Adını “ayet”ten alıp ayete küfreden bakan

Bu ülkede “Atatürk” adı, bin bir türlü hırsızlığa, arsızlığa, ahlaksızlığa, yüzsüzlüğe, millet düşmanlığına, cuntacılığa, hukuksuzluğa, işkenceye, totaliterliğe, otoriterliğe âlet edildi, kullanıldı.

Bu ismin arkasına saklanarak işlendi en pespaye cinayetler, en nitelikli dolandırıcılıklar, hortumculuklar ve mal götürücülükler.

“Atatürk” deyince akan sular duruyordu. Birileri bunu çıkara tahvil etmeyi hep sürdürdü. Bu ismin dokunulmazlığı ardına saklananlar, kendilerini de dokunulmazlaştırdılar. Birinin lafına “Atatürk”ü kattığını duyduğum zaman, hemen cüzdanım yerinde mi diye yoklayasım geliyor.

Fakat şimdi bir de “Atatürk” adı ardına saklanarak din düşmanlığı yapanlar çıktı. İşte Milli Eğitim Bakanı’nın İslam dinince “küfür” sayılan ve bir Müslüman’ın ağzından çıkması düşünülemeyecek olan şu sözü gibi:

“Atatürk’ün sözü ayet ve hurafe değildir, akıl ve bilimdir.”

Bu söz, “ayet” ile “hurafe”yi aynı kefeye koyuyor. Bununla da kalmıyor, “akıl” ve “bilim”i de karşı kefeye koyuyor.

Yani -binlerce hâşâ- “ayet”le “hurafe” aynı tutulmakla bir küfür işleniyor. Ayet, akıl ve bilim karşıtı gibi gösterilmekle bir başka küfür ve cehalet sergileniyor.

Bunu değil bir Müslüman, dinlere en küçük bir saygısı olan bir gayr-i müslim dahi söyleyebilir mi? Kur’an’a yapılan büyük bir hakaret ve iftira olan bu sözü Hristiyan bir oryantaliste söylesek, ne tepki verirdi acaba?

Sahi, bu küfür sözü söyleyen kişinin adı neydi?

Metin!

“Metin” kelimesinin Kur’an’da geçen bir ayetten alınmış (Zariyat suresinin 57. ayetinden) Allah’a ait bir isim/sıfat olduğunu, bu nedenle yüzyıllardır başta Türkler olmak üzere Müslüman olan kavimlerin “Metin” ya da “Abdu’l-Metin” diye çocuklarına isim olarak koyduklarını, bu küfür sözün sahibi bilmiyor mu?

Adının dahi nereden alındığını bilmeyecek kadar bilgisiz birini bu ülkeye Milli Eğitim Bakanı yapmışlarsa, yazık, hem de çok yazık! Bu durumda eğitimin başına, Kur’an’a hakaret edeceğim diye kendi kendine, kendi adına hakaret edecek kadar ağzından çıkandan haberi olmayan birini oturtmuşlar demektir.

Adını ayetten alan bu kişi, başında olduğu bakanlığın kitaplarını dahi okumuyor besbelli. Kendi adını “hurafe” sayan bu kişi eğer kendi bakanlığının yayınladığı MEB İslam Ansiklopedisi’ni açıp 2. Cildinin 64. Sayfasına bakarsa “Ayet”in ıstılah manasının karşılığında şu açıklamayı görecektir:

“Ayet, Kur’an’da ister hakiki, ister takdiri olsun bir başlangıcı ve bir sonu olan ve bir sure içinde bulunan bir cümledir.”

Adını ayetten alıp ayeti “hurafe” ile bir tutan bakan bunu okusun da bu ülkenin Müslüman halkına yaptığı hakaret ve küfrün büyüklüğünü anlasın.

Bir de “hurafe” nedir ona bakalım: “Boş ve batıl inanç, dine sonradan sokulmuş asılsız şeyler.”

Şimdi Allah’ın mesajı olan “ayet”le, onun tam karşıtı olan “hurafe” nasıl bir tutulur?

Kur’an’ın ayetleri, hurafeyi yok etmek için indirilmiş ilahi mesajlardır. Kur’an’ın bizzat kendisi hurafeyle, boş ve batıl inançla savaşmak için indirilmiştir. Adını ayetten alan ve üstelik Müslüman bir ülkenin Eğitiminin başına geçiriler bir adam, bu kadar açık ve net bir bilginin nasıl cahili olur?

Kur’an “hars” ve “zann” kelimeleriyle ifade ettiği hurafeyi ve batıl inancı, onlarca ayetinde “küfür” ve “sapkınlık” olarak niteler (6.148; 5.103; 11.21 vd.)

Peki, ayetlerin “küfür” ve “sapıklık” dediği şeyi “ayet”le aynı kefeye koymak, onu ayetle bir tutmak nedir?

Bu ilahi vahye karşı işlenmiş cinayetlerden sadece biri…

Peki ya akıl ve bilimi ayetin karşısına koymanın izah edilecek yanı var mı?

Üstelik Kur’an ayetleri tam sekiz yüze yakın yerde muhataplarını “aklını kullanmaya”, “düşünmeye”, “gözlem yapmaya”, “kıyas yapmaya”, “gerçek bilgiye” çağırırken…

Adını ayetten alıp da Kur’an’ın ayetine küfreden bakan, Kur’an’ı açıp da şu ayetleri okudu mu hiç:

“Allah aklını kullanmayanları pisliğe mahkum eder.” (Yunus, 100)

“İyi bilin ki Allah katında canlıların en zararlısı, akletmeyen (gerçek) sağır ve dilsizlerdir.” (Enfal, 22)

“Şayet akıllarını kullanmıyorlarsa, seni dinlemelerine rağmen, sağırlara sen mi işittireceksin?” (Yunus, 42)

İnsan, inandığı kutsal bir değere küfredemez. Ya da hem inanıp, hem de inandığına “hurafe” diye hakaret edemez. Adını ayetten alıp ayete küfreden bakan, bunu yaptığına göre, demek ki inanmıyor. O halde, kendi dininin kitabı varsa, onu getirsin, bir de onun dininin kitabına bakalım: Akla, ilme, düşünmeye, hakikate insanı bu kadar ısrarla çağırıyor mu?

Ben inanıyorum ki, Müslümanlar adını ayetten aldığı halde ayete küfreden bakanın dinine ve kitabına bu bakan gibi saygısızlık yapıp küfretmeyeceklerdir; isterse hurafenin en berbatı, en sapıkçası olsun.

Çünkü Müslümanları, inandıkları ayetler başkalarının batıl dinlerine ve sapık inançlarına dahi küfretmekten men ediyor.

Yorum Yaz