Suçlu, ortaya çık!

Malatya’da işlenen cinayetler çok çirkin ve vahşice. Bu çirkin cinayetler üzerinden Müslümanlara ve İslam’a saldırmaksa daha da çirkin.

Malum basında köşe kapmış laikçi kalemler, utanmasalar kendi eserleri olan Malatya cinayetinin faturasını da Müslümanlara ve İslam’a kesecekler.

Arsızlığın ve yüzsüzlüğün bu kadarına pes doğrusu. Ulusalcı dalgayı köpürten bunlar değil miydi? İslam, ulusalcılığın her türünü şeytana layık bir ideoloji olarak lanetler.

Peki, Rahşan Ecevit’in ne kadar samimi olduğu herkesin malumu olan “Din elden gidiyor” çığlığına zilzurna katılan bunlar değil miydi? Sözüm ona, güya misyonerlikten şikayetçiydiler.

Gülünç olan ne, biliyor musunuz?

Misyonerlerden şikayetçi olanların başında, bu ülkede İslam’ın adını “irtica” koyup, bir numaralı iç düşman ilan eden çevrelerin ve onların alkışçılarının gelmesi?

Sadece komik değil, aynı zamanda trajik?

Mahut 28 Şubat sürecinde Müslümanların neler çektikleri ortada. Hala o acılar ve sancılar dinmedi.

Dine-imana, Allah’a, Kur’an’a katibi meçhul (yoksa “meşhur” mu?) raporlarla sövüp sayanlar, bugün ulusalcı cepheye asker yazılanların fikri uzantıları, hatta akıl hocaları değil mi?

Kuruşuna kadar milletin malı olan İHL’lerin köküne kezzap suyu dökenler, aynı kesim değil mi?

Belli yaşın altındakilerin Kur’an okumasını yasaklayan kanun çıkaranlar, şimdi “timsahın gözyaşlarını” oynayan malum azgın azınlık değil mi?

Binlerce başörtülü kızın okuma hakkını elinden alıp sokağa atan, depremzedeye yardım için canla başla çalışan sakallı gençleri dahi tutuklayıp içeri atmaktan utanmayan aynı yolun yolcuları değil mi?

İslami vakıfların şubelerinin kapısına kilit vurmaya kalkan, “yeşil sermaye” adı altında esnaf ve sanayicileri fişlemeye yeltenen bunlar değil mi? İftar verdi diye bir Başbakan’ı mahkeme önüne çıkarıp partisini kapatanlar yine bu güruh değil mi?

İslam’a karşı başlatılan bu sindirme ve azaltma projesinin en doğru adını, bu projeye canla başla propaganda desteği veren bir gazete, şu manşetiyle koymuştu: “Top yekûn savaş”.

Bu manşeti atan utanmazlar, şu içinden geçtiğimiz günlerde Ankara’da çocuklar tarafından yapılacak Kur’an’ı Kerim okuma yarışmasını manşete taşıyan ve sonuçta programı iptal ettirdiğini sevinerek duyuran gazetenin ta kendisi değil mi?

Peki, bu güruh Malatya’da Hristiyan misyonerlere yönelik cinayetler konusunda nasıl oluyor da utanmadan sıkılmadan Müslümanlara ve İslam’a fatura kesmeye kalkıyorlar.

Bu hunharca saldırının katilleri de kendilerinin eseri, Hristiyan olanlar da kendilerinin eseri.

Saldıranlar kendilerinin eseri. Çünkü bu ülkede ulusalcı söylemlerin lokomotifliğini Laikçi cephede yer alan paramiliter guruplar yürütüyor. Merak etmeyin, bu gidişle laikçi terör çetelerinin organize eşkıyalığını da görürüz.

Sadece Hristiyan misyonerlere saldıranlar bu güruhun eseri değil, aynı zamanda kendilerine saldırılanlar da bu güruhun eseri.

Sahi hiç sormuyor musunuz, “Şu Hristiyan olan Türkler de neyin nesi” diye?

Evet, itiraf edelim ki, onlar İslam’a karşı savaş açan ve onları alkışlayan çevrelerin eseri. Dinsiz bir nesil yetiştireceklerdi; dinsiz, imansız, Allah’sız, kitapsız, peygambersiz… Haramı helali bilmeyen, İslam’ın tüm değerlerinden uzak bir nesil?

Dinsiz bıraktıkları nesiller, kendilerine köşe bucak din aradılar. Onlar istiyorlardı ki “ateist” olsunlar, putperest olsunlar, zevkperest olsunlar, ateşperest olsunlar. Yani, Müslüman olmasınlar da ne olurlarsa olsunlar.

Dinsiz bıraktıkları gençlerde tuttu Hristiyan oldu. Şimdi ona karşı ulusalcılığı köpürtüyorlar. Köpürttükleri ulusalcı hamaset, kendi kurbanları olan tanassur etmiş gençlerin hunharca gırtlağını kesiyor. Bu kez yüzleri kızarıp utanacakları yere, arsızca yine İslam’a ve Müslümanlara saldırıyorlar.

Hem Müslümanın davetine karşılar, hem Hristiyan’ın misyonerliğine?

Hem Kur’an’a karşılar, hem İncil’e?

Laikçi-Ulusalcı cephenin dini ne? İslam desen değil. Çünkü Müslümanlar onlardan gördüğü eziyeti hiçbir gayr-i müslimden görmedi. Tesettüre saldıran onlar. Kur’an’ı yasaklayan onlar. İslam şeriatına küfreden onlar.

Keşke bu azgın azınlık da Hristiyan olsalardı. Olsalardı hiç olmazsa “Ehl-i Kitap” kategorisine girerlerdi. Hiç olmazsa, Müslümanların imanını anlarlardı. Hiç olmazsa bir akideleri olur, kırmızı çizgileri olur, sınırları olurdu.

Ama onlar hiçbir şey oldular. Bir şey olanlara karşı savaşıyorlar.

Müslüman’ıyla, Hristiyan’ıyla, Yahudi’siyle, bir inanca sahip herkesin var gücüyle haykırma zamanı geldi.

Yorum Yaz