Zanardelli’nin ruhu

28 Şubat post modern darbesinden ilhamla, yeni TCK tasarısının ruhuna “post modern Zanardelli” diyebiliriz.

Geçen de söyledik: Bu bir zihniyet meselesidir. Yasaları değiştirmek yetmez. Zihniyeti değiştirmek esastır. Kaldı ki, değişmemiş zihniyetler yasaları değiştirmeye kalkınca ne olur? Ne olacak, şekilde görüldüğü gibi olur. Sadece tellağı değiştirmiş olursunuz; tas da, hamam da, hamamcı da değişmediği için gerçekte hiçbir şey değişmemiş olur.

Cumhuriyet döneminin yönetici seçkinleri, Tanzimat’ın yadigarı olan “halka rağmenci” çizgiyi daha da pekiştirdi. İsmet İnönü’nün Bursa dönüşü yolda subaylarını etrafına toplayıp onlara düşmanlarını bir bir sayarken sözünü nasıl bitirdiğini hatırlayınız: “Kimse duymasın ama millet de sizin düşmanınızdır.”

Aslında dünyada bir tek millet gösterilemez ki, kendisine hizmet edenlere düşman olsun. Eğer durum İnönü’nün dediği gibiyse, ortada ters giden bir şeyler var demekti. Aslında işin doğrusu İnönü’nün dediğinin tam tersiydi. Yani, kendileri milletin düşmanı idiler. Hepsi, bu.

Nitekim yönetici seçkinler bu düşmanlıklarını, bin yıllık gelenekte dramatik bir kırılmaya yol açma pahasına dışardan ithal yasa arayışına girerek gösterdiler.

Sahi hiç sormadınız mı kendi kendinize: Ceza Kanunu’nu Medeni kanunu ithal ettiğimiz İsviçre’den, Ticaret Kanunu’nu ithal etiğimiz Almanya’dan veya jakoben laisizmi ithal ettiğimiz Fransa’dan ithal etmek yerine neden Faşist İtalya’dan ithal ettik?

Tesadüf olabilir mi? Ya da bu ithalatı yapan yönetici seçkinler tombala çektiler de, şansımıza Faşizm mi çıktı?

Hayır, hiçbirisi değil. Bu bilinçli bir tercihti. Çünkü “bu millete güvenilmez” idi. Çünkü kanunlar ya milletin bağrından çıkar, ya da milletin bağrına saplanırdı. Milletin bağrından kanun çıkarmak için, milletin bağrına yaslanmak lazımdı. Yöneticiler milleti “güvenilmez” ve “adam edilmesi gereken unsur” olarak görünce, ikinci şıktan başka seçenek kalmadı.

Onun için de tuttular Faşist İtalya’da 1889 yılında İtalyan Adalet bakanı Zanardelli tarafından parlamentoya sunulduğu için “Zanardelli Kanunu” adıyla şöhret bulan bu gerici mi gerici kanunu Türkçeye çevirttiler.

1 Temmuz 1926’dan beri yürürlükte bu kanun. 78 yıldan beri sayısız insanın canını yaktı. Kanunu Türkçeye çevirenlerin yaptığı tercüme yanlışları yüzünden bu mağduriyetler ikiye katlandı.

Bu kanunun en tipik özelliği akla hayale gelmedik suçlar icat etmedeki maharetiydi. Kanun tam 592 maddelik suç sayıyordu ki, bu diğer tüm ceza yasaları içinde bir rekordu.

İtalya bu kanunla yaşayamazdı ve yaşamadı da. Bizim kanunu aldığımız sırada bile kanunda değişiklikler yapıyordu İtalya. Ortada öylesine bir kara mizah vardı ki; efendi köleyi azad etmişti, fakat köle kölelikte ısrar ediyordu.

Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri içinde bu kanunu bu kapsamda değiştirme işi Ak Parti’ye nasip oldu. Hep beraber Faşizm’in bizde hortlayan ruhundan kurtulacağız diye sevinmeye başlamıştık ki, çıka çıka Faşizm’in ruhunun “Post modern” bir formatta yeniden hortladığı bir TCK taslağı ile karşılaştık.

Bazıları, bu yeni TCK eskisinden ileri diyorlar. Böyle olsa dahi bu tef çalıp oynanacak bir gelişme değil. Kaldı ki, bu doğru da değil. Bu kanunu hazırlayan “ruh” Zanardelli’nin başka bir bedende hortlayan ruhu olduktan sonra, yeni TCK’nın eskisinden ileri oluşu sadece 28 Şubat darbesinin 12 Eylül’den ileri oluşuna benzer. Ruhu aynı, var mı gerisi?

Örnek mi? Örnek çok da, ben sadece bir tanesine dikkat çekeyim: Yeni TCK’da 418. madde eski kanundaki 261. maddenin yenileştirilmiş hali. Okuyalım:

“Kanun ve nizamlara aykırı olarak okul veya dershane, okul öncesi eğitim kurumu, kurs, öğrenci yetiştirme ve çalıştırma veya eğitim merkezi ve benzeri kurumları açanlara ve buralarda öğretmenlik yapanlar ile bunları çalıştıranlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”

Al sana “ileri” yeni TCK! Kafaya bak kafaya: Sayıp sayıştırmadığı kimse bırakmamış. Bu ne kıskançlık böyle? Bu maddeyi ben bir yerden hatırlıyor gibiyim. Galiba buldum: 28 Şubat 97 MGK’sının Dönmezer’e hazırlatıp hükümete tavsiye (!) ettiği madde değil mi bu?

Kanunu anladık da, “nizam”da ne oluyor? Hukukçu değilim ama hukukçular cevap versin bu bir “hukuk” terimi mi, yoksa “askeri mevzuat” terimi mi? Siz Kur’an öğretilen evlere yapılan baskınların Tek Parti döneminde kaldığını mı sanıyorsunuz? Jandarma’nın bir bölük asker eşliğinde, askeri cemselerle pür silahlı olarak özel Kur’an dersi verilen evleri bağıra çağıra kuşatarak sabi sübyan, kız kızan toplayıp karakola sürüklediği madde bunun selefiydi. Eskisi yeniye göre yunmuş yıkanmıştı. Çünkü 261. madde sadece izinsiz okul açmayı yasaklıyordu. Bu yüzden jandarmanın ev basmaları gözdağından öte gitmiyor, hakim-savcıların bile evlerinde çocuklarına izinsiz özel ders aldırdıkları bir ülkede bu davalar beraatla sonuçlanıyordu. Yeni madde izinsiz İngilizce kursunu “kanun ve nizamlara aykırı olmadığı için” es geçecek, fakat iki çocuğa evinde Kur’an öğreteni enseleyip içeri atacak.

Bu mu ileri? İzinsiz ker(ih)hane açanın sadece mekanını mühürlemekle yetinen yeni TCK, izinsiz Kur’an öğreteni cumhur cemaat 1-3 yıllığına hapishaneye buyur ediyor.

Hadi, Zanardelli’nin ruhu Sönmezer’de hortlamıştı. İyi de, Sönmezer’in ruhu kimde hortladı ki, başımıza bu musibetler geldi?

 

Yorum Yaz