“Allah’ın boyası”nın sentetiği üretilebilir mi?

Üç beş yazıdan beri terörün İslam’a ve Müslümanlara yamanma girişimlerinin arkasında yatan saikleri irdelemeye çalıyoruz.

Toparlayacak olursak, bombalı eylemlerde Müslüman çocuklarının silah olarak kullanılmasından yola çıkarak İslam’ı ve Müslümanları suçlamak, yeni oryantalizmin elinde çamur tabancası olmaktır. Malum medyanın bu işe gönüllü olduğu bir kez daha anlaşıldı.

Fakat bu işin bir kısmını açıklıyor; ötekilere ve onların elinde silah olarak kullanılmaya teşne yabancılaşmış güruhların düşmanca tavrını? Peki ya onların elinde silah olan Müslüman çocuklarına ne demeli? Bu işte ev sahibinin hiç mi suçu yok? Müslümanların özeleştiri yapmasını gerektiren bir durum yok mu ortada? Bir bilinç yenileme, tevbe ve istiğfar sadedinde bir özeleştiri?

Kovboy kılıklı yeni oryantalizmin imaj bozma çabaları açık. Değer krizine giren modern uygarlığın İslam’ı alternatif olmaktan çıkarıp hasım ilan ettiği doğru. Bütün bunların yeni bir sömürgecilik dalgası olduğu doğru. Bunu gerçekleştirmek için Müslümanların bünyesine zerk ettikleri mikroplarla İslam topraklarında hararetin yükselmesine neden oldukları doğru. Mevcut şiddeti, savunma refleksi olarak nitelemek de bir yere kadar doğru.

Fakat yine de yanlış olan bir şeyler var. İslam’ın kendi koyduğu ölçülere uymayan, ilkelere ters olan bir şeyler. Özellikle de Müslümanların geleneğinde yer almayan bir şeyler. İnsanı eşref-i mahlukat bilmiş, keramet insaniyettir demiş, bunun için yürek devletini öncelemiş, yürek fethini toprak fethinden önde tutmuş bir medeniyetin bünyesine ait olmayan bir şeyler?

Hayber’in fethi öncesi “Ya Ali, bir insanın ebedi kurtuluşuna vesile olman, güneşin üzerine doğduğu her yeri fethetmenden daha hayırlıdır” diyen Hz. Peygamber’in insan ve hayat tasavvuruna ters olan bir şeyler?

Günümüz Müslümanının Müslümanlaşmasında sanki eksik bir şeyler var. Bunlar maddelenebilir. Mesela bilgi. Evet, bilgi eksik. Her vesileyle söylemişizdir: Cahilin dindarlığı arttıkça sapması da artar, diye. Mesela dengesizlik. Dengesiz Müslüman, en çok kendi çevresine zarar verir. Mesela hamlık ve olgunlaşmamışlık. Mesela sabırsızlık ve acelecilik. Mesela sentetiklik ve içselleştiremeyiş vs?

Bütün bunların, yeni Müslüman kuşakların Müslümanlaşma sürecinin tabii olmayışıyla açıklanabileceğini düşünüyorum. Sanki yoğunlaştırılmış, hızlandırılmış bir süreç. O oranda da sentetik ve içselleştirilememiş bir Müslümanlık. Sanki arkalarından kovalayan birileri yüzünden aceleye getirilmiş, kendi doğal gelişimini tamamlayamamış, erken doğan bir prematüre bebek gibi nakıs bir Müslümanlık.

Kovalayan kim? Erken doğsun diye zamanın karnına tekme vuranlar kimler? Bunu geçelim. Çükü bu bahis bizi yine çağın hakim sistemi ve onların zangoçluğunu yapan yerli-yersiz ihanet kadrolarına götürür. Yani “bize”, değil “onlara”. Ben sözü bize getirmek istiyorum oysa.

Evet, bir suni boyama olduğu gün gibi açık. Oysaki Kur’an “Allah’ın boyası”ndan söz eder ve der ki: “Allah’ın boyası? Kim Allah’tan daha güzel boyayabilir ki?”

Allah’ın boyası doğal, yani varoluşsal boya. Fıtrat ve ona uygun bir hayat. Tüm sentetik boyalara inat solmayan, dökülmeyen, tinerle çıkmayan tabii boya. Sadece üzerine sentetik boyalar çekilince altta kalan, yani üzeri “küfürle” örtülünce görünmez olan bir boya.

Ama Allah adına sanki modern zamanlarda bu boyaya benzer sentetik boyalar üretiliyor gibi. Geriden bakınca o gibi görünen, fakat üzerini kazıyınca kavlayıveren boyalar. Allah’ın boyasına doğal bir süreç içerisinde ulaşılır ve çıkarılamaz. Bu boyaya Saadet Asrında 23 yıl süren bir kazıma, temizleme ve korumaya alma sürecinin ardından ulaşıldı.

Modern insan aceleci. Allah’ın boyasıyla boyanma konusunda da aceleci. Onun için doğal olanını buluncaya kadar mücahede ve mücadele yerine sentetiğini bulup sürmek kolayına geliyor. Ama bu zeytini kumaş boyası, kostik, paslı demir, oksit boya türünden kimyasallarla siyahlatmaya benzemiyor mu? Oysaki doğal olan onu kuyulayarak kendi kendine siyahlaşmasını beklemek. Bu da uzun bir süre gerektirir. Pazara çıkma, satışa sunma, hemen ve daha çok kazanma endişesi ağır basar. Sürecin hızlandırılmasından başka çare yoktur. Bu da sentetik bir siyahlaştırmadır. Hatta bazen zehirlenmelere bile yol açacak vahim sonuçlar doğurur. Sentetik siyahlatma sıhhate mutlaka zarar verir. Tadının bozulması da cabası.

Selefilik, Vahhabilik, siyasal İslam vb. gibi isimlendirmeler olan biteni açıklayıcı değildir. Kafa karıştırıcıdır. Hengi selefilik? ABD’ye petrolü peşkeş çeken Kral Abdülaziz’in selefiliği mi, ABD’nin öz yeğenine öldürttüğü Kral Faysal’ın selefiliği mi? Ya gönüllü ajan bazı selefilere karşı kovboy terörüne karşı duran sufilere ne demeli? Tersi de var tabi. Bugün sadece Sünni selefilik değil Şii selefilikten de söz etmek gerektiğini bilmeyecek kadar cahil olanlar, ağızdan dolma kavramlarla kimin taşıyla kimin kuşunu vurmak isterler acep.

Geçelim bu hiçbir şey açıklamayan Oryantalist ağızlarını da, biz bize bakalım: Kendi doğal sürecinde gerçekleşmemiş bir Müslümanlaşma, kendisinden beklenenin tam tersi sonuçlar doğurabilir. Bunun sonuçlarından şikayete hiç hakkı olmayanlar, buna sebep olanlardır.

Yorum Yaz