Mehdi ilan etmişti. Nesimi daha acayip acayip şeyler ilan etmişti. Hatta Allah’a öyle bir sitemi var ki ancak bir ateist edebilir. Ateistlerin hepsi Allah düşmanı falan değil, Ateler’in özellikle. Ama Nesimi’de gördüğüm o şeyi ben başka hiçbir yerde görmedim. Ama buna rağmen, Nesimi’nin derisinin diri diri yüzülerek öldürülmesine evet diyene lanet olsun. Bunu din adına yapana lanet olsun. Hangi din sizinkisi? Siz hangi dine mensupsunuz? Siz besmeleyi nasıl çekiyorsunuz? Bismillahirrahmanhirrahim bizim besmelemiz, sizin ki Bismillahirkahhar mı? Nasıl bir besmele çekiyorsunuz. Evet, onun için biz, bizim gibi inanmayan insanlar, kahrolsun diyenlerden değiliz. Böyle bir yetkimiz yok. “La ikrahe fid din” Dinde zorlama yoktur. “Kadtebbeyruştu minel gay” Kötülük iyilikten, Hak batıldan seçilip ayrılmıştır. İnsan inanmakta ve inanmamakta özgürdür. Bitti. Özgür iradeniz yoksa, dininizde yoktur zaten.

Yezidilik: Melek Tavus. Malumunuz bendeniz, bu senenin başında olacak değil mi? Evet Kuzey Irak’ta Yezidilerin merkezini ziyaret ettim. Efendim, eyvallah. Nisan ayında bir grup kardeşimizle beraber Yezidilerin merkezini Laleş’i ziyaret ettim. Orada efendim, Yezidilerin dini liderinin ki 83 yaşında bir zat idi. Hırto, Hırto beyi, Bay Hırto’yu da ziyaret ettim. Ona sorular sordum. Özellikle kitaplarından sorular sordum. Mushaf-ı Reyş; Kara Mushaf, Siyah Mushaf diye bir de kitapları var vesaire. Ama çok ilginç, Yezidiliği kuran veya kendisine nispet edilen kabrinin de orda olduğu söylenen Adi bin Musafir aslında Lübnan’dan oraya göçmüş bir Sünni şeyh. Sünni şeyh hatta Sünnilik konusunda Ehl-i Sünnet diye de bir kitabı var bu adamın. Abdulkadir Geylani’yle buluşmuş, konuşmuş, tanışmış falan. Aynı dönem akranlar, o bundan biraz daha yaşlı ve oradan kuzey Irak’a geliyor. Orada bir tekke açıyor. Tekkesinde nasıl bir öğretiye başlıyorsa? Önce şeyh, sonra Mehdiliğini ilan ediyor. Kendisi öldükten sonra, Mesihliği ilan ediliyor. Torunu tarafından peygamberliği ilan ediliyor. Dördüncü kuşakta İlahlığı ilan ediliyor. Nasıl buldunuz? İyi pazar değil mi? Evet ama şunu söyleyeyim; Yezidilere yapılan her türlü zulmü lanetliyorum. Evet, özellikle Suriye’de İslam adına kafa kesenlerin, Yezidi kadın ve kızlarına yaptıkları o çirkin fiilleri… Hiç fark etmez. Kim adına, ne adına olursa olsun, kime yapılırsa yapılsın. Ben burada yapılmış gibi, bizlere yapılmış gibi lanetliyorum. Ve aynı zamanda bu coğrafyanın bir rengidir. Hep var olmuşlar. Yani, Yezidiler orada; Abbasiler döneminde var olmuşlar. Memlukler döneminde var olmuşlar. Eyyubiler döneminde var olmuşlar. Osmanlılar döneminde var olmuşlar. Bugün neden bu adamlara bu toprakları çok görüyoruz? Bu topraklara sığmıyorlar. Bir avuç Yezidinizi, bir renk olarak neden koruyamıyorsunuz? Unutmayın! Yaratan tektir, yaratılan çoktur. Tevhidin en temel kuralıdır bu. Farklılık iyidir. Onun için ve hidayet ancak kişinin kendi tercihine bağlıdır. Dolayısıyla farklı olan inançları yok ederseniz, bir gün gelir kendinizi de yok edersiniz. Çünkü siz bile size farklı görünürsünüz. Dününüz bugününüzden farklı, gençliğiniz çocukluğunuzdan, olgunluğunuz gençliğinizden farklı, kardeş kardeş farklı. Yani farklılığı eğer yok etmeye kalkarsanız, bir gün hançeri kendi bağrınıza saplarsınız. Evet, Melek Tavus; Melek veya Melik veya Azazil: Kovulmuş bir melek değildir. Huda- Yezdan ile yaratılmışlar alemi arasında aracıdır. Gazali’nin muta inancını söylemiştim hatırlatayım aynı aynı şey. Yani Yezidilik, şeytana kutsal ve ast-tanrı olarak inanmaktadır. Onun için, bir Yezidi’nin yanında Şeytan dersen çok çok kızar, üzülür, oradan kalkar gider. Yani şeytana tazim ederler, hürmet ederler, şeytanı bir melek olarak görürler; Melek’i Tavus ve Allah’ın kâinatta tasarruf yaptığı, Allah’ın emirlerini alıp uygulayan, Allah’ın veziri olarak görürler. Evet.

 Cahiliyede Şeytan: Haktan uzak olarak; şatn. Haktan uzak demektir zaten olmak, şatn. Ve öfkeden kudurmak. Evet, Şeyt, bu kökende nispet ediliyor. Köken İbranice de olabilir. İblis: Ümit kesmek, b,l,s, kökünden. Eblese, Yublisu, İblis. Ümit kesen. Gerekçe ‘diabolostan’ bozma. Muhtemelen kökeni Yunancadır, Grekçedir. Yani Sami dillerine Arapçaya, Grekçeden gelmiş olduğunu düşünüyorum ben. İnsan üstü varlık. Aynen diller birbirine verirler, alırlar, yani diller birbirleriyle alışveriş yaparlar. Onun için ” Sıratellezine en amte aleyhim.” Sırat, Sitrit; yunanca kökünden ta oraya gider. Yani sırat öyle bir yol ki… Her yol Roma’ya çıkar derlerdi ya… Siz hiç şehirlerdeki Roma yollarını, Roma çıkış yollarını biliyor musunuz? Burada bırakmadılar. Sultan Ahmet’ten çıkardı, Tramvay yolu var ya ora Roma yoluydu. Milyon taşı orada başlangıç ve oradan Sultan Ahmet tramvay yolu, Roma yoluydu. Roma yollarının tüm dünya da tipik bir özelliği vardır. İki tarafta sütunlar, sütunların arasında dükkanlar ve çıkmak isteseniz yoldan çıkamazsınız. Yani çıkmanızın bile kolay olmadığı doğru yol, doğru yol öyle seçilmiş ayrılmıştır ki; sizi yamulmak isteseniz dahi ondan koruyan yoldur. Onun için ” Sıratellezine en amte aleyhim sıratıl müstakim” bu. İnsan üstü varlık, Süpermen. Habis bir ruh cahiliyede. Şairlere ilham veren cine de şeytan olarak bakıyorlar. Her türlü kötülüğe gücü yeten, diye bakıyorlar. Meskeni ateştir diye düşünüyor, cahiliye müşrikleri, şeytanı. Cinlerin içinden çıkmış, ateşten yaratılmıştır. Kur’an muhatapların bu inancına atıf yapar. İnsanlar, şeytanla evlenir ve çocukta yapar. Örnek: Bir ucube olan “Şıkk” ve “Suteyh”. Böyle iki tane şeytan vardı cahiliye döneminde. Yani şeytan değil, insan bunlar. Nasıl? Yani baştan, doğuştan ucube olarak doğmuşlar. Farklı doğmuşlar. Mesela, Şıkk, annesi bir zembile bir sepete koyar, duvara asarmış. Çünkü kemik yokmuş, omurga yokmuş, böyle doğmuş ve bunu Şeytan olarak nitelendirmiş Araplar. Bir kehanet lazım olduğunda yanlarına hediye deveyi, kurban deveyi alıp getirir buna hediye ederler: “Bil bakalım bizim şu işimiz, ne olacak?” diye soru sorarlardı. Böyle iki tane unsur var mesela bunlara şeytan demişler. Hem şeytan diyorlar hem de kaderlerini onlardan öğreniyorlar, garip.

 

ÖZET

Şeytan kim? Tanrı’nın ötekisi.

Tanrı’nın ötekisi böyle bir telakki var, böyle bir bakış açısı var. Yani Şeytan tanrının ötekisidir. Tanrı’nın karşıtı şeytandır. Şeytanın karşıtı Tanrıdır. Tanrı’nın rakibidir. Asla Kur’an’ın verdiği inançta şeytan, Allah’ın rakibi değildir. Allah’ın rakibi olmaz. Allah’a rakip olmaz. Dolayısıyla bu inanç, Kur’an tarafından şiddetle reddedilir.

İnsanın ötekisi. Evet insanın ötekisi. Kur’an’ın onayladığı şey budur. İnsanın evet ” Aduvvun Mübin; Sizin apaçık bir düşmanınızdır” diyor ya. İnsanın ötekisi olarak, şeytan telakkisi. Yine Ruhun ötekisi, beden. Bu da tüm batini dinlerde olan şeytan akidesi, inancı. Bunu da Kur’an reddeder. Bedenimizi şeytan yaratmadı, onların dediği gibi. Yani bedenimizi de Allah yarattı. Yaratıcı yarattı. Yani beden ve ruh, yaratıcı olarak ikiye ayrılmıyor. Onun için bedeninizi kınamanınız gerekmiyor. Bedeninizi kötülemeniz gerekmiyor. Bedeninizi, hapishane zannetmeniz gerekmiyor. Fakirizm gerekmiyor. Çile gerekmiyor. Çile çıkarmak için bir buğday tanesiyle, bir arpa tanesiyle, bir pirinç tanesiyle bir günü geçirmeniz ve buradan yola çıkarak da ben erdim, yettim, bittim, oldum, veli oldum, efendim peygamber oldum, mehdi oldum, Mesih oldum demeniz gerekmiyor. Bu tip şeyler gerekmiyor. Neden? Zira bedeniniz sizin atınız. Allah’ın size verdiği bir imkân. Eğer, bedeniniz olmasaydı, eyleminiz olmazdı. Onun için; bedeni küçümseyen, eylemi küçümser, ameli küçümser. Eylemi küçümseyen ise bu dünyayı imar etmez. O zaman, halifelik görevini yapamaz. Halifeliğin siyasetle bir alakası yok. Bu halifelik, insanın yeryüzünü imar görevidir. Yeryüzünü imar görevini yapamamasınız çünkü enerjinizi alamazsanız, alamadığınız enerjiyle kolunuzu kaldıramazsınız. Kafanızı çalıştıramazsınız. Bacaklarınızı çalıştıramazsınız, iş göremezsiniz. O zaman ” İnnellezine amenu ve amilussalihat.” “İman edenler ve Salih amel işleyenler.” Salih ameli nasıl işleyeceksiniz? Bir Hint gurusu, bir Hint fakiri, nasıl salih amel işleyecek? Elini kıpratsa enerji. Enerji harcamamak için ölü numarası yapacak. Tabi, Sadular var. Bilmem gördünüz mü Hindistan’da? Saçları bir buçuk, iki, iki buçuk, üç metre. Ben biraz daha uzununu da gördüm böyle… Yan yana oturdum ama Allah sizi… affedersiniz de burnumun direği kırıldı efendim. O saçlar yıkanmıyor, yıkanmıyorlar, su vurmuyorlar. Efendim, sadece başkalarının getirdikleriyle geçiniyorlar, asalak yaşıyorlar, parazit gibi yaşıyorlar. Bu değil, bunu hiçbir din emretmemeli. Dolayısıyla hiçbir inanç ama İslam zaten hiçbir zaman emretmedi. Peki, bunu nereden kim taşıdı? Tasavvuf adı altında İslam’a? E bellidir. Yani ithaldir. Onun için yani, ruhun ötekisi beden değil o manada. İyiliğin karşıtı, aydınlığın, nurun karşıtı karanlık, zulmet. Evet böyle bir telakki de var. İyiliğin karşıtı kötülük. Yani kötülüğün sahibi şeytan. Bu da tek başına doğru değil. Öyle mi? Tüm kötülükleri şeytana atarsak, yıkadık çıktık değil mi elimizi, bize bir şey kalmadı. Hani “Uçurtmayı Vurmasınlar” diye harika bir yapım var, film var. Seyredenler var mı bilmiyorum. Orada bir sahne var. Bir hanımefendi, çocuğuyla beraber hapis yatıyor, düşüncesinden dolayı ve çocuğu var. Çocuğu altını ıslatıyor, her seferinde niye altını ıslattın dediğinde -çocuğa da üzerinde Mickey Fare olan bir külot giydirmiş- anlatabiliyor muyum? “Ben yapmadım, Mickey yaptı” diyor. “Ben yapmadım, Mickey yaptı.” Tam da Mickey de o bölgeye denk geliyor. Efendim, şimdi insanoğlunun mazereti şeytan olursa, insanın kendisi şeytanlaşır. Peki, sorumluluğunu almadığın hiçbir kusurun ve hatana tövbe eder misin, değişir misin tövbe etmezsen? İstiğfar eder misin? İstiğfar etmez, tövbe etmezsen değişir misin? Değişmezsen, gelişir misin? Peki ne olacak? Her şeyi şeytana postala, vurun abalıya. Onun için günah keçisi değildir şeytan. Günah keçisi de bir gerçekliktir biliyor musunuz? Yahudilikte vardır. Yahudiler yıllık günahlarını bir keçiye yüklerler çöle salarlar. Böyle bir uygulama var yani. Ona günah keçisi demişler. Onun için günah keçimiz değildir şeytan. Bir Mümin, günah keçisine yükleyip günahlarını kendisi yıkadım, elimi çıktım pırıl pırılım diyemez. Böyle bir şey yok.

Dinli dinsiz hiçbir zümre ve millet toptan şeytanlaştırılamaz. Genel kurallara geçtik. Hiçbir toplum, hiçbir millet, hiçbir grup, hiçbir zümre dinli veya dinsiz, Ateist veya Mümin ne olursa olsun, hiçbir zümre toptan şeytanlaştırılamaz. Her zümrenin iyisi de vardır, kötüsü de vardır. Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Ateist, Budist, Şamanist, Animist… her gruptan şeytanlar çıkabilir. Çıkar mı? Çıkar. Evet, Müslümanların içinden de çıkar mı? Çıkar. Hem de nasıl. Şeytanların en azılısı, Müslümanların içinden çıkar. Çünkü efendim, taşın en tehlikelisi; pirince benzeyen taştır. Pirincin içindeki beyaz taştır. Kötülüğüne iyi kisvelerin içinde saklayan ve iyi paketlerle pazarlayan kişinin vasfıdır şeytan. Şeytan, kötülüğünü iyi paketlerin içinde saklayıp, iyi kisvelerle pazarlayan kişinin niteliğidir, vasfıdır. En büyük şeytan; her dinin kutsallarını satan, Allah ile aldatan, sahtekarlığına dini alet eden, din adamları-ruhban sınıfından çıkar. Geleceğim örnek vereceğim, Kur’an’dan vereceğim.

 

 

II- KUR’AN’DA ŞEYTAN

Bu bölüm çok önemli. Gitti gitti diyen var mı böyle. Eyvah şeytan da gitti falan diyen var mı? Ya gitsin ya melun gitsin yani ne olacak? Şeytan gitti diye üzülen mi var? Yani ağıt yakacak olan varsa, bir şeytan ağıtı dinleyelim. Yok hiçbir şey hiçbir yere gitmiyor, sadece düzeltiyoruz. Zaten buraya gelenler, düzeltmek için geldiler. Eğer buraya hem geliyorsanız hem de hiçbir şey öğrenmeyeceğim, zaten bildiklerim bana yeter, bana öyle şey söyle ki Allah’ın Mustafa kulu, zaten benim inandıklarım olsun diyorsanız eğer, zahmet buyurmayın, yatın. Eyvallah. Kur’an’da şeytan. 88 yerde “şeytan” olarak gelir. 88 yerin 60’a yakınında şeytandan kasıt, kötü insanlardır. İnsanlardır yani 60’a yakınında. Sad suresinin 37.ayetinde direk insan mesela çok ilginç. Bina ustaları “benna” metinde böyle kelime, benna; bina ustası demektir, bina yapanlar demektir. Ve usta dalgıçlar “ğavvas” bunlardan şeytan olarak bahsedilir. Dalgıçlar şeytandır, haydi… hadi buyurun. Bizde dalgıçlık bir meslek. Hatta dalgıçlar, can kurtarırlar. Öyle değil mi? Şimdi Kur’an’da dalgıçların şeytan olduğunu söyleyen bir ayet var. Dalgıçlar şeytan mıdır? Ne demiş oluyor şimdi, bu ayet ne diyor, Sad suresindeki bu ayet? Şunu: Şeytanın kullanım alanlarından biri de maharetli olan, herkesin yapamadığı maharetleri olana kullanılıyor. Yani şeytan kelimesi çok anlamlı bir kelime. Bunun altını önce çizelim. Kur’an’da böyle bir kullanımı da var. Onun için, ben kuştan işte efendim ördekten başka kuş, bizimkinden başka baş bilmem diyenlere söyleyecek bir şeyim yok, selam. Ama öğrenmek isteyenlere buyursunlar, Sad 37’yi verdim. 20’ye yakın yerde Kur’an’da şeytandan kasıt insanın güdüleridir. Çok önemli. Açacağım bunu, güdüler. Güdülerle dürtüleri karıştırmayalım lütfen. Güdüler, hayvani beynimiz, alt beynimiz limbik sistemimizde yani o hani nörotransmitterların cirit attığı yer var ya efendim, dopamin  oksitosin, serotonin bunların üretildiği yer, hormonların üretildiği yer. Orası hayvani beynimiz. Orada bizi elde etmek isteyen, bizi aklımızı örtmek isteyen, öfkedir, aşktır. Sevgidir demiyorum sevgiyle aşkı lütfen ayıralım. Öfkedir, aşktır aşk. Sevginin hastalanmış halidir aşk. Dolayısıyla öfkedir, aşktır, korkudur, nefrettir, kindir ve sair. Bütün bunlar insanın beyini yönetmeye, aklını yönetmeye başlarsa, buna ne diyoruz? Güdü. Ama dürtü nedir? Dürtü, dürtüklemek de oradan gelir. Onun için bakınız, dört kelimesi de oradan türetilir Türkçede. Evet pır, serçe. Pır içi. Pırın içi iki. Uç, dürt. O da oradan gelir. Dolayısıyla dört…Ne diyecektim? Dürtü. Dürtü dışarıdan gelendir. Güdü içeriden gelendir. Güdüleriniz içeriden gelir, dürtüleriniz dışarıdan gelir. İçeriden sizi saptıran duygular da şeytandır, dışarıdan sizi saptıranlar dürtenler de şeytandır. Şeytan kimdir? Sizi saptırmak için içeriden güdüleyenler, dışarıdan dürtenler, sizin şeytanınızdır. Geleceğiz. Geleceğiz. Evet öyle. Efendim. 8 yerde ise sembolik bir anlam olan Âdem-i İblis kıssasında geçer. 11 yerde İblis özelleşmiş adıyla gelir. 11’den dokuzu Âdem-İblis sembolik anlatısında insanın ötekisi rolündedir. Eyvallah.

Değerli dostlar, zorlandığınızı biliyorum. Yani başım zonkladı falan diyorsanız eğer şunu söyleyeyim, en azından bir kafamız olduğunu hatırlarız. Bu güzel bir şey. İkincisi zorlanmayan büyümez. Sizi zorlamayan, sizi büyütmez. Onun için sizi zorlayanları bulun, sizi zorlayanları. Sizi zorlamayanlar, size hiçbir şey vermeyenlerdir. Ninni söylemek zorlamaz sizi, masal zorlamaz sizi. Onun için lütfen bu manada, zihinlerimiz zonklasın.

 

Sözün Özü

Kur’an’da şeytan iki anlamda kullanılmıştır:

  • Dürtüler/dürtenler yani başkalarını dürtüp saptıran insan şeytanları.
  • Güdenler/güdüler. Güdü ile güdülmek arasındaki bakışımlılığı da görmenizi isterim. Kibir, haset, kin, açgözlülük, yalan, cimrilik, iftira gibi tüm kötülüklerin kaynağı olan öfke, korku, aşk, nefret türü güdüler insanın şeytanıdır. Evet.

Şimdi geçiyoruz ayrıntılara.

 

Ayetlerdeki İnsan Şeytanları

Dürtenler/dürtüler. Bakara suresinin 14’üncü ayetinde; “Şeytanlarıyla baş başa kalınca inkâr edenler” den bahsedilir, Bakara 14.ayet. Evet. Şeytanlarıyla baş başa kalınca Müminlerin yanına çıkınca derler ki; “Biz sizdeniz.” Şeytanlarıyla baş başa kalınca derler ki; “Hayır, biz onlardan değiliz”. Dolayısıyla Medine ikiyüzlüleridir bunlar. Kimse doğuştan da ikiyüzlü falan değildir. İkiyüzlülük, bir isim değil bir vasıftır, niteliktir. Yani bir şeyleri yapınca ikiyüzlü olur insan. Kimlermiş bunlar biliyor musunuz? İsimlerini biliyoruz bakın şeytanlara bakın. Şu anda şeytanları sayıyorum. Medine’den Allah Resulünün arkasında namaz kılan, şeytanlar bunlar. Bakın: Ka’b Bin Eşref; Bu değil tabi namaz kılan. Şamlı İbnus-Sevda, bu değil. Ebu Nadr el-Eslemi, bu Allah resulünün arkasından namaz kılandır beş vakit. Evet. Cüheyne’den Abdübbar, Beni Esed’den Avf Bin Amir. İsim sayıyorum dostlar, etiyle, kanıyla, canıyla isim sayıyorum. Kur’an, Bakara suresinin 14.ayeti, bunlara şeytanlar diyor. Evet. Daha ne diyeyim? Bakara suresinin 102.ayeti; “Süleyman hakkında şeytanların sözüne uydular” diyor. Kim bu şeytanlar? Süleyman hakkında, şeytanların sözüne uydular. Yahudi din adamları. Yahudi din adamları, Süleyman diyorlar;” Bir peygamber değil, Muhammed Süleyman’ı peygamber zannediyor. Büyücü bir kraldı” diyorlar. Buyurun, evet. Bakara 168; “Helal ve temiz olanı yiyin, şeytanı izlemeyin.” Kim bu şeytan? Ayette söylenen bu insandır, insan. Yani Medine’de yaşayan, yiyen, içen bir insan haram uyduran ruhbanlar. Helali haramlaştıran ruhbanlara, şeytan diyor Kur’an. Peki o gün Yahudiler içinde helale haram diyene şeytan diyen Kur’an, bugün Müslümanlar içinde helale haram diyene aferin mi diyecek? Bakara 208; “Hepiniz topluca silme girin” “ûdḣulû fî-ssilmi kâffe; yani barışa girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin.” Bu şeytan yine Medine’de, Medine’de bir grup. Savaş çığırtkanlarına şeytan diyor. Eyvallah. Yine bakınız Nisa suresi 76.ayet; “Şeytanın dostlarıyla savaşın.Kötülük için dürten ve güden insanlar ve güdülerle savaşın”. Dolayısıyla Kur’an’da, şeytanın nasıl geçtiğine, insanları kasteden ayetlerde nasıl geçtiğine örnekler verdim.

İnsanları doğru yoldan saptıran şeytanlar. İnkarcılarla birlikte haşredileceğini söylenen şeytanlar, Meryem 68’de. Eyvallah bunlar da insan şeytan. Efendim. “Kendinizi kınayın” diyordu ya hani “velâ telûmûnî velûmû enfusekum: Beni kınamayın kendinizi kınayın”. Ne oldu? “Ben davet ettim, siz icabet ettiniz” diyordu değil mi? Nerede? İbrahim suresinin 22.ayetinde. İşte bunlar da insan şeytanları. “Keşke aramız doğu-batı arası kadar uzak olsaydı” denilen şeytanlar da insan şeytanları; Zuhruf suresi 38.ayet.

 

 

 

Ayetlerdeki Güdü Şeytanları

Bu da ikinci kısım. Güdü şeytanları. Onlar insan şeytanlarıydı. Bu da güdüler. Nezğ diyor. Tam da buna güdülere Kur’an, nezğ diyor efendim. “Ve-immâ yenzeġanneke mine-şşeytâni nezġun feste’iż billahi mineş şeytan” (Araf:200) “Şeytandan bir güdüleme dokunduğu zaman, güdüleme dokunduğu zaman, Allah’a sığının, Allah’a sığının.” “Feste’iż billah; Allah’a sığının” tam da bu. Evet.

Bakara 268; “Şeytan sizi fakirlikle korkutuyor.” Alın size bir güdü şeytanı. İçinizde bir korku var, değil mi? Fobi, aslında genel olarak korkulara verilen ad. Fobiler. Yani agorafobi karanlık korkusu, yalnızlık korkusu, işsizlik korkusu, aç kalma korkusu. Bakınız, şimdi gençlerde bir de evlenme korkusu çıktı. Anlatabiliyor muyum? Evlenemiyorlar. Bu da fobik bir davranış. Gençler, lütfen fobik davranmayın. Yani, bizler ayakkabı numarasını sipariş vererek falan evlenmedik yani. Boyunu, göz rengini, saç rengini, ayakkabı numarasını böyle vererek evlenilmiyor yani. Bir ucunu Allah’a ısmarlıyorsunuz ve elbette yerleşik ölçüleriniz var, ölçüleriniz. İyi insan ölçüleri. İyi insan ölçülerine vurun, o ölçülere uygun geliyorsa bismillah deyin yürüyün. Fobik davranmayın. İşsizlik korkusu, açlık korkusu. Açlık korkusu, açtan bin beterdir. Açı doyurursunuz ama açlık korkusu çekeni doyuramazsınız. Onun için, dünyayı bu hale getirenler açlar değil, açlık korkusu çekenlerdir ve açlık korkusu çekenlerin hepsi de yedi sülalesi yetmiş ömür yese doymayacak kadar servetleri var. Nedense? Evet.

Bakara suresi 175; “Riba yiyenler, şeytanın çarptığı kimse gibi kalkarlar”. Buyurun dopamin bağımlılığını, zevkperestliği dile getiren bir ayet size. Dopamin bağımlılığı dedim. Nedir dopamin hormonunun özelliği? Zevk hormonu. Şimdi dopaminle serotonini karıştırmamak lazım. Serotonin; mutluluk hormonudur, ödül hormonu, dopamin; zevk hormonudur. Yani bu ikisini de mesela, pineal bez salgılıyor, amigdala zaten salgılıyor da pineal bez salgılıyor. Daha önce derste işlemiştim pineal bezi, epifiz bezi. Yani zevk hormonuyla, mutluluk hormonunun salgılanışı arasında bile çok ciddi yapısal fark var. Zevk hormonu, sadece zevk aldığınızda salgılanıyor bir. İkincisi, ne zaman zevk alıyorsunuz? Satın aldığınız zaman, zevk alıyorsunuz. Anlatabiliyor muyum? Mesela AVM’lere girince, dopamin hormonu salgılanmaya başlıyor. Onun için, bu hormonunu kontrol edemeyen AVM deki müşteri, AVM sahiplerinin, dükkân sahiplerinin bayıldığı türler oluyor. Anlatabiliyor muyum? Gelse de şu hormonun etkisine girse de ne bulursa süpürse, alsa. Cebinde kredi kartı zaten, bir de nakit ödemiyor efendim, işin kötülüğü bu. Dolayısıyla bedava alıyormuş gibi alıyor. Çünkü, siz onun aslında nörobiyolojik yapısını düşünün, nörokimyasal yapısını düşünün. O orada şimdi fıs fıs ediyor yavaş yavaş. Hani bir tiryakinin tiryakisi olduğu şeyden zevk alır gibi, zevk alıyor. Bunun aşırı uca gittiği zaman, alışveriş hastalığına dönüşüyor, o ayrı bir mesele. İşte zevk alıyor. Ama mutluluk hormonunu çalıştıran böyle değil, verdiğiniz zaman çalışıyor, paylaştığınız zaman. Zevk hormonu dopamin, eğer bir öncekinde bir çıtaya gelmişseniz, daha sonra o çıtaya aşmadan, siz tatmin olmuyorsunuz. Yani daha yok mu? Cehennem gibi; “hel min mezîd” bu bir ayet. Daha yok mu? Daha fazlası yok mu? Daha fazlası yok mu? Hep daha fazlasını. Ama serotonin öyle değil. Sizi daha önceki aldığınızdan daha fazla almaya zorlamıyor, istemiyor. Sadece, daha öncekini hatırlatması yetiyor. Onun için paylaşınca mutlu oluyorsunuz, satın alınca zevk sahibi oluyorsunuz. Dolayısıyla, daha birçok farkı var da şimdi burada nörotransmitterlar değil yani konumuz.

Ali İmran suresi 155; “Uhud’da geri dönenlerin, şeytan ayağını kaydırmıştı.” Kaybetme korkusu, ganimet hırsı. Evet. “Şeytan ayağını kaydırdı” diyor. Hangi şeytan bu? Ayak kaydıran biri falan orada bir şeyler gözükmüyor aslında. Nasıl kaydırır ayak? Belli, şeytan insanın ayağını nasıl kaydırır? Kaybetme korkusuna, ganimet hırsına düşürerek. Öyle değil mi? Yani, Uhud’da ne oldu? Allah Resulü, elli tane okçuyu yerleştirdi.  “Düşmanın başları üzerinde kargaların, akbabaların döndüğünü görseniz dahi, buraları terk etmeyin” dedi. Ne oldu ondan sonra? İlk karşı karşıya gelişte İslam ordusu, Müşrik ordusuna galip geldi. Savaşı tam almışlardı ki, Allah Resulünün Okçular Tepesine yerleştirdiği okçular, 10’u hariç, gerisi aşağıda hurra. Nedir? Aslında gerçek sebep, faizdi derler. Bir kısmı faizle borç almış, borçları ödeme sevdasıyla. Bir kısmı da bulduğum ganimetleri, faizle verirsem şu kadar gelir getirir hesabıyla, aşağıya koşmuşlar. Evet. Onun için yani, alın size korku, korkunun işlettiği yani efendim içerideki şeytan; güdü şeytanı. Eyvallah.

Nisa suresi 38; “Onlar mallarını gösteriş için verirler, şeytanın yoldaşları ne fenadır”. “Onlar mallarını gösteriş için verirler, şeytanın yoldaşları ne fenadır”. Alın bunu gösteriş. Gösteriş de bir güdü, içeriden bir güdü. Yönetebilirseniz eğer, bastırırsınız. Eğer gösteriş sizi yönetirse, ne olur? “Feveylül lil-musallîn” Lanet olsun o namaz kılanlara. Elleżîne hum ‘an salâtihim sâhûn elleżîne hum yurâûn”. Evet Maun 4-5-6.ayet. Onlar ne yapıyorlar? “Yurâilik yapıyorlar, gösteriş yapıyorlar” der.

Ankebut suresi 38; “İnsana, eylemlerini süslü gösterip, onu yoldan saptırması.” Güdülerin aklı yönetmesidir. İnsana eylemlerini süslü gösterip, onu yoldan saptırması. Bunu şeytan diye niteliyor vahiy, Kur’an. Aslında bu şeytan eylemlerimizi bize süslü gösterip kötülüklerimizi. Anlatabiliyor muyum? Bin bir türlü mazeret var. İnsan motor olsaydı dedim mazeret imal ederdi. İnsan fabrika olsaydı, ürünü mazeret olurdu. Baksanıza hele bu coğrafyanın insanları, bayılıyorum mazeret üretme yeteneklerine. Eğer mazeret üretmeye harcadığı yeteneği şöyle doğru dürüst bir üretime harcasın, hatta kırkta birini harcasın bu memleket abad olurdu. Tüm başarısızlıkların mazereti var arkadaş. Hem de elli tane. Ama bir tane başarı göster ne olur, elli tane mazeret göstereceğine. Bir tane başarı göster yok. Niye? Mazeret hormonları iyi çalışıyor. Mazereti kendisine, din iman olarak görmüş. Onun için şu işi iyi yapayım da yaptığım işle görüneyim yok, mazeret ile görüneyim. Onun için bu da böyle bir şey işte bu da güdü. Şeytanın dostları, yoldaşları ve arkadaşları denilen ayetlerdeki şeytanlar da insan şeytanlarıdır. Evet burayı da böyle geçelim. Saati göremiyorum arkadaşlar şuraya bir saat koysanız, parlıyor onun için göremiyorum. Evet.

 

Dürtü ve Güdü Şeytanlarının Ayartısına Karşı Formül

Formül ne formül? Allah’ın Mustafa kulu, tamam anladık. Güdüler ve dürtüler. Güdülenler aynı zamanda şeytanın oyuncakları. Peki formül ne? Biz bu şeytanlarla nasıl baş edeceğiz? Mübarek Kur’an öyle tam yerine gelmiş, koymuş yani taşı gediğine. Nasıl? “Ve-immâ yenzeġanneke mine-şşeytâni nezġun feste’iż billâh innehu huve-ssemî’u-l’alîm” Evet. Şeytandan size bir “nezğ” güdüleme dokunursa, Allah’a sığının. Bakınız “feste’iz” “kul e’ûzü billah” diye gelmiyor ayet. Bir fiili yapma, bir eyleme çağırıyor. Bir söyleme değil. Söylemle eylem ayrı ayrı. O da var. Ama özellikle bu işin, şeytanın oyunlarını bozma konusundaki tedbirin en başında bir eylem geliyor, söylem değil. Nedir bu? “Feste’iż billâh”, Allah’a sığın. Niye Allah’a? İşte tam Allah’a imanın ne işe yaradığının en önemli noktalarından biri. Yani Allah’a iman ne işe yarar?

  • Eğer bir şeyden korkuyorsan, fobik davranış içindeysen, açlık korkusu, öldürme korkusu, hastalık korkusu, şu korkusu, bu korkusu, uçak korkusu, karanlık korkusu, bilinmezlik korkusu, meçhullük korkusu… Eğer bir şeyden korkuyor fobik davranıyorsan, unutma ki korkmaya layık olan tek varlık Allah’tır. Eğer bir şey güçlü diye korkuyorsan, Allah’tan daha güçlü hiçbir şey yok. Dolayısıyla, niye korkuyorsun ki? Eğer bir şey, biri kötülük yapar, çok kuvvetli veyahut da ihya eder severse, kızarsa, imha eder diye konuşuyorsan, korkuyorsan Allah’a iman et. Çünkü, Allah’tan daha güçlü kimse yok. Eğer elimden rızkımı alır diye korkuyorsan, Allah’tan daha zengini yok. Görüyorsunuz onun için “feste’iż billâh” bu, Allah’a sığının. Şimdi Felak ve Nas’taki ana tema şu: Bilinmeyenden cahiliye Arap’ı korkardı. Cahiliye Arap’ı korkar da modern cahiliye korkmaz mı? Modern cahiliyenin Türk’ü korkmaz mı? O da korkuyor. Nedir bu? Bilinmezlik korkusu. Karanlık korkusu budur mesela. Karanlıktan insan neden korkar? Zira karanlık meçhuldür. Karanlıkta ne var bilmezsiniz. İçinden ne çıkacak bilmezsiniz. Onun için Felak ve Nas surelerinde karanlıktan Allah’a sığınılır. Bakınız yani meçhullük sizin için bir korku sebebi olmamalı. Niye? Sizin için meçhul ama iman ettiğiniz Allah için meçhul mü var? Eyvallah. Alttaki ayet. Fussilet 36’ydı bu.

“İnne-şşeytâne kâne lil-insâni aduvva” İsra suresi 53.ayet; “Hiç kuşku yok ki şeytan insanın düşmanıdır”. Adem’i yanıltan neydi biliyor musunuz? İnsanoğlunun sembolik atasını yanıltan neydi biliyor musunuz? Nasıl yanılttı? İki şeyle. İki melek olmaz mısınız, ebedileşmek istemez misiniz? Tam tam yerinden, insanoğlunun en zaaflı hali. Nedir? Mükemmellik. Mükemmellik vadetti. İki melek olmaz mısınız, ebedileşmek istemez misiniz? Peki Adem’in, insanoğlunun sembolik atasının, unuttuğu şey neydi orada? İçindeki bu güdünün, yani kendisine fısıldayan bu duygunun, bu dürtünün aslında düşman olduğunu, düşmanın sesi olduğunu unutması. Düşman doğru söylemez. Bu tam burada bir dev hikayesi anlatayım mı? Anlatayım. Bu bir dev masalı. Devler ülkesinde bir adil dev hükümdarı varmış. Bu hükümdara karşı, eşkıya biri başkaldırmış ve Ali kıran baş kesen olmuş. Onu dövüyor, ona sövüyor, onu öldürüyor, onun malını gasp ediyor, onun hayatına kast ediyor vesair. En sonunda herkes usanmışlar, devler ülkesinin adil hükümdarına şikâyet etmişler;” Bunun hakkından gel” diye. O da gürleye gürleye gelmiş. Onun gürleye gürleye gelişini duyan bu eşkıya dev, feleğini şaşırmış, ne yapacağını bilememiş, eli ayağı titremeye başlamış. Hanımı demiş ki dur ben bir tedbir düşündüm, korkma. Ne yapalım? “Sen benim dediğimi yap, başka zaten yapacağın bir şey yok”, demiş. “Gelirse ümüğünü sıkarım. Yat” demiş. Yatırmış. Üstüne yorganı örtmüş, kafası da dahil ayaklarını açıkta bırakmış. Ve kapıdan “Nerede o zalim soyguncu, gasıp, katil?” diye devler ülkesinin başı olan hükümdar adil dev girince, karısı;” Sus demiş, çocuk uyuyor”. Bakmış ki çocuğun ayakları, neredeyse kendi ayakları kadar. O an da tedbiri şaşmış. O ana kadar korkan ve titreyen o iken, o andan sonra korkan ve titreyen kendisi olmuş. Vücut kimyası bozulmuş. Vücut kimyası bozulduğunda artık salim düşünemezsiniz, doğru düşünmezsiniz, doğru düşünceyi kaybedersiniz. Şakül yamulmaya başlar. Çünkü, korku sizi esir alır. Korku sizi yönetmeye başlar. Devler ülkesinin adil hükümdarının artık kimyası bozulmuş. Şöyle düşünmüş;” Eğer çocuğu böyleyse, babası kim bilir nasıl?”. Bittiniz, o an bittiniz. Tamam kaybettiğinizin resmidir o. Peki ne yapmalıydı? Yorganı kaldırmalıydı. Anlatabiliyor muyum? Yorganı kaldırmalıydı. Niye? Çünkü, o dürüst değil, o doğru söylemez. Anlatabiliyor muyum? Eyvallah. Onun için ben şimdi bunu öğrendim zaten epeyden beri. Yalan dini, iftira imanı olanlardan doğru sadır olmuyor. Onun için, peşinen yorganı kaldırmadan yapamıyorum, yorganı kaldırıyorum. Yorganı kaldırdığımda mutlaka altından yalan çıkıyor. Evet.

 

İnsan Şeytanlarından Örnekler

Mekke’nin şeytanlarından bazıları: Ebu Cehil Ebu’l Hakem, hikmetin babası ismini koymuşlardı biliyor musunuz Ebu Cehil’e. Çünkü, Hakem diye bir oğlu yok. Hakem’in babası ama Hakem diye bir oğlu yok. Evet ilginç. Hikmetin babası, bilginin babası koymuşlar. Şeyhmiş yani Mekke’de. Sahib-i İlm-i Ledün. Bunu da latife olsun diye koydum. Nebi’nin amcası Ebu Leheb, dini uğruna yeğeninden vazgeçen bir dinci. Bir adam daha ne kadar dinine sahip görünebilir ki? Yeğenini bile feda etmiş, daha ne olsun. Mekke’nin vaizi Velid Bin Muğire, putlara diyor; “Helal kazancınızdan kurban kesin”, diyor. “Haram kazancınızdan kesmeyin”, diyor Velid Bin Muğire. Böyle biri, yani düşünün. Kim Velid Bin Muğire? “Ölçtü biçti, kahrolası nasıl da ölçtü biçti.” Evet bir daha kahrolası. Evet o işte. Nadr Bin Haris, Mekke’nin gezici vaizi. Evet tam da gezici vaizi ve muhaddisi, levhe’l hadis işi bu. Levhe’l hadis; söz oyunu. Gittiği yerde bugünkü film gibi sinema gibi yani film ve sinemayı da çok karalıyormuş gibi olduk, üstünden ırak olsun efendim, dolayısıyla böyle biri. Dâru’n-Nedvelerde geliyor akşamları, insanları eğlendirmek için, bir şeyler düzüyor koşuyor yani uyduruyor uyduruyor ipe diziyor tabiri caizse. Cübbe, sarık, sakal, full aksesuar bunların hepsi de var. Kureyş’e mensup, Kureyş’ten yani kutsal kabile, Nebi ile akraba. Daha ne olsun değil mi, cennetlik hepsi de haşa. Evet.

Örnek: Müfessirlere göre Furkan 29’daki şeytan; Ubey Bin Halef’tir. Çok ilginç. Medine’nin şeytanlarından bazıları: İbn-i Selul. Abdullah İbn-i Selul. Kim bu adam biliyor musunuz? Münafıkların ele başı diyebiliriz, duyarız. Bu adam beş vakit namazını Allah Resulünün mescidinde, arkasında kılan adam. Sarığı da var ha, cübbesi de var ha, sakalı da bir bucak. Bu adam, Allah Resulüne Mekke’de hayatı zehir eden adam. Allah Resulünün sevgili tertemiz eşi Ayşe’ye iftira eden adam. Anlatabiliyor muyum? Peki bu adam ne yaptı biliyor musunuz? Öyle bir münafık ki bu adam, -münafıkların başı- öyle bir mümin münafık ki bu adam, öldüğünde Allah Resulünün hırkasıyla kefenlenmeyi vasiyet ediyor ve benim cenazemi Resülullah kıldırsın diyor. Cenazesini peygamberin kıldırdığı bir adam, cehennemlik olur mu ya? Allah’ın ayetiyle cehennemlik bu adam. Bir de hırkaya sarılmış. Bizimki burada hırkayı ziyaret ettim diye, cennetlik kabul ediyor kendini. Ne yapacaksınız? Ne yapacaksınız? Benim yerimde olsanız ne yaparsınız? Saçımı yola yola saç kalmadı. Evet.

Lebid Bin Asam: Sihir ve büyü adı altında şarlatanlık yapan. Plasebo etkisini bilirsiniz dimi sağlıkçılar, hekimler var aranızda, değerli kardeşlerim. Efendim. Plasebo etkisi; aslında etkisiz hap suretinde, aslında hap falan değil, ilaç falan değil içi boş. Yani bunu içiriyorsunuz yüzde otuz iyi oluyor. Niye? Anlatabiliyor muyum? Zaten uydurulmuş dini içirmişler, din diye kabul etmiş. Aynı şey plasebo etkisi. Eyvallah. Ka’b Bin Eşref. Benim bir yakınım var da eğer kendisini öven bir doktordan bir hap verilirse, hapı yuttuğunda hap daha buradan aşağıya inmeden; “Nasıl iyi geldi, bak ağrılarım indi” diyor. Eğer hoşuna gitmeyen bir doktor bir hap verirse, hapı içiyor içiyor bitiriyor efendim, “ııh sevmedim diyor bu doktor olmaz, bu doktor iyi bir doktor” değil diyor. Dolayısıyla bu dediğim gibi bu başka bir şey. Ka’b bin Eşref. Muhammed 25’de suresi, Muhammed suresi. Mekke zalimlerini, mazlumlar üzerine kışkırtan adam bu. Medine’nin şeytanlarından biri. Uzun uzun anlatırdım da zaman yok. Saad ibn Ebi’s-Sarh: İrtidat edip Mekke’de vahye iftira eden, 3. Halife Osman’ın süt kardeşi. Evet bu adam. Çok ilginç. Düşünebiliyor musunuz? Allah Resulü, Osman bu adamı aldı geldi yanında, fetihten sonra kaçacak yer yok, gidememiş. Yanına geldi ama Resulullah o kadar kırgın ki bu adama, o kadar üzmüş ki, vahye iftira etmiş, kendine iftira etse affederdi. Vahye iftira etmiş. Demiş ki; “Muhammed şöyle şöyle diyordu, ben de böyle böyle yazıyordum, daha sonra benim yazdığım gibi ezberleniyordu, okunuyordu”. Böyle demiş. Efendim bu adam, Osman elinden tutuyor bunu, süt kardeşi fetihten sonra getiriyor. Efendim. Resulullah, onun geldiğini anlayınca böyle ediyor. Bu taraftan geliyor böyle ediyor. Dolayısıyla nasıl bir acı çektiğini hatırlayın, anlayın. Nazik ve kibar bir insan Allah Resulü.

 

 

III -KUR’AN’IN, KADİM ŞEYTAN ALGISINDA YAPTIĞI DEVRİM

 

Uydurulmuş dinin, Kur’an’a karşı yaptığı devrim. Nedir bu?

Algı: Şeytanın, insanı teslim alacak kahir otoritesi vardır. Yani uydurulmuş dinin algısı bu. Şeytanın, insanı teslim alan bir gücü vardır insan üzerinde diyor. Kur’an bunu şiddetle reddediyor ve bu algıyı yere seriyor. Devrim.

Nedir Kur’an: Şeytanın iyi insan üzerinde güç ve otoritesi yoktur. Hicir suresi 42, İbrahim 22. O, gücünü kötülerin kötülüğünden alır. Nahl suresi 100. Yani şeytanın gücü yoktur, gücünü kötülerin gücünden alır. Sen verirsin ona. Dolayısıyla; “leyse leke aleyhim sultan: Senin kullarım üzerinde, bir gücün, bir etkin yoktur” diyor. Bu bir algı. Uydurulmuş dinin algısı bu, cahiliye müşriklerinin de algısı bu, bugün de böyle.

Algı: Şeytana güç yetmez, kan gibi damarlarımızda dolaşır. Şeytancının hadisi. Bu Kütübü Sitte hadisi biliyor musunuz? Şeytan, insanın kan gibi damarlarında dolaşır. Evet. Sara-epilepsi hastalığı damarda dolaşan şeytanın işi. İbn-i Teymiye’miz de böyle demiş. Çok ilginç.

Kur’an: Bu şeytani bir mazerettir. “Allah size şah damarınızdan daha yakındır”; Kaf suresi 16.ayet. Nasıl buldunuz? İki ayrı inanç var dostlar, iki ayrı şeytan algısı.

Algı: “Ben sorumlu değilim, kötülüğü bana şeytan işletti, sorumlu o. “

Kur’an: “Hayır! Sorumlu sensin, ona uymak senin tercihindi, kendini kına şeytanı değil”; İbrahim 22. ayet.

Algı: Şeytan insanı kandıran başka bir türdür. İnsandan şeytan olmaz.

Kur’an: Şeytanların çoğu ve en azılıları insanların içinden çıkar.

 

 Bilgin, Mezhep ve Meşreplerin Şeytanı

Şeytan gerçek bir varlığa ve bedene sahiptir. Şeytan, gerçek bir varlığa sahip fakat bedene sahip değildir. Cinler gibi görünmeyen bir varlıktır. Sureti melek aslen cin; İbni Teymiye’nin görüşü bu. İblis’in soyundan türeyenler şeytan oldu. Katade’nin görüşü bu. Ruhani bir cevherdir. İnsan kılığına girer. Tehanevi’nin görüşü bu. Gerçek yüzleri ancak nübüvvet nuruyla görünür. Yeni Platonculuğun nur teorisi. Buna Razi de efendim katılmış mesela. Eş’ari: “Şeytan istediği surete girer. İster yılan olur ister insan”. İyi mi? Ayni: “Abdestte buruna su vermekten amaç genze saklanan şeytanı çıkarmaktır”. En janjanlısı buydu. Onun için bunu, en sona sakladım. Bu, alimlerimizin şeytan algısı. Seç, beğen, al.

 

Bir Şeytan Uğruna Ya Rab Ne İnsanlar Batıyor!..

Demonoloji: Şeytanbilim. Şeytan’ın rakamı: 666. Biliyorsunuz bunu duymuşsunuzdur şeytanın. Kur’an’ın ayet sayısı kaçtı? 6666. Şeytan’ın rakamının başına bir rakam daha ekleyeceksiniz aynısından, Kur’an’a ayet sayısı olarak koyacaksınız. Koca koca anlı, şanlı ismi üstat Bediüzzaman falan filan olan adamlar, bunu piyasaya gerçekmiş gibi lanse edecekler, uçuracaklar. Ya tamamda çok bilimsel falan geçiniyorsunuz, elinde de Kur’an değil mi, Mushaf var değil mi? Ne olur ömründe çok değil yani üç saatini ver ne olur, sadece sayacaksın. Sadece bir, iki, üç, dört. Bir say ne olur bir say yav bir say yav. Madem vereceksin bu rakamı, bir say değil mi? Ben senin neyine güveneyim? Kitabın en temel imanın hakkında dahi, verdiğin rakam uçuk. Uçuruyorsun. Aslı yok, faslı yok. Ben senin neyine güveneyim? Neden böylesiniz? Dolayısıyla işte orda, Kur’an orda, oturun sayın. İnanmazsanız sayın. Evet, 6236 tane ayet var orda. Evet. Yüzbinlerce insan kilse tarafından şeytana birlikte, şeytanla birlikte olduğu için yakıldı. Biliyorsunuz değil mi? Evet. Cadı meselesi. Avrupa’da kadına şiddetin, kadına uygulanan zulmün bir bahanesiydi: Şeytan. Yani asıl şeytan kimdi biliyor musun? Kadını yakan papazlardı. Evet şeytan onlardı. Oysa kilise şeytanın kurumu, din adamları ruhbanlar ise birer şeytanlardı. Her dinin ruhban sınıfının, insana verdiği zararı hiçbir şeytan vermemiştir.

Şeytan korkusunu paraya çeviren dinci/ruhban şeytanlar: Muskacı şarlatanlar nasıl şeytan gibi çarparlar? Bilmem hiç çarpılan oldu mu aranızda? Allah’tan istiğfar etmesi lazım, Allah’a istiğfar etmesi lazım. Evet.

Kur’an’ın ayetlerini şeytana okuma şeytanlığıyla çarpan cübbeli şeytanlar. Şeytanla evlenenleri, ayırma muskası yazan, hoca ünvanlı şeytanlar. Seç beğen al. Hepsi de mebzul miktarda var. Alın bir tanesi. Niye ses yok arkadaşlar? Araya doğruları da sıkıştırıyor. Bu ayinin kendisi, papazlardan ve papalıktan alınmaktadır. Aynısını papazlarda görürsünüz. Evet, ağzından şeytan çıkartıyor tamam mı? Efendim? Değil efendim maalesef değil. Maalesef değil. Yani ücreti alınmış ama faturası kesilmemiş. Efendim. Bir şeytanın bir şeytanın şeytanlığı bu. Efendim buyurun. Buyurun. Elinde tuttuğu, Kur’an değil İncil. Evet. Efendim buradan ihtibastır, buradan ithaldir. Bunlarda şeytan çıkarıyorlar. Şeytan çıkarma pahasına ona yaptıkları eziyet, gerçekten çekilmez. Burada da hacla şeytan çıkarıyorlar. Şimdi şeytan, hangisiyle çıkıyor acaba? Hacla mı çıkıyor, Kur’an’la mı, İncil’le mi, Tevrat’la mı, Avesta ile mi? Efendim, hangisiyle çıkıyor bu, Upanişatlarla mı? Evet. Gördüğünüz gibi bunlarda kilisenin.

 

Hadislerin Şeytanı

Şeytan, helada insanların makatlarıyla oynar; Ebu Davut hadisi. Şeytan ezan okunduğunda, zart-zurt yellenerek ortamdan uzaklaşır; Buhari ve Müslim hadisi. Eski hurma ile yeni hurma birlikte yenmelidir, zira şeytan buna kızar; İbn-İ Mace hadisi. Şeytan, niye kızar acaba? Güneş, şeytanın iki boynuzu arasından doğar; Buhari. Sizin, güneşten istediğiniz ne ya? Güneşle dersiniz ne sizin ya? Dahası da var yine Kütübü Sitte hadislerinden. Allah, kıyamette ay ve güneşi, cehenneme atacak. Hasan Basri bunu duymuş; “Günahları neydi?” demiş. Allah hapşırmayı sever, esnemeden ise hoşlanmaz. Zira esneme şeytandandır; Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud. Anıran eşek, şeytanı gördüğü için anırır; Buhari ve Nesei. Şair şeytandır; Müslim. Deve şeytandır; Tirmizi, Ebu Davud. Güvercin şeytandır; Ebu Davud, İbni Mace. Şeytane güvercin şey ya müennes ya. Evet. Kur’an okumanın tek şartı, şeytandan Allah’a sığınıp okumaya girişmek. Hadislerde ise evet, Kur’an’da Kur’an okumanın tek şartı şeytandan, Allah’a sığınmak. Nedir şeytandan Allah’a sığınmak? Kur’an okurken tek şart koşulur, abdest şartı koşulmaz. Abdest alma şartı yoktur Kur’an’a göre Kur’an okumanın. Bir tek şartı vardır şeytandan Allah’a sığınmak. Ne demek bu? Kur’an bir anlamdır. Anlamların şahıdır, anlamların sultanıdır, anlamların ufkudur. İlkeler kitabıdır. Siz anlamalarla buluşacaksınız değil mi? Anlamlarla buluşacak olan, sizin aklınız. Peki aklınızı güdüleriniz, parazitle karıştırmasın. Şeytandan sığınmak budur işte. Yani güdüleriniz, aklınızı parazitlerle karıştırmasın. Dolayısıyla Kur’an’ı anlama konusunda, Kur’an’ı anlarken araya güdülerinizi, korkularınızı, öfkelerinizi, kinlerinizi, ön yargılarınızı koymayın. Şeytanınız olur bu. Harika. Peki hadislerde ise olay tam ters yüz edilmiş. Ne yapılmış biliyor musunuz? Kur’an şeytana okunan bir şeye dönüşmüş; Buhari, Müslim, Tirmizi’de. Evet. Kur’an’ı şeytana okumak hadisleri var. Evet.

Bu ülke rakı masasındaki kemikleri poşete koyup. Rakı masasındaki kemikleri, poşete koyup yol üstündeki köpeklere götüren sarhoşu, gördü de caminin avlusuna lütfen yiyecek bırakmayın kuşlar avluyu kirletiyor yazanı da gördü. “Bizi sorgulamak, din tüccarlarına düşmez demiş”, aynısına katılıyorum. Ne bu biliyor musunuz? Efendim, caminin avlusuna zehir koymuşlar, güvercinlerin hepsini zehirlemişler.

Şeytan tanıma kılavuzu. Nereye geldik buraya? Nerden geldik buraya? Nasıl geldik buraya? Biz neye dönüştük? Evet.

 

ŞEYTANI TANIMA KILAVUZU

Biri dedi ki: “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır”. Siz, siz o zaman benimde bir şeyhim olsun deyip ona uydunuz. Aklınızı, iradenizi, imanınızı, secdenizi, paranızı, namusunuzu bir şeyhe teslim ettiniz. O bunların hepsini sizden çaldı ve sizi akılsız, iradesiz, secdesiz bıraktı.

Soru: Bütün bunları size hangi şeytan işletti?

Cevap: Elbette sizi kula kul olmaya, şirk koşmaya, aklı kiraya vermeye ikna eden şey (h)tan.

Siz doğru yolda yürürken, önünüze bir çıktı ve dedi ki: “Sen Kur’an’ı anlayamazsın, büyükler anlar ve bize anlatır. Bak üstadımızın yazdığı bu kitapları oku, Kur’an ihtiyacın kalmaz, Kur’an’a. Hem bu risale, şu mesnevi o mektubat da yazdırılmıştır Kur’an gibi”. Sizinle vahiy arasına girildi ve dini kaynağından öğrenmenize engel oldu. Sizi Allah’ın öğrettiği dine değil, Allah’a öğretilen dine ikna etti.

Soru: Şimdi sizi hangi şeytan, doğru yoldan çevirdi ve saptırdı?

Cevap: Elbette Kur’an Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı diyen şey(h)tan.

 

Doğru Yolda Oturan İnsan Şeytanları

“Gale febima ağveyteni leak’udenne lehum sirateke-l mustegim.”. Bu ayete bayılırım; Araf suresi 16. ayet. Dedi ki “Febima ağveyteni”, şeytan dedi ki yani; “Beni, sen saptırdın madem” evet “ağveyteni”. Yani, beni saptırdığın için, saptırman yüzünden. Ama öncelikle; “Beni sen saptırdın” dedi Allah’a. Bakınız. Şimdi orda şeytana nispet edilen şey, Kur’an’da birçok yerde geçen bir kalıp ibare var. Nedir o? Efendim evet; “Yehti men yeşa ve yudillun yeşa: Dilediğini hidayet eder, dilediğini de saptırır”. Ne oldu şimdi? O zaman şeytan doğru. Beni sen saptırdın demiş ya. Eğer bunu böyle tercüme ediyorsanız, şeytan doğru. Ama bu böyle değil, doğru böyle değil. Dileyene hidayet eder, sapmayı dileyeni de saptırır. Böyle bir şey olur mu? O zaman eğer öyle ise; neden bu kadar peygamber gönderdi? Neden, bu kadar vahiy gönderdi? O zaman Musa ile Firavun arasındaki fark ne? Nemrut ile İbrahim arasındaki fark ne? Ebu Lehep ile Ebu Bekir arasındaki fark ne? O zaman sapmış olanların, Allah’a karşı gerçek bir mazereti olmaz mı? “Beni sen saptırdın. Niye şimdi de hesap soruyorsun?”. O zaman hesap gününün alemi ne? Evet. Geçelim. “Febima ağveyteni leak’udenne lehum.” Bu çok önemli. Evet; “sirateke-l mustegim: Onlar için senin sıratı müstakimine oturacağım”. Evet. Âdem, iblis diyalogları, mecazi ve sembolik anlam yöntemidir. Amacı, insanı doğrudan saptıran herkese, her şeye karşı uyanık tutmaktır. Bir erken uyarı sistemidir bu.

Ayette sonuç, ayetten sonuç kadercilik şeytanın dinidir. Yani; “Beni sen saptırdın diyor” ya. “Kaderim buymuş diyor, kaderime küstüm.” Evet tam bir arabesk. Evet. Dolayısıyla, beni sen saptırdın. Kadercilik, şeytanın dinidir onun için. Size sorumluluğunuzu reddettiren şey, sizin şeytanınınızdır. Beni sen saptırdın. Şeytan, sakalını koyuverir, sarığını, cübbesini takar, dilinden Allah’ın adını düşürmez. “Febi izzetike”; Sad 82. Şeytan ne yapıyor biliyor musunuz? “Senin, şerefine yemin ederim Ya Rabbi diyor”; Sad 82. Evet.

“Ben Allah’tan korkarım” diyor; Haşr 16. “İnni ehafullah”. Şeytanın dilinden, “Ben Allah’tan korkarım”. Eyvallah. Nasıl? Şeytan doğru yolda yürümez, doğru yola oturur. Yollar yürümek içindir ama şeytan oturur. Doğru yola oturmazsa, sizi nasıl aldatacak. Söyler misiniz? Zaten şeytan olmanın vasfı bu, doğru yola oturacak. Ama yollar yürümek içindir, oturmak için değil ki. O oturur. Niye oturur? Yol yürümek içindir fakat o engellemek için oturur. Evet.

Ben de Müslümanım der ama Allah’a din öğretir, tevhide değil, şirke davet eder. Evet bu ayete dikkat! Bu ayeti hiç unutmayalım lütfen. Evet dostlar, biraz hızlanmamız lazım. Bazen şeyh şeytan kılığına girer; “hepimiz Allah olmalıyız der” değil mi? İsterseniz bir internete yazın, hepimiz Allah olmalıyız karşınıza video çıksın. Bazen cübbe giyer; “Şeyhim Allah’tır; ete kemiğe büründü falan diye göründü” der. İsterseniz bunu da yazın çıksın. Evet. Bazen gavs/yeğus putunun adını alır: “Hepimiz şeyhin çocuklarının köpeği olmalıyız” der. Evet. Bazen; “Benim emrim Allah’ın emri, sırrım Allah’ın sırrı, emruhu emri sırrıhu sırri”. Evet. “Fellemma egulu kun fe yekûn: Ben ol dersem o şey olur”. Evet. “Dariey beytullah. Mezarım, kabrim beytullahtır” der. Evet. Ve sizde, en büyük evliya olarak, bu insanı tepenizde taşırsınız. Bazen Âdem kılığına girer; “Kur’an’ın hadise olan ihtiyacı, hadisin Kur’an’a olan ihtiyacından fazladır” der. Bazen; “Hadis, sünnet Kur’an’a yargılar fakat Kur’an hadisi yargılayamaz” der. Evet böyle der. Bazen “Hadis, sünnet ayeti hükümsüz kılar fakat ayet hadisi hükümsüz kılamaz” der. Aynen böyle der. Şu anda usul kurallarıdır, unutmayın efendim. Ve hadislerde Kur’an gibi vahiydir der. Der der der. Şeytanların sözlerinden bir demet saydım size. Bunların hepsi insan şeytanlarıydı yalnız. Eyvallah.

 

SONUÇ

Şeytan figürü, Sümer’den beri birçok inanç ve kültürde yer alır. Bize göre; kötülük problemini açıklama ihtiyacından doğmuştur. Evet, kötülük bir problemdir. Kötülük problemi vardır. Teodise derler buna. Kötülüğün varlığını nasıl izah edeceğiz? Aslında kötülüğe, kötülük diyen kim? Nerden bakınca kötülük? Kime göre kötülük? Öyle değil mi? Patlama şiddettir, şiddet kötüdür ama kâinat büyük patlamayla başladı. 66 milyon yıl önceden, dünyaya 10 km çapında bir taş düştü. Meksika’ya Yukatan yarımadasına yeryüzünde, yıllar boyu yeryüzü güneş görmedi, yeryüzünün büyük canlıları, tamamen yok oldu. Ki işte o zaman dinozorları yok eden bu büyük felaket, o felaketti. Fakat bu kötülük müdür? O felaket olmasaydı, canlılık böyle gelişmeyecekti. Tüm biyologların söylediği şey bu.

Deprem; yer plakaları tektonik hareketler gösterirler. Yeryüzü plaka plakadır. Bu plakalar beş kez bir araya gelmiş, beş kez ayrılmıştır. Pancia dedikleri tek bir kıta haline gelmiştir. Ondan sonra ayrılmıştır. Şu anda 200 milyonuncu yıldayız ve her yıl 1 santim ila 2,5 santim arasında kıtalar sürünüyor, geziyor. Depremler bu sıkışmanın sonucunda oluyorlar. Peki deprem, 99 depreminde vefat eden 33 bin kişi ve yakınları için kötülük sayılabilir. Fakat bundan yola çıkarak, depremler kötü müdür? Bunu diyebilir miyiz? Kötü olan, inşaattan çalmaktır. Kötü olan fay hattının üzerine bina yapmaktır. Kötü olan, çürük malzemedir. Kötü olan, deniz kumunu inşaatta yıkamadan kullanmaktır. Kötü olan; demirin hakkını, çimentonun hakkını, binanın hakkını, denetimin hakkını, belediyeciliğin hakkını vermemektir. Kötü olan; Allah’ın sünnetine, yasalarına uymamaktır. Kötü olan, depremin kendisidir diyebilir misiniz? Depremler, yorgun topraklarla dinç toprakların yer değiştirmesidir. Depremler, şu dünyadaki tüm ama tüm sıcak suları, tüm hamam diye gittiğiniz şifalı suları, depremlere borçlu olduğunuzu biliyor musunuz? Yer altındaki akiferlerin, su depolarının tümünün depreme borçlu olduğunu biliyor musunuz? Su deposu olan dağların depreme borçlu olduğunu biliyor musunuz? Yeryüzündeki tüm sıra dağların, depreme borçlu olduğunu biliyor musunuz? Toroslar da Alpler de efendim, Rodoplar da hepsi Uralar da Altaylarda tümü karanlık dağlarıda, Allahu Ekber dağlarıda, hepsini depreme borçlu olduğunu biliyor musunuz? Buyurun. Yani daha sayayım mı? Kötülük kime göre, kötülük neye göre? Evet.

Bize göre kötülük problemini açıklama ihtiyacından doğmuştur. Saf olan, iyi olamayan insanoğlu, kötülüğü tanrıya veya kendine yakıştıramamıştır. Kadim toplumlarda, şeytan bir günah keçisidir. Cahiliye toplumunun şeytan, cin, gul, si’lat, gadar, şıkk, velehan inancı da öyledir. Kur’an’a göre; şeytan isim değil, vasıftır. O vasıfları taşıyan kimse, şeytan olur. İnsanda olsa, güdü de olsa, dürtü de olsa. Şeytan denilmeye layık kişiler, en çok insanlar arasından çıkar. Bunlar, diğer insanları yoldan çıkaran dürtüler gibi çalışırlar. Aklın yönetmediği güdülerde şeytandır. Nefret, aşk, öfke, korku, haset, kibir. Sen bunları yönetirsen eğer, yani aklın bunları kontrol altına alırsa, bunlar senin şeytanın olmazlar. Ama aklını bunların kontrolüne verir; onlar seni yönetirse, o zaman senin şeytanın, korkun olur. Senin şeytanın öfken olur. Öfke diye bir şeytanın arkasına takılmış olursun. Bunları çalıştıran yakıt ise hayvan beynimiz olan limbik sistemin hormonlarıdır. İnsan güdülerini, aklın denetimine aldığı oranda insanlaşır. Şeytan taşlamanın ve euzu çekmenin hakikati budur.

 

ZORLU SORU

Etrafımızdaki insan şeytanlarını nasıl tanırız?

Cevap: İtikadındaki müşrik şeytan algısına taş atın, kaçıyorsa tutun ifşa edin. O şeytanın ta kendisidir. Ve onun sakalına, sarığına, cübbesine kanmadan gerçeği haykırın. “Ey şeytanın avukatı! Şeytan sensin, sen!”

 

EKLER

Şükür geldik. Evet. Define aradıkları yerde, cinlerden korunmak için, hoca tutup, kazı yapan 10 kişi göz altın alındı. Hoca da var içinde. Niğde’de izinsiz define aradıkları için, cinlerden korunmak için, hoca tutup kazı yapanlara, polis operasyon düzenledi. Kaçak kazıya dualarıyla eşlik eden biri hoca, 10 kişi göz altına alındı. Evet ilginç bir haberdi.

Tavsiye Görsel; “Şeytanın Avukatı”: Bu filmde +16 bazı kareler var. Dediğim gibi henüz ergenlikten çıkamamış olanlar izlemesinler lütfen. Evet. Ama burada farklı bir açıdan ele alınmış.

Tavsiye kitap; “Tenkitname”: Evet, ısrarla tavsiye ediyorum, şiddetle etmiyorum. Şiddet hoş bir şey değil çünkü. Evet ısrarla tavsiye ediyorum. Celalettin Rumi’yi Anlamak. Yani a’dan z’ye Celalettin Rumi bu kitapta. Bekir Çöl hocayı huzurunuzda böyle güzel bir eserden dolayı da kutluyorum. Gerçekten çok iyi bir iş çıkarmış. Evet. Yani öyle şeyler göreceksiniz ki; şaşıracaksınız, hayret edeceksiniz. Okuyun derim: “Tenkitname”. Evet.

 

 Anadolu irfanı. Bunları karşınıza çıkarıyorum biraz da tebessüm etmek için, biraz rahatlayın falan ama yani Anadolu irfanı bu spotumu hep okuyayım: “Bir toplumu yoldan çıkartmak istiyorsanız, onu hakketmediği payeler veriniz”. Stadda takımının kazanması için Kur’an okuyor bu efendim amcamız, abimiz. Ve çok ilginçtir, son dakikaya kadar efendim takımı galip. Ama okuya, okuya, okuya gol getiriyor ve galipken takımı berabere kalıyor. Gol yiyorlar yani. Bazen terste tepebiliyor. Çünkü Kur’an bu işler için değil. Anlatabiliyor muyum? Kur’an böyle okunmuyor yani. Bu Kur’an okumak değil. Bu Mushaf’ı seslendirmektir. Kur’an okumakla alakası yok. Şeydeki, Mushaf’taki yerden anlarsınız nereyi okuduğunu değil mi? Ömründe hep okuduğu yeri okuyor. Öbür tarafları pek… Evet Yasin.

 

Haberlerden seçmeler: Cinci hocaya 2 milyon TL kaptırdılar. Antalya’da, sende ölüm büyüsü var diyerek, ayrıca cin çıkarma seansları düzenleyerek, birçok kişiden haksız kazanç sağlamak, dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık yapmak ve cinsel saldırı iddialarıyla tutuklu yargılanan, işte falan falan… Gördüğünüz gibi böyle bir haber. Yani her hafta böyle haberler var aslında. Evet. Burada beni üzen, çok acıtan bir şey getirdim karşınıza. Bu zat Enbiya Yıldırım. Bu arkadaş hadis profesörü. Ben bu arkadaşın, bu çatı altında kitaplarını tavsiye ettim. Evet. Ve bu arkadaş, bir konferans veriyor. Hz. peygamberi yok sayarak İslam’ı yaşama iddiası. Hz. Peygamberi yok sayarak İslam’ı yaşama iddiasında olan mı var? Ben böyle birini ne duydum ne gördüm. Hz. Peygamberi yok sayan İslam’ı yok saymış olur. Kur’an’a iman eden herkes, Kur’an’ı bize getiren Resule zaten iman etmek zorunda. Anlatabiliyor muyum? Yani siz bir çocuğu göstereceksiniz ama diyeceksiniz ki; “Bunun anası yok biliyor musunuz? Allah resulünü, Allah resulünü, Abdullah oğlu Muhammed’i anası doğurdu. Allah Resulünü Kur’an doğurdu. Kur’an’ı inkâr etmiş olursunuz. Peki ben bu zatı, bakınız bir makalem var sünnet tasavvurumuz diye, Kur’an’i Hayat’ta. Ben bu ülkede yetişen hadisçiler içerisinde gerçekten; akliyat ve eleştirel akılla bakan hadisçilerin bu ülkeye Allah’ın bir lütfu olduğunu söylemiş ve bunların içinde de bu zatın ismini de vermiştim. Birkaç sene önce doğu vilayetlerimizden birinde, bir üniversiteden üç dört talebe bana telefon ettiler. Hocam şu anda Enbiya Yıldırım burada, salonda, size demediği şeyi bırakmıyor. Anladım ki, hadisle ilgilenen, boğazına kadar yalan ve iftiraya gömülüyor. Üzüntümü beyan etmek için sadece isim vererek buraya huzurunuza getirdim. Çünkü, oralarda isim vermiştim. Överken isim vermiştim. Evet, şimdide şikâyet ediyorum. Hem Allah’a hem Allah’ın kullarına.

 

Benim kahramanım. Kim bu biliyor musunuz? Hintli yazar ve hak savunucusu; Arundhati Roy. Müslümanları dışlayan vatandaşlık yasasını, Hindistan’da bir yasa şu anda gündemde. Müslümanları dışlayan bir vatandaşlık yasası. Şu anda Hindistan’da mecliste. Nazilerin yasalarına benzetti. “Boyun eğersek, Hindistan biter” dedi. Bu bir Hintli aydın. Ülkesi bir yasa getiriyor meclise, ülkesinin hükümeti ve buna boyun eğmemeliyiz diyor. Nasıl alkışlıyor musunuz bu kadını? Bir alkışlayın. Tamam. Şimdi dursun. Şimdi, benzer bir olayı Türkiye’ye taşıyoruz. Hükümet bir yasa getirsin, bir aydın da çıksın bunu yaparsanız Türkiye biter desin. Onu da alkışlar mısınız? Siz Kur’an talebesisiniz, alkışlarsınız. Ama siz çok azsınız. Hain ilan edilir o gün. Onun için başkasında gördüğünüz iyilikleri, başkasında görüp alkışladığınız iyilikleri kendinizde de görmeye hazır olun.

 

Hepinize saygılar, selamlar, dualar. Allah’a emanet olun. Hayırla kalın. Var olun. Eyvallah.

 

 

 

 

Yorum Yaz