İslam bir hayır medeniyetidir (1)

Hayır Mastar olarak “iyi” isim olarak “iyilik” manasına gelir. Sözlükte: 1) İyi olmak, 2) İyilik etmek, 3) Üstün olmak, 4) Üstün kılmak. Şerrin karşıtıdır.

“Dilemek, iradeyi kullanmak, seçmek” anlamına gelen ihtiyar da aynı kökten türetilmiştir. Çünkü “dilemek” bizatihi hayırdır ve insana irade hayrı dilesin diye verilmiştir.

 

Kur’an’da hayır birden çok anlamda kullanılır. Bunların içerisinde en dikkat çekici olanı “mal-servet” anlamına kullanılmasıdır. Vahyin inşa ettiği hayır tasavvurunda insana bahşedilen dünyalıkların bahşedilme nedeni onun hayrını artırmaktır.

 

Hayr-şer ism-i tafdil sigası olarak “en iyi-en kötü” manalarına da gelir. Rağıb el-Isfahani hayrı, “akıl, adalet, fazilet ve faydalı nesne türünden herkesin arzuladığı şey” olarak tarif emiş. Araplar ata “hayır” demişler. Hayır dünyevi anlamda, “refah, bolluk, zenginlik” olarak anlaşılmış. Vahyin inşa ettiği hayat tasavvurunda, insana emanet edilen dünyalıkları başkalarıyla paylaşmasına da “hayır” adı verilmiştir. Çünkü insanın sahip oldukları ölünce götürebildikleridir. İnsan ölümsüz olan Allah için verdiklerini ölünce götürebilir. Bu ise mahza hayırdır.

 

Şimdi, bu lugavi altyapıdan hareketle “hayri faaliyeti” tarif edebiliriz: İnsanın fıtratından kaynaklanan iyiyi isteme duygusuyla karşılıksız olarak hemcinslerine ve diğer varlıklara yaptığı iyiliktir.

 

Kur’an’da “hayır” 176 yerde geçer. Hayır, tıpkı “hidayet ve dalalet” gibi, iki özneyi de gören şâe fiili ile hem Allah’ın meşietine, hem kulun meşietine hamledilir. Tıpkı şu ayette olduğu gibi: “Sen mülkü dilediğine/dileyene verir, dilediğinden/dileyenden de çekip alırsın; dilediğini/dileyeni aziz eder, dilediğini/dileyeni zelil edersin; hayır senin elindedir: çünkü Sen her şeye kâdirsin” (3.26). Burada hayır, dünyevi servet, güç ve iktidar anlamına gelir.

 

Kur’an’da hayır ayrıca uhrevi felah ve saadet anlamında da kullanılır: “Ve ma tef’alû min hayrin ya’lemhullah: Hayırdan ne yaparsanız Allah onu bilir” 2.215). Bakara 105’te “Vahiy ve Kur’an” anlamına kullanılmış. Bakara 109-110?da “önceden ne hayır yaparsanız Allah katında onu bulacaksınız” ayetindeki hayrı müfessirler “Allah’ın razı olduğu amel” olarak açıklar. Cennetten bahseden bir ayette “hayrâtun hısân” (Rahman 70) ile Cennette her nimetin “en güzelinin, en kalitelisinin” olacağı kastedilir.

 

Burada, temel bir soru akla gelebilir: Hayrın kaynağı nedir?

 

Hayrın 4 kaynağı vardır:

 

  1. Ontolojik kaynak olan fıtrat ve vicdan;

 

  1. Teolojik kaynağı olan inanç;

 

  1. Mutlak kaynağı olan Allah;

 

  1. Sosyolojik kaynağı olan toplum.

 

  1. Hayrın ontolojik kaynağı olarak fıtrat ve vicdan:

 

Hayır ontolojik, yani fıtridir. Çünkü insan, Pavlus Hıristiyanlığının “insan fıtrat olarak kötüdür” kötücül düşüncesinin aksine, fıtrat olarak “iyi”dir. “Bunun delili, insana, canlılar arasından seçilerek akıl verilmesidir. Akıl ve irade, hem türünün iyisi olduğu için, hem de daha iyi olması için emanet edilmiştir. Âdeme isimlerin öğretilmesi (talimu’l-esma) de iyi olan insana daha iyi olması için verilen bir “hayır”dır. İnsanı çevreleyen tabiatın insana boyun eğmesi (secde ve teshir), bir tür “hayra” boyun eğmektir. Yine insanın iyilik önünde eğilmesi de, bu fıtratından kaynaklanır. Adem’e tevbe için kelimelerin verilmesi de bir “hayır”dır. Tevbe fıtratla “barış”ı temsil eder.

 

Hristiyan ilahiyatının bunun tersini düşünmesi, hakikati değiştirmez. İlk günah fikri, Hıristiyan dünyasına Putperest Yunan ve vahşi Batı animizminden girmiştir. Putperest Yunan’daki Tanrının ateşini çalan insanı temsil eden Prometheus efsanesi, Batı’nın köklerindeki Tanrı-insan münasebetinin bilinçaltını verir. İnsan tanrı ile barışık değil savaş halindedir. Ondan ne çalabilirse o kârdır. Dolayısıyla, Tanrıyla insan hasımdır.

 

Kilise Hristiyanlığında Prometheus’un yerini Adem, ateşin yerini yasak ağaç almıştır. Thomas Hobbes’un “insan insanın kurdudur” düşüncesi, bunun son noktasıdır. Batı’da bu yüzden Vakıf müessesesi gelişmemiştir. Hümanizm bir tür, “ben bunu tanrıdan alnımın teriyle çaldım, git sen de çal, onu ye” anlayışı içindedir.

 

Vahşi Batı’da ortaya çıkan vahşi kapitalizmi bu anlayış doğurmuştur. Ona tepki olarak çıkan komünizm ise, hayrın kaynağı olan vicdanı öldürdüğü için derde deva olmamıştır. Liberalizm ise, hayrı bir tür gelişmemişliğin ve ilkelliğin ifadesi sayar. Liberalizme göre gelişmiş toplum “gemisini kurtaranın kaptan” olduğu toplumdur.

 

Sözün özü: Hayrın ontolojik oluşuna delil aranmaz. Çünkü kimse kendisine iyilik yapılmasından nefret etmez.

 

Yorum Yaz