Vesvese gönle düşen gölgeler

Modern psikolojinin her birine ayrı teşhis ve tanımlar bulduğu fobi, takıntı, şizofreni, paranoya vb. gibi kavramların tümü dini literatürde “vesvese” ve “evham” ile izah edilirdi.

Hepsi de birbirinden farklı olan psikolojik durumları tek bir terimle ifade etmek elbette sıkıntı doğurur. Fakat bu sıkıntı “vesvese”ye verilen farklı tariflerle fazlasıyla aşılmıştı. Bu tariflerin her biri, vesvesenin farklı bir türüne karşılık sayılabilirdi.

Vesvese, konuluşu itibarıyla doğal bir kelime. “Nefsin ya da şeytanın fiskosu, fıs-fıs-fıs diye üflemesinden” yola çıkılarak türetilmişti. Daha kolay anlaşılması için vesveseyi şöyle tanımlayabiliriz: Gözün ardında ve beynin önünde sinema perdesi gibi bir perde gerili olduğunu düşünün. Bu perdede ayartıcı güdülerin baskısındaki bilinçaltı, ya da dışardan ve içerden bilincimiz üzerinde baskı kurmaya ve ruhun bilinç üzerindeki etkisini yok edip orada hüküm yürütmeye çalışan her tür şeytani güç film oynatır.

Eğer şeytani güçlerin filminin seyircisi olursanız, onlar oynatmaktan usanmaz. Siyah-beyaz, renkli, üç boyutlu? Avantür, romantik, korku, şiddet, cinsellik sömürüsü içeren filmler? Şeytanın arşivi çok geniş. Kur’an’ın buyurduğu gibi “önlerden, arkalardan, sağlardan, sollardan gelerek” insanı ayartmaya çalışır.

Peki, insan üzerinde bir gücü var mı?

Kur’an defaatle “asla” diyor. Rabbimizin dilinden “senin benim kullarım üzerinde etkili bir otoriten (sultân) yoktur”.

Peki, şeytan ve tüm şeytansılar bu gücü nereden alıyor?

Vesvese verdiği insanın kendisinden. Yani mağdurdan. İradenizde oluşacak her zaaf, şeytanın ve nefsin gücüne dönüşür. Siz adeta iradenizden şeytana ve nefse transfer yaparsınız, o da sizden aldığını size karşı kullanır.

Unutmayın: Seyircisi olmayan oyun uzun süre devam etmez. Eğer siz onun seyircisi olmayı ısrarla sürdürürseniz, o zengin galerisinden sizin için, sizin zaaflarınıza, eğilimlerinize, çürük yanlarınıza uygun bir film seçer.

Herhangi bir konudaki korkunuz bir zaafa dönüşmüşse. Kalenizi oradan döver toplarıyla. Çünkü orası kalenin en zayıf yanıdır.

Herhangi bir konuda takıntınız varsa, bilincinizi oradan tırtıklar. Geminizi delmeye oradan başlar ki, su alıp da batsın.

Şehvet, şöhret, tutku, para? Hatta kimi zaman insanın ibadetini dahi kendi emelleri uğruna kullanmaya, Kur’an’ın ifadesiyle onu “Allah’la aldatmaya” bile kalkışır. (35.5)

Şeytanın ve şeytansıların vesvese ve vehimleri hakkında birçok eser vermiş ulemamız. Ama bunların içerisinde en müstesnası İbnu’l-Cevzi’nin Telbisu İblis’i.

Peki, bütün bu saldırılara karşı ne yapmalı?

Bir kez şeytanın ve nefsin tasallutundan azade bir kul düşünülemez. Herkes her an vesvese ve evhama karşı mücadele etmek durumundadır. O halde böyle bir saldırıya muhatap olmak suçlanacak bir şey değildir. Hele küçük vehimlerimizi büyütmekten daha büyük vesvese olamaz.

Yükseklik korkusu olan birine “yahu sen nasıl Müslümansın?” diye tarizde bulunmanın abesliği gibi. Ya da fareden aşırı korkan birinin “Allah korkusunu” sorgulamak gibi. Bu abesle iştigaldir. Elbet bu bir zaaftır, ama iman zaafı diyecek kadar da değil. Bunun bir yığın psikolojik ve bilinçaltı sebepleri vardır ve bu sebepler bazen basit bir klinik müdahaleyle bile çözülebilir.

Ama bu konudaki zaafın derecesi ne olursa olsun yine de mümin, imanın makarrı olan akleden kalbi bir rehabilitasyon merkezi olarak kullanmayı bilmelidir. Söyler misiniz; iman bize emniyet vermeyecekse başka ne verir?

Vesvese ve evhamdan kurtulmak isteyen, şeytanın filmini seyretmesin.

Yorum Yaz