Abdic, Haciyev, Rugova çizgisi

İhanet şeytanla başladı. Onun içindir ki her hainin şeytanî bir duruşu vardır. Şeytanın hain yanı, onun ezeli rakibi insana da geçmiş olmalı ki, insanlık tarihi aynı zamanda ihanetlerin de tarihidir.

Şeytanın sekülerizmle doğrudan bir ilişkisi olup olmadığını bilemem; fakat 90’lara damgasını vurmuş üç Müslüman halkın kurtuluş mücadelesine ihanet eden üç “lider” de seküler değerlere bağlı, dînî değerlere karşıt kişiler: Fikret Abdiç, Salambek Hacıyev ve İbrahim Rugova.

Bosna’nın Sırp zulmü altında inim inim inlediği günlerde, kendi taraftarlarıyla, Bosnalı Müslümanlara karşı Sırplarla birlikte savaşan ve bir yandan da “İslamcı” Aliya Izzetbegoviç’e karşı “laik” olduğunu her fırsatta dile getiren bir ismi okuyucularımız iyi hatırlayacaklardır: Fikret Abdiç.

Abdiç, içerisinden çıktığı toplumu soykırıma tabi tutan Sırplarla birlikte saf tutuşunu” seküler değerlere bağlılığıyla” açıklarken, “seküler değerlerin” ihanete yatkın yanını da ele vermiş oluyordu.

Demek ki, seküler değerler dizgesinde, Abdiç’i, zalimlerin safında durarak ait olduğu mazlum toplumu arkadan hançerlemenin ahlakî ve insânî olmadığına ikna eden bir ilke yer almamaktaydı.

Bizi bu yargıya vardıran ikinci örneğimiz Çeçenistan’ın Abdiç’i Salambek Haciyev. Konuyla ilgilenenler hatırlayacaklardır; Ruslar havadan ve karadan Grozni’nin üzerine bomba yağdırıp yüzlerce sivili katlederek şehre girince, halkının katillerini kucaklayarak karşılayan bir avuç insanın başında Salambek Hacıyev yer alıyordu.

Tabi, Çeçenistan’ı baştan başa kan gölüne çeviren Rus generali de Salambek Haciyev’i, ”asi Müslüman lider” Cevher Dudayev’ın yerine “özerk” Çeçenistan’ın hükümet başkanlığına atıyordu. Salambek Hacıyev’de aynen Abdiç gibi, o günlerde yayınladığı bir mesajda Dudayev ve Çeçen mücahidlerini” radikal şeriatçı” olmakla suçlamış ve kendisinin “seküler değerlere” muti bir “kul” olduğunu iftiharla dile getirmişti. Her piyon gibi, onun da ömrü efendisi Rusların iktidarının ömrüne bağlı olduğu için, Ruslarla geldiği gibi Ruslarla gitti.

Bosna ve Çeçenistan’da yaşanan “seküler” ihanetin aynısı şimdilerde Kosova’da “İbrahim Rugova” adıyla ortaya çıktı. Kendisiyle yapılan bir söyleşide “Babasının Müslüman olduğunu, fakat kendisini Müslüman olarak tanımlayamayacağını; seküler değerlere bağlı bir ateist” olduğunu dile getiren Rugova’nın çalışma odasında Vatikan Papası’nın fotoğrafının asılı olduğunu da Kosovalı akademisyen Dr. Muhammed Aruçi’den öğrendik. Anlaşılan, laikliğin sadece İslam söz konusu olduğunda geçerli olduğunu, Hıristiyanlık ve Kilise söz konusu olduğunda, bunun kimsenin laikliğine zerre miskal halel getirmeyeceğini, Rugovada biliyor.

İşbu İbrahim Rugova, şimdilerde, Miloseviç’le yan yana verdiği mütebessim pozlarla Sırp televizyonundan dünyaya barış çağrısı yapıyor. ABD ve Batı’nın Kosova’daki çıkarlarını temsil eden bu piyonun bundan böyle ABD tarafından kullanılacağını sanmıyorum. Ne de olsa ABD, Rusya gibi uluslararası siyasette “karakucak” güreşmiyor; greko-romen güreşiyor. Gayr-ı müstamel bir uşak bulmakta zorlanacağını hiç sanmam.

Evet, bu üç ismi aklınızdan hiç çıkarmayın: Fikret Abdiç, Salambek Hacıyev ve İbrahim Rugova. Ve bundan böyle zulme uğrayan halklarına ihanet ederek zalimlerle saf tutanların fikrî ve siyasal kimliğine bakmayı ihmal etmeyin. Eminim ki, size bir yerlerden tanıdık gelecektir, geleceğin ihanetler korosu adaylarının benimsediği değerler dizgesi.

O zaman, bunca kafa yorup da çözemediğim, ihanetler piri şeytanla sekülarizmin buluştuğu ortak noktanın ne olduğu problemini, belki siz çözersiniz.

Bunu becerebilirseniz, bana da haber verirsiniz, değil mi?

( 9 Nisan 1999 )

 

Yorum Yaz