Yeni çıkan kitaplar

Vakit alıp da, gazetenin en ağır ve bilgi yüklü sayfalarından biri olan Tefekkür Aynası’nı es geçen var mı?

Bu gerçekten de büyük kayıp. Bizden söylemesi, adı geçen sayfa bilgiye değer verenler için bir mücevher kutusu hükmünde.

İşte haftanın 4-5 günü bilgi ve hikmet yüklü bir sayfayla evlerinize ve gönüllerinize konuk olan Tefekkür Aynası’nın emektarı, eğitimci Yaşar Bey. Tefekkür dünyamıza ayna tutarak, oradan bu aynaya yansıyanı gazetenin okurlarına yansıtıyor.

Şu yakınlarda onun bir kitabı çıktı: “Başarmak İçin Zaman Yönetimi”. Kitap, adından da anlaşılacağı gibi zamanı yönetmeyi öğretiyor. Önemli mi zamanı yönetmek? Ne demek önemli mi? Hem de hayati derecede önemli. Çünkü zaman hayat demek… Zamanı öldüren, bir tür intihar etmiş olur. Zamanını dirilten, bir tür “ölüyü diriltmiş” gibi olur. “Vakit nakittir” diyenler yarısını söylemişler. Aslında, “vakit hayattır” demek daha doğru.

Zaman yönetilebilir mi? İşte soru bu. Ve bu soruya bir müminin vereceği cevap bellidir: Allah, seni zaman için değil, zamanı senin için yarattı. O halde, zaman senin efendin değil, sen zamanın efendisi olmalısın. Zaman senin süvarin değil, sen zamanın süvarisi olmalısın. O senin ipini eline alıp istediği yere sürmemeli, aksine sen onun ipini eline alıp istediğin yere sürmelisin.

İnsanlar iki kısımdır: Zamanın nesnesi olanlar, zamanın öznesi olanlar.

Zamanın nesnesi olanlar, zaman ırmağının yatağında çer çöp gibi akan süprüntü derekesine düşerler. O ırmak onları nereye sürüklerse, onlar da orada sürüklenirler. Allah’ın kendilerine musahhar kılındığı zamanı şekillendirmezler. Aksine, zaman kendilerini şekillendirir. Gittikçe Allah’ın kulu olmaktan çıkarlar, “zamanın kulu” haline gelmeye başlarlar.

İkinci kesim ise zamanın öznesi olanlardır. Onlar zamanın kulu olmazlar. Aksine zamanı kendilerine açılmış ilahi bir kredi gibi görüp bu krediyi en iyi bir biçimde değerlendirmenin çabası içine girerler. Bu krediyi çarçur ettiklerinde, hesap sorulacağını unutmazlar. Yine unutmazlar ki, zamanın birimi nefestir. Zamanı değerlendirmek, bir nefesi bile ziyan etmeme hassasiyetine sahip olmaktır.

Kitapta zaman adına ne varsa yer almış. İşte konu başlıklarından birkaçı: Kur’an-ı Kerim’de Zaman, Hadis-i Şeriflerde Zaman, İslâm Büyüklerine Göre Zaman, Zamanın Düzenlenmesi, Öğretmen ve Zaman, Zaman İsrafı, Zamanın Planlanması, Yönetimde Zaman Kullanımı?

Yaşar Bey, kitabının sonuna zaman üzerine yazılmış yazılardan bir seçki de yerleştirmiş. Bu yazılar edebiyatımızın üslup sahibi ünlülerine ait. Kitaba farklı bir tat vermiş, iyi olmuş. Özellikle gençler tarafından okunmalı (Zambak yay., tel: 0216 522 11 30)

ASDER diye bir derneği duyanlarınız vardır. Açılımı şu: Adaleti Savunanlar Derneği. Bu derneğin tüm kadrosu ve üyeleri, YAŞ kararıyla mağdur edilen subay-astsubaylardan oluşuyor. Bu dernek, yıllardır millete hizmet verdikten sonra, yargısız infazla kapı önüne konulan mağdur askerlerin mağduriyetini bir nebze de olsa gidermek için kurulmuş.

Burada bu dernek tarafından çıkarılan bir kitabı, ilgilenen okurlarıma duyurmak istiyorum. Binbaşı iken YAŞ kararıyla ordudan ihraç edilen Mustafa Hacımustafaoğulları başkanlığında bir heyet, bu ülkenin kanayan yarası olan YAŞ mağdurları hakkında kaleme almış bu eseri: Ben Disiplinsiz Değilim (ASDER, tel: 0216 418 64 63, www.asder.org)

Bu eseri okumadan, YAŞ kararlarıyla ne büyük mağduriyetlere imza atıldığını bilmenin mümkün olduğuna inanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kitapta, YAŞ mağduru subay-astsubaylar kendi hikayelerini anlatmışlar.

Bu hikayeler bazen o kadar dayanılmaz oluyor ki, okurken içiniz doluyor, göğsünüz daralıyor, gözleriniz buğulanıyor ve ister istemez dudaklarınızdan ateş gibi “Neden? Neden?” çığlıkları dökülüyor. Evet, neden? Kitapta belgeler var. Şilt verilmiş, siciline “başarılı” notu düşülmüş, taltif edilmiş, terfi etmiş. Fakat bir gün aniden “haydi, yallah!” denilip kapının önüne konulmuş.

Konulmakla kalmayıp açlığa mahkum edilmiş. Sivil hayatta iş bulmasına engel olunmuş. “Açlıktan öl!” demekten farkı yok bunun. Suçu ne? Hepsi de tek çuvalda: “Disiplinsizlik”.

Arkasını biraz deştiğinizde hepsinin de namaz kıldığı, eşinin başı örtülü olduğu, yani özetle dindar olduğu için yargısız infaza tabi tutulduğunu görüyorsunuz.

Ve soruyorsunuz: “Peygamber Ocağı” diye milletin gönlünde yer etmiş bir kurumda, sırf Peygambere ümmet, Allah’a kul oldukları için yapılan bu haksızlık niye? Kitap fikri, iyi fikir… Şairin dediği gibi: “Kalmasın âlemde Allah’ım hiçbir hakikat nihan!”

Yorum Yaz