Ama balıklar kitabın değerini bilmez ki!…

Bugün, hayli üzgünüm. Çünkü 26 Nisan virüsü dedikleri bir virüs, hem Windows 95 Arapça, hem de Windows 98 Türkçe yüklü olan bilgisayarımı tümden çökertti.

Yıllarımı alan Fatiha, Bakara ve Ali İmran tefsirlerinin bir kopyasını almasaydım, üzüntümün haddine payan olmayacak, çöken bilgisayarım değil ben olacaktım. Fakat içim yine buruk; çünkü aylardır göz nuru döktüğüm Nisa Suresi’nin “Gerekçeli Meali”ni yitirdim. Kaybım bununla sınırlı değil. Yaklaşık 7 yıldır okuduğum tüm kitapların özünü alarak oluşturduğum kişisel bir “databank”ım vardı. Ansiklopedi sistemiyle tasnif ettiğim bir bilgi deposuydu bu. Eğer kurtaramazsak, o da gitti.

Üçüncü kaybım, yıllardır hazırlığını yaptığım “Üç Muhammed” isimli kitap çalışmasının notları oldu. Onlarca kaynağı tarayarak elde etmiştim o notları. Elde etmiştim etmesine de, bunca emek-zahmet toparladığım bilgiyi, bilgisayara emanet etmekle, ne çürük bir dala tutunduğumu hesap edememiştim. Meğer bilgisayar da “fani” imiş; bu gerçeği bir türlü aklımıza getirmemişiz.

Daha, giden emek mahsulü Arapça sözlüğümü, yine Arapça 200.000 hadisi kapsayan programın “himaye”sini saymıyorum.

Bu kadar kayba karşılık, kazandığım şeyler de oldu elbet. Bunların başında, modern teknolojinin hiçbir aygıtına güvenmemeyi öğrendim; kaybolanın malumat olduğunu, ilmin kaybolmayacağını öğrendim; küçük çaplı yaşadığım bu “bilgi iflasından” yola çıkarak, büyük günün “büyük iflasının” ne denli dehşet verici bir şey olduğunu, ta iliklerimde bir kez daha hissettim.

Yaşadığım bu olay, bana büyük İslam müfessiri Fahreddin Razi’nin başından geçtiği nakledilen bir hadiseyi hatırlattı.

Menkıbeye göre, ilminin doruğuna ulaşan Fahreddin Razi, bu ilmi, irfan ile taçlandırmak için develere yüklediği muhteşem kütüphanesi de beraberinde olduğu halde, yollara koyulur. Hindistanlı Abdullah Dehlevi’de biten bu serüvenin ilk durağı büyük arif Necmeddin Kübra’nın irfan mektebidir. Necmeddin Kübra, Razi’yi tekkesinin nehre bakan bahçesinde karşılar. Kübra’nın kendisinden irfan almaya geldiğini söyleyen Razi’den ilk talebi, kitaplarını ırmağa atması olur. Bin bir zahmetle elde edilmiş, yazılmış ve okunmuş tüm kitaplar suya atılır. Fakat Razi, onların özünü barındıran ve kendisi için çok değerli olan not defterini, koyun cebinde taşımaktadır. Necmeddin Kübra, “Koynundakini de!” der. Razi’nin korktuğu başına gelmiştir. Fakat onu atmaya kıyamaz. Necmeddin Kübra, bunun üzerine şöyle der: “Suya atınca geride hiçbir şey kalmayacak ilimle mi böbürleniyorsun?”

Menkıbe böyle; demiş mi, dememiş mi bilmiyorum. Fakat ben yalnız Kübra’ya değil, Razi’ye de hak veriyorum.

Bir ilim talibi için bilgi ve onun araçları dünyanın en sevimli hazineleridir. Hem, bir şey daha var;

Balıklar kitabın değerini bilmez ki!

( 28 Nisan 1999 )

 

Yorum Yaz